En kötüsü ne?
“En kötüsü ne biliyor musun?” dedi yaşlı adam suratını buruşturarak, karşısında oturan delikanlıya. Delikanlı dediysem de kırklı yaşlarda vardı. Etraflarında oturanlar altmışın üzerinde olduğu için delikanlı gibi duruyor aralarında.
“Bilmiyom baba, nedir?” dedi
delikanlı ayıp olmasın diye cevap vermiş oldu böylece. Başka birisi öne eğildi
“duydun mu hacı duydun mu?” diye bağırdı soruyu soran yaşlı adamın kulağının
dibinde. Sesini kendi zor duyuyordu sanki.
Duymamış gibi istifini bozmadan
yüzleri süzmeye devam etti yaşlı adam. Kendisine yakın oturan uzun sakallı,
kalın gözlüklü biri zorlanarak yaklaştı yanına, bastonuna abanıp kulağına eğildi,
bağırabildiği kadar bağırarak “duymadın mı hacı duymadın mı adamın dediğini?”
dedi. Yanından geçen garsonun ayağı takılınca bastona, kucağına yıkıldı yaşlı
adamın.
Telaşlananlar adamı kaldırmaya
çalıştılar yaşlı adamın kucağından, bazıları da gülüyordu ayaklarının havada
yüzmesine, kafasının da yaşlı adamın bacakları arasına dalmasına. Kurtardılar
sakallıyı, bastonunu da eline tutuşturdular.
Utana sıkıla oturdu yerine.
Yaşlı adam kucağına düşen adamın
doğrulmasına yardım etmeye çalıştı ama birkaç kişi birlikte uğraştığı için
gerek kalmadı. Sadece geriye yaslanmak kaldı kendisine. Çünkü birinin dirseği
veya parmakları gözünü çıkarabilirdi. Hafifçe gülümseme belirdi dudaklarında.
Hareketliydi bu gün kahvenin önü.
Pazar olmasındandı belki de. Pazarları dışarıdan gelenler de fazla olur Pazar
için. Genç yaşlı herkes tanıdıktır sanki burada. Birbirlerine laf atarlar
şakalaşırlar. Bazıları dost olur gider bazıları şakalara katlanamaz kavga eder
gider.
Delikanlı ayağa kalktı, yaşlı adamın
yanına vardı, “baba ben tost söylüyorum sen de ister misin?” dedi normal ses
tonuyla. Başını iki yana salladı hayır anlamında. Ağzını işarat etti bir eliyle
de. Dişlerini gösteriyordu, olmayan dişlerini.
Duyuşu normaldi anlaşılan. Çünkü
delikanlının söyleyişi normal ses tonuydu. Diğerlerinin işgüzarlığından dolayı
duymazlıktan gelmişti anlaşılan. Delikanlı da dikkatini telefonuna vermişti o
an, cevaplayamamıştı. Cevaplamaya fırsatı olduğunda da başkalarından fırsat
bulamamıştı.
Tost geldi. Ayran da geldi iki tane. Birini yaşlı adamın
önüne koydu garson delikanlının işaretiyle. Ezan okunmaya başladı. Herkes
dağıldı camiye doğru gidenler oldu. Tostun
yumuşak kısmından kopardı bir parça yaşlı adama uzattı. Delikanlının hatırını
kırmamak için kendisine uzanan tost parçasından az bir kısmını kopararak ağzına
götürdü. Ağzının içinde bir o yana bir bu yana dolandırdı tost parçasını.
“işte bu evlat, işte bu en kötüsü” dedi belli belirsiz. Gözleri
doldu. Gözlerinin dolmasını anlayamadı delikanlı. Bakmaya devam etti yaşlı
adamın yüzüne. Sanki acı çekiyor gibiydi. “hayrola baba rahatsız mısın?”
Elini sallayarak rahatsızlığının olmadığını anlatmaya çalışırken
yutkunmaya çalışıyordu. Birkaç defa denedi yutkunmayı. Ağzına koyduğu tost
parçasını yutmaya çalışırken takılmıştı. Nefes borusuna kaçmış meğer.
Boğulurcasına öksürmeye başladı. Nefes alamıyordu. Sırtına vurdu delikanlı.
Çözüldü mesele ama gözlerinden yaşlar geliyordu. 29.01.2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.