SAYFALAR

Pazartesi, Aralık 18, 2017

Pazar Gözlemim-34-Umut ve Umutsuzluk

               
"Issız orman ve patika"
          Herkes “Umut” diyor, “umudun yoksa sen de yoksun!”,
      “Umut fakirin ekmeğidir; ye Memet ye!”
              Nereden baksan umutsuzluk kokuyor “umut” tavsiyeleri. Kendi içinde olumlu gibi görünen bu kelime olumsuzluğu çağrıştırıyor bana. Nedense umuttan bahsedenler hep umutsuzları umutlandırmaya çalışıyor. İki yüzlülük var gibi geliyor bana.
                Umutsuzluğu bildiğin zaman umutsuzluğun içindesin demektir, umutsuzluğu yaşıyorsun veya yaşamışsın demektir. Umutsuzluk çaresizliğin daniskasıdır ve umut: umutsuzluğu perdeleyen bir kurtarıcı gibidir, saklar bir süreliğine.
                Krallar umutsuzluk yaşar mı bilmem ama, normal yaşamlarında değil de devrilme aşamasının son anlarında devrileceklerini anladıklarında umutsuzluğu kesin yaşarlar bilerek veya bilmeyerek. O zamanlarda “umutlu ol” deyin, umutsuzluğa kapılma” deyin ne anlamı varsa devrilecek olan kral için. Kralın elinde değildir artık hiçbir şey ve mucizelere bağlıdır bir ihtimal varsa bile. Belki de kendisini yıkanları tekrar satın alabilmektir yolu, umudu var mıdır acaba satın alabileceğine.
                Umut olumluluklar içinde vardır ve kendisinin varlığını olumluluklara borçludur aksi durumda umut yoktur ve olamaz. Olumsuzlukları olumluya çevirmek için çaba gereklidir çaba olan yerde de umutlar yeşerir. “Ölme eşeğim ölme, bahar gelsin yonca bitsin ye!” baharın geleceğinden umutlu olan aç eşeğe umut aşılamaya çalışırken görülüyor, bahar gelecek ve yonca bitecek. Eşek dayanabilecek mi aç haliyle bahara kadar soran var mı? Yok! Pekâlâ, eşeğe arpa vermeyi taahhüt eden var mı bahara kadar? Yok! Umut aşılaması tutacak mı, var mı tutacağına inanan?
                Ne olur bu eşeğin hali, umut olsa ne olmasa ne eşek için? Varlıklıları toplayacaksınız bir çöle bırakacaksınız ister ayrı ayrı ister birlikte koyun çöle; bence ayrı koyarsanız yaşama şansları daha fazla olur çünkü birbirlerini yemeye başlarlar. Güçlü olanları zayıf gördüklerini yemeye başlarlar ayakta kalabilmek için. Tek umutları ayakta kalmaktır. Ne zamana kadar ayakta kalabilirler.? En sona tek bir kişi kalıncaya kadar elbette. O da yaralı berelidir. Artık yiyeceği bir şey de yoktur çölün kumlarından başka ve kendinden başka. Ne umudu vardır peki ileriye yönelik? Hadi umut aşılayalım çöldeki bu varlıklıya! “Umutlu ol umutlu, umutsuzluğa kapılırsan yaşayamazsın anlıyor musun?” anladı anladı, zeybek oynuyor keyfe geldi de bakın görebiliyor musunuz? Ben görüyorum(!)
                İnsanlara umutsuzluğu yaşatan yine insanlar, insanların sorumsuzlukları, insanların aç gözlülükleri; doymak bilmeyen aç egoları. Ne kadar zayıfı ezerse bir o kadar güçlenmesinden haz duyan duyargaları olmayan insan kılığındaki varlıklar.
                Umutsuzluk hastalık haline geldi çağdaşlaşma ile birlikte ve tedavisi de yok yalandan başka. Boş umut aşıları plesebo etkisi yaratıyor bir süre için sadece, devamı mucizelere bağlı.
                Umut: umutsuzluğun ilacı, çaresiz çaresizin zaman öldürmesi sadece. Bahar gelinceye kadar umutsuzun, çaresizin önüne çareler konulmalı boş umut vaatleri yerine işte o zaman bir beklentisi olmaya başlar baharın geleceğinden.
                Umut ve umutsuzluğun altında yatanın, beyindeki salgıların durumu olduğunu düşünürsek; biraz daha farklı bakarız sanırım. Yani beynimizdeki salgıların dengesizliği bizim duygusal durumumuzu etkiliyor. Örneğin: seretonin eksikliği insanın kendini mutsuz ve umutsuz hissettiriyor. Seretonin eksikliği giderildiğinde normale dönüyor, bu durumda umut aşılamaya çalışan laflar değil de seretonin salgılamaya yarayan dokunuşlar, yanındayım hissi uyandıracak yaklaşımlar gereklidir bence.
                İnsanlar küçük bölgelerde ve eski mahallelerde daha mutluydular anlaşılan. Umutsuzluğun en az olduğu yerler olmalılar çünkü: birbirlerinin durumunu bilen ve hemen en küçük değişkenlikleri algılayabilen insanların yaşadıkları ortamlardır bu tür yerler.  Umutsuzlara umutluların dokunuşlarıyla enerji aktarılır ve bu aktarım boş laftan ibaret değildir bizzat “seninleyiz biz de, sana desteğiz ayağa kalkıncaya kadar” demektir.
Umut mu?
Karanlık ve ıssız ormanda patika yol bulmak; ufukta küçük bir ışık huzmesi görebilmektir ki patikadan yürüyerek ışık huzmesine doğru yol almaktır.


                                                                                                                              14-11-2017

                                                                                                                              Halil Gönül
Görsel: Google Görseller

2 yorum:

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.