SAYFALAR

Pazar, Temmuz 16, 2017

Çiçeği burnunda Mühendislik anılarım-İntihar Girişimi-Necati'ye-İzin

Emel Sayın Konserine Bilet
"Pantetlon sahasında sabah sporu"

    Sabah erkenden kalkıp çıktım arkadaştan önce ve doğruca kışlaya gittim. Bizim birlikteki tostçumuza bir tost ve çay söyledim. Kahvaltımı yaptım böylece. 

            Günlerden Cuma ve bizim bakım günümüz. Silah, araç gereç temizlik ve bakımları yapılır akşama kadar, sabah sporundan sonra. Askerleri alıp spora çıktım, çıkarken Necati’ye de seslendim “spor sahasına gelin siz de” diye…


         Spordan dönüşte eşyalar, malzemeler çıkarıldı. Daha önce de birkaç defa Necati’nin bölük komutanı olan Yüzbaşı’nın silahını temizlemiştik. Benim silah işinden anlayan bir çavuşum vardı ve pırıl pırıl yapmıştı silahını. Aklıma geldi doğruca yanına gittim. Yüz metre ilerimizdelerdi zaten. 

            Odasında kahve içiyormuş. Beni görünce takıldı bana “Torpilli asteğmen gel bakalım – beni alay komutanının tanıdığı sanıyor- kahve söyleyeyim mi sana da?” dedi gülümseyerek. Dalga geçiyor diye düşündüm ama ciddi ve samimi görünüyordu.

         “Teşekkür ederim komutanım, başka zaman belki” dedim. Şakayla karışık ciddileşerek: “Ya şimdi ya hiç!” dedi ve gülmeye başladı. “Oğlum bir kahve daha getir” dedi postasına. Velhasılı, oturdum karşısında duran sandalyeye.

         “Komutanım, biliyorsunuz bakım günü bugün. Silahınızın bakıma ihtiyacı varsa almaya geldim.” Deyince çok sevindi. Çıkardı belinden ve kılıfıyla birlikte önüme koydu. “Öğleye biter değil mi? Öğleden sonra yokum.” Deyince “Bir saat içinde getiririm en geç.” Dedim ve kahvemi de içerek izin istedim.

         Bir saat sürmedi bakım ve temizlik işi, parlatıp kılıfına koyulmuş olarak getirdi çavuş. Kendim de kontrol ettim her ihtimale karşı ve tamamdı her şey. Koşturarak gittim tekrar yanına. “Çok hızlısın asteğmen” dedi. Uzattım silahını. Kılıfından çıkarıp inceledi.

         “Sana teşekkür için konser ısmarlayacağım asteğmen, Emel Sayın’ın konseri varmış Yıldız da haftaya. Gelirsin değil mi, biletler benden?” “Siz alırsınız da ben gelmez miyim komutanım, elbette seve seve gelirim. Hem de Emel sayın!”  Sevinmiştim gerçekten. Hiç beklediğim bir davranış değildi. Yüzbaşı bugün iyi gününde demek ki.

         Necati’nin işini de halletmeliydim, ama nasıl diyeceğimi bilemiyordum bir türlü. Beni tereddütlü görünce: “Bir derdin var senin asteğmen, söyle bakalım” deyince rahatlık hissettim ve cesaretlendim.
         Açıkça anlattım gece yaşadıklarımızı ve doğum için Necati Asteğmen’e izin vermesi için istekte bulunmak istediğimi ama söylemeye bir türlü cesaret edemediğimi söyledim. Dikkatlice gözlerimin içine baktı ve “Asker, Necati Asteğmen’i çağırın bana” diye bağırdı olanca gür sesiyle. 

          Eyvah! Dedim içimden, bir çuval incirin içine ettim, haşlayacak Necati’yi diye düşünürken ve renkten renge girerken kapı tıkladı. “Gir” dedi yüzbaşı gür sesle. Giren Necati’ydi süklüm püklüm. Topuk selamından sonra “Buyurun komutanım” dedi kısık sesiyle. Beni görünce de daha da şaşırdı ve bocaladı.

         Sessizlik oldu bir süre ve Yüzbaşı sanki ilk görmüş gibi Necati’yi inceliyordu tepeden tırnağa. “Pılını pırtını hemen topla, bir hafta izinlisin. Şimdi de toz ol karşımdan ve git. Kapıdan çıktığımda seni dışarıda görürsem çadıra atarım ona göre.” Dedi ve bana baktı gülümseyerek. Derin bir nefes alıp teşekkür ettim kendisine. Necati çoktan toz olmuştu. “Emredersiniz komutanım” dediğini duymuştum, kapıya kafasını çarptığında.
"Keyifli bir yemekti"
"Gecenin son kahvesi"

        Yemek ve Sohbet oldukça uzun ve tatlı geçmişti. Necati ve hanımının gözleri dolu doluydu ben sustuğumda. her ikisinin de gözlerinden minnet duygularını okuyabiliyordum. Hanımı rahatlamıştı, sanıyorum kafasındaki cevaplanmayan sorularına cevapları bulmuştu anlatılanlarda. Sağ eliyle Necati'nin yanağına dokundu kısa bir an ve şefkatle baktı bir süre ve bana dönerek: "Ne kadar teşekkür etsek azdır biliyorum, Necati'nin dediği gibi: Biz bu aile hayatımızı size borçluyuz; bilin istiyoruz." dedi gözleri dolu dolu.

           "Haydii! Büyütmeyin o kadar, kim olsa yapardı bu kadarını. Özel bir çaba da sarf etmiş değilim hem. Oldu geçti; kaç yıl, dört mü beş mi?.."  "Ben birer kahve daha yapacağım" diyerek hızla kalktı yerinden Necati'nin hanımı ve mutfağa doğru yürüdü hızlı adımlarla...

       Saat de çok geç olmuş fark etmeden. Son birer kahve içtikten sonra teşekkür ederek izin istedim kendilerinden. Çok keyifli bir yemekti benim için. Evde yatabileceğimi söyleseler de ben istemedim rahat edemiyordum yabancı yerde yatarken.         Ankara’da kaldığım sürede üç defa daha görüştük, bir daha eskilerden ve o olaydan hiç konu açılmadı. Her gelişimde de fırsatım oldukça görüşüyorduk.     

              Şimdilik hoşça ve mutluca kalın. Gelecek yazılarda görüşmek üzere.

Not: 4/4

                                                                  13-07-2017-0507

                                                                   Halil GÖNÜL

Görsel:Pixabay.com

6 yorum:

  1. Olayin mutlu bitmesine sevindim. Bastan beri takip ettim okudum bu yaşadiğınızı :)boyle guzel anılarınızı okumaktan mutluluk duyarim. Devami gelir ins.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. fakir yazar,
      teşekkür ederim,
      biraz daha olacak zaman içinde. :)

      Sil
  2. Başından geçen bu hatırayı son bölümünü de okumaktan mutluluk duydum abi olayın çözüme ulaşmasına sevindim arkadaşının ve eşinin mutlu olmasına da :) Aslında o kadar acımasız olmamalı komutanlar işin içine çocuk ve hamile eş girince izin vermeliler. Sonuçta kendileri de bir baba değil mi?

    Bir başka hatıranı da okumaktan keyif duyacağım halil abi. AEO.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fakir Yazar,
      teşekkür ederim. Yayınlanacak anılar var biraz daha, notlarımda.

      Sil
  3. Merhaba çok akıcı yazılarınız Necati için üzülmüştüm geçen bölümde mutlu son iyi geldi😊 Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba GAMZE AKCAN,

      teşekkür ederim; sevindim. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.