Duyan Olmadı!
“Karımdan!..”
…
“Çocuğumdan!..”
Çok
şaşırmıştım ama bir şey söylemeye dilim varmıyordu, öylesine yüzüne ve
gözlerine bakıyordum, çaresizliği çok fazlaydı, o anlardaydı!..
“Evlisin
değil mi?” diye sordu bana, gülümsemek için kendini zorlayarak.
“Evet,
evliyim, 30 yıllık.” Dedim şaşkınlıkla.
“Ne
güzel! Benim işler pek yolunda
gitmiyordu zaten, hiç halimi hatırımı soran olmamıştı ama önemsemiyor gibi
göründüm her zaman.
Kendimi adamıştım onlara, her türlü fedakarlığa vardım yani.
Kendimi güçlü gösteriyordum sürekli; becerebiliyormuşum anlaşılan, benim zavallılıklarımı ve acizlik ve çaresizliklerimi göremediler, kim bilir belki de görmek istemedi.”
Kendimi adamıştım onlara, her türlü fedakarlığa vardım yani.
Kendimi güçlü gösteriyordum sürekli; becerebiliyormuşum anlaşılan, benim zavallılıklarımı ve acizlik ve çaresizliklerimi göremediler, kim bilir belki de görmek istemedi.”
“Haa yalan
olmasın! Bazen laf çarptırıyordum, ulan arada bir de halimi hatırımı sor yahu,
hep kendi derdindesin, bütün derdin kendin ve para! Demiştim arada birkaç defa.
‘Ne diyorsun sen?’ bile dememişti her seferinde. Gülmüştü şaka yaptığımı
düşünerek. Anlayan kim! Kime ne söylüyordum
ben! Kendi kendime verdiğim cevap ‘kaya’ oluyordu her zaman.”
“O
zamanlar olağan üstü bir durum oldu ve ben olan gücümü kaybettim, yani sizin
dediğiniz şey... Haa! Psikolojik olarak demek istedim. Elim ayağım tutmaz oldu
sanki, bitip tükenmiştim. O güçlü insandan, herkesin bana güvendiği dağ gibi
insandan eser kalmamıştı. Dışarıdan o kadarını hissetmiyorlardı, fark etmiyorlardı
ama ben kendimi iyi tanıyordum…”
“Çocuk
daha küçük, ona bir şey dediğim yok ama, karım dediğim kişi çocuğu üstüme
salıyordu her fırsatta. Bir gün
kahvaltıda ‘Baba benimle ilgilenmiyorsun artık’ dediğinde beynimden vurulmuşa
döndüm ve vardıysa bile birazcık nefes alacak gücüm o da çıkıp gitti benden.”
“Çocuğa
baktım, gözlerinin içine, dediğinin pek farkında değildi, ne anlama geleceğini
de anlayacak yaşta değildi zaten. Ben anlamıştım sözün nereden geldiğini.
Babacığım ben seni her şeyden, hem de bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum,
sakın unutma bu dediğimi olur mu? Dediğimde gülümsemeye başladı ‘ben de seni
çooook seviyorum baba” dedi. Rahatlamış halde kahvaltısına devam etti.”
“İşte
o akşam, anasıyla birlikte salonda oturuyorlarken yanlarına gittim balkondan ve
yardımınıza ihtiyacım var, tamamen çöktüm; biçareyim, hiçbir şey düşünemiyorum.
Aile dediğin birbirine yardımcı olur.” Dedim ama bütün yağlarım eridi sanki.
Daha fazla bir şey demeye gerek görmedim ve tekrar geldiğim balkona döndüm.
Anlamıştım anlayacağımı; hiç kimse duymamıştı zaten…”
29-07-2017-2000
Halil GÖNÜL
Not:2/4
1/4 gelsin...
Görsel:Pixabay.com
Ah evlilik... Buradaki tabloyu yaşayan o kadar çok tanıdığım var ki... Aslında kadın sırf paradan söz etmeye başladıysa o ilişki çıkmazdadır. Bazen erkeklere çok hak veriyorum. Zira üzüntüleri gerçek oluyor. Bizler sanırım egoistiz. Hüzünlü bir öykü ya da hakiki bir yaşanmışlık da olsa duygular çok iyi verilmiş. Kaleminize sağlık Halil bey :)
YanıtlaSilEce Evren Hanım, teşekkür ederim.
SilBenzer yaşanmışlıkları görmenin yanında içten bir anlatı çok farklı bir şey, bu tür bir olayı ilk gençlik yıllarımda İstanbul Bakırköy sahilinde oturduğum bir bank da dinlemiştim, hep kafamda takılı kalmıştı o hikaye; koskoca bir ömür sırt sırta ama, konuşmadan hem de aynı oda içinde yalnızca katlanmayla geçen koskoca bir ömür. Bir türlü aklım almamıştı. :)
Birbirine sadece katlanan ama birbirini görmeyen, duymayan,dinlemeyen,anlamaya çalışmayan biriyle bir ömür zor geçer gibime geliyor.Keşke böyle yaşanmasa evlilikler.Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEbemkuşağı,
Silkeşke;
zor geçen ömürden çok, yaşanmamışlık daha doğru aslında belki de!
Teşekkür ederim.