SAYFALAR

Cumartesi, Aralık 16, 2017

Pazar Gözlemim-33-2-Tavus Kuşunun Kabarması

                 
"Tavus Kuşu'nun kabarması"
      Geçtim bilgisayarın başına; işte gördüğünüz gibi.
                İnsanlar etten kemikten ibaret hepsi de; ha bir kilo eksik ha beş kilo fazla, ne fark eder ki? Bu kadar farklılıkları nereden geliyor peki, kılık kıyafete bürününce her biri; farklı farklı oluyorlar birbirlerinden.
         Kimisi allı pullu, kimisi zavallı, kimisi hırpani, kimisi cellat, kimisi hırsız, kimisi cani, canavar, yalancı, riyakâr, iki yüzlü… saymakla bitmeyecek kadar çok çeşitlilik var galiba.
          Neden bu çeşitlilik mi diye sormak gerek acaba, yoksa nasıl oluyor? Diye mi sormak lazım bilemedim bir an.

              Sonuç olarak nasıl sorarsam sorayım insanların değişikliği sabit ve kendince nedenleri var belki de. Her biri birbirinden ayrı gerekçeler, yoksa neden ayrı olsun herkes birbirinden.
                Genetik diyecekler vardır tabii ki ama “genetik” demek tam olarak açıklamıyor bence değişikliği. Birine bakıyorsun allı, pullu kıyafetler içinde, takıp takıştırıyor ne bulduysa, ya da eline ne geçtiyse -patlıcan dizmesi, biber dizmesi, renk renk boncuk dizisi, altınlar, küpeler, şal… bir sürü şey içinde tavus kuşu gibi duruyor, kendini tavus kuşu gibi de hissediyor mu acaba merak içindeyim!
                Tavus kuşu küçük olmasına rağmen tüylerini ve kuyruğunu kabartarak rengarenk, olduğundan çok büyük göstererek kendini olası düşmanlarını korkutmaya çalışır bilinen haliyle. Acaba insanlarda da böyle bir özellik var mı acaba? Olabilir neden olmasın, diğer insanlardan farklılığını ortaya koymak için böyle bir yola başvurmuş olabilir, olamaz mı sizce?
                Yalan söylemeye ne demeli?
                Yalan ne kadar çok söylenirse o kadar kıymetli mi sayılır bazıları? Yalan kıymet mi kazandırıyor acaba kendilerine?
                Belki de! Yoksa neden yalan söylemeye ihtiyaç duysunlar ki hava, su kadar. Adım başına yalanlar dizgesi hayatı boyunca dünyayı bilmem kaç yüz kez dolanmaya yeter her halde. Yediği içtiği aldığı hava bile yalan; yalandan kurduğu kişiliği yanında. Bir üfürüklük gücü var sanki, birisi üfürse gaz olup uçacak havanın içinde.
                İnsanların içinde diyoruz ama; içinde denildiği zaman benim aklıma hemen karnının içi veya karın bölgesi geliyor arada sırada da göğüs bölgesi ilave oluyor karın bölgesine.
                Nedense insanların içi denilince beyni yani kafası hiç aklıma gelmiyor, gelmedi bugüne kadar. İnsanların içi aslında kafalarının içinde galiba, kumanda merkezi hantal vücudun. İnsanları deriyle giydirilmiş haliyle düşünüyorum da -şu insanları çıplak gösteren gözlük geliverdi aklımın ucuna- askeri tek tip kıyafet; kimsenin kimseden farkı yok eğriliği, büğrülüğü dışında.
                Bir süre öyle yaşamışlar tek tip kıyafetler içinde; “kıyafetini göster senin ne tip olduğunu söyleyeyim” sözü ortaya çıkmış ve ne tip olduğunu bilmeyenler de merak ederek kendilerine kıyafetler uydurmaya başlamışlar.
2/3
Devam edecek.
1/3 gelsin...
3/3 gelsin...

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.