SAYFALAR

Cumartesi, Ocak 23, 2021

Demezler mi Zafer?

zafer

Günlük- -06.04… -2000/ Zafer

Gözü Tok Zafer

               

-Gözüm toktu her zaman. Bir gün köyde, daha dört-beş yaşlarındayken “Satıcıların yanlarında dolaşmak yok” demişti babam. Önceleri o çocuk halimle nasıl anlayabilirdim ki; zamanla elinde imkânı olursa tadımlık da olsa yarım, bir, bazen de iki kilo kadar gelenden alır getirirdi babam eve. Köyde yetişmeyen veya o zaman bulunmayan şeyler olurdu. Armut, kuru üzüm bazen meşhur köpük helva…

-O yarım veya bir kiloluk köpük helva bitip tükenmek bilmezdi haftalarca. Baktık eksiliyor, hemen su ilave ederdik tabağına ve kabarır şişer çoğalırdı yine yarım saat sonra. Her öğün, ekmeği banıp banıp yerdik ev içeri. Hiç bıkmadık aynı şeyi yemekten. Belki de bana öyle gelmiştir kim bilir.

-Sonraları biraz büyüyünce düşünürdüm de: anam ve babam yemiyorlardı belki de bizi yesinler diye. Büyük bir olasılıkla öyleydi de.

-Velhasıl kelam, sulu gözlü olup çıktım işte yaş biraz ilerleyince.  Zafer miydi bu görünen, yoksa başka birisi mi? Beni tanıyan kime sorulursa sorulsun: “Kesinlikle bir yanlışlık var bu işte, sizin bahsettiğiniz kişi başkasıdır” diyeceklerdir. O tanıdıkları Zafer çelik gibidir, hiç zayıflığı veya duygusallığını dışa vurmayan birisidir çünkü.

-İşte böyle, insanlar doğdukları gibi kalamıyorlar; büyüyüp gelişiyorlar da en sonunda küçülmek için uğraşıyorlar. Ben de o küçülmek isteyenlerdenim. Ah, şöyle çocukluğuma bir dönebilsem!

-Sulu gözlü dedim ya, bir damla bile akıtmıyorlar. Yalnızca nemlenip ıslatıyorlar göz içini, sonra da yakmaya başlıyorlar alev alev. Şaka bir yana ihtiyarlıyorum galiba, aslına bakılırsa çok istiyorum ağlayabilmeyi,  şakır şakır gözyaşları dökmeyi. Kim bilir belki de rahatlarım öyle olsa. Kızıyorum akmayınca “ Kıskanç, kıskanç şeyler” diyorum gözlerime. Yaşlarını bile akıtıvermiyorlar bana. Neredeyse gözlerim olmalarından azledeceğim onları. Gitsinler kendilerine başka oyuk bulsunlar başka bir bedende.

-Bu yürek yumuşaklığı bazen ağır bir yük yüklese de insanın omuzlarına, insan kendini insan gibi hissediyor; işte o zaman da omuzlardaki yük yok oluveriyor. İnsanlardan daha çok hayvanlara yakın hissediyorum kendimi bu tür durumlarda. O hayvanların saflığı hiçbir şeye değişilmez. Ne demiş eskilerden birisi: “hayvanları tanıdıkça insanlığımdan utanmaya başladım.”

-Köksüz ağacı ya yel kapıyor ya da sel; kalırsa da yerinde, el kapıyor.

-Ezildikçe yürek yufkalıyor, yufkaldıkça da eziliyor. “Vah yufka yürekli vah!” demezler mi şimdi de Zafer?

Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.