Mutluluk |
Mutluluk mu?
“Bir daha
dünyaya gelmek olsa mutlu olmak isterdim. Bilmiyorum ne olduğunu, nasıl
olduğunu ama olmak isterdim kuşkusuz; denemekten ne zarar gelir, olur mu
zararı?”
O ilerlemiş
yaşına rağmen mutluluğu arayan adam etrafına bakındı bir an duyan oldu mu diye.
Etrafta kimseler yoktu, rahatlattı bu kendini. Düşünmeye başladı tekrar. Nedir
acaba mutluluk dedikleri meret. Kendini ölçüp tarttı bir süre.
Yıllar
öncesi çocukluk yaşlarına döndü, gençliğine geldi koşturarak ve yetişkinliği
derken işte buradaydı bu yaşında. Ne kadar da hızlı geçişleri vardı birinden
diğerine.
“Galiba
çocukluğunda kırık dökük sevindiği şeyler olmuştu arada bir. Örneğin çelik
çomak oynamak, saklambaç oynamak, mutluluk dedikleri bu muydu acaba?”
“Hayır hayır
olamaz, bu kadar basit bir şeyler olmamalı bu mutluluk dedikleri meret. Etli
sütlü, ballı börekli daha tatlı şeylerdir herhalde.”
Bir türlü
karar veremeyen bir sanatçı gibi yazıp çizip arkasından bozuveriyordu tekrar
yazıp çizmek için. Ne yazıp çizeceğini de bilemez haldeydi. Aklında birçok şey
olmasına rağmen bir türlü istediğini ortaya çıkaramıyordu. Kalemini mi
değiştirmeliydi acaba? Tuval mi kullanmalıydı kafasının içindekileri çizmek
için, tuvale kendiliğinden dökülürler miydi ki? Gülümsedi bir an kendi kendine
cevap verdi. Ölme eşeğim ölme bahar geliyor bekle diyerek kendini cevapladı
gülümseyerek.
Önündeki
oyuncaklarıyla oynayan bir çocuk gibiydi, arada etrafına bakınıyor sonra tekrar
dalıyordu. Olduğu yerden uzaklaşıyordu, oldukça uzaklarda dolaşırken bazen el
kol hareketleri canlanıyor bazen elleri havadan inmiyordu uzun süre. Kolu
ağrımaya başladığında kendiliğinden iniyorlardı zaten kendisinin indirmesine
gerek kalmıyordu. Bazen hoşuna gitse de bu durum ağrılarına kızıyordu içten
içten.
Ağrısının
geçişini hemen hissediyor “işte bu galiba mutluluk” diye mırıldanarak tekrar
etrafını kolaçan ediyor gözleri fıldır fıldır.
“Ne
istiyorum ben yahu?” diye sorduğu çok olmuştur, bazen yüksek sesle bazen de
fısıltıyla, en çok da geceleri başını yastığa koyduğunda içinden. Bazen ne
istediğini kendine kabul ettiremiyor birkaç gün çatışma yaşıyordu kendi
kendisiyle. En çok rahatsızlık hissettiği durum buydu aslında. Çok kez
yaşayınca karar vermişti en kötü şeyin bu kararsızlık ve çatışma olduğuna. Hele
bir de bir gün gazetede okuduğu cümleler onu çok etkilemişti. “En kötü şey
kararsızlıktır, en kötü karar en iyi kararsızlıktan iyidir. Beyin
kararsızlıktan çok etkilenir ve hemen bir karar vermek ister.” düşünürken
okuduğunda kafasını karıştıran bir bilgi daha edinmişti: “beyin durduğu
zamanlarda karar vermeye ihtiyaç duyulur.”
Bu ne
demekti şimdi?
1/3
Görsel: Google Görseller
Çok güzel olmuş.Kaleminize yüreğinize sağlık
YanıtlaSilsibel özer,
Silteşekkür ederim, beğenmeniz sevindirdi beni. :)