"Issız orman ve patika" |
“Umut fakirin ekmeğidir; ye Memet ye!”
Nereden
baksan umutsuzluk kokuyor “umut” tavsiyeleri. Kendi içinde olumlu gibi görünen
bu kelime olumsuzluğu çağrıştırıyor bana. Nedense umuttan bahsedenler hep
umutsuzları umutlandırmaya çalışıyor. İki yüzlülük var gibi geliyor bana.
Umutsuzluğu
bildiğin zaman umutsuzluğun içindesin demektir, umutsuzluğu yaşıyorsun veya
yaşamışsın demektir. Umutsuzluk çaresizliğin daniskasıdır ve umut: umutsuzluğu
perdeleyen bir kurtarıcı gibidir, saklar bir süreliğine.
Krallar
umutsuzluk yaşar mı bilmem ama, normal yaşamlarında değil de devrilme
aşamasının son anlarında devrileceklerini anladıklarında umutsuzluğu kesin
yaşarlar bilerek veya bilmeyerek. O zamanlarda “umutlu ol” deyin, umutsuzluğa
kapılma” deyin ne anlamı varsa devrilecek olan kral için. Kralın elinde değildir
artık hiçbir şey ve mucizelere bağlıdır bir ihtimal varsa bile. Belki de
kendisini yıkanları tekrar satın alabilmektir yolu, umudu var mıdır acaba satın
alabileceğine.
Umut
olumluluklar içinde vardır ve kendisinin varlığını olumluluklara borçludur aksi
durumda umut yoktur ve olamaz. Olumsuzlukları olumluya çevirmek için çaba
gereklidir çaba olan yerde de umutlar yeşerir. “Ölme eşeğim ölme, bahar gelsin
yonca bitsin ye!” baharın geleceğinden umutlu olan aç eşeğe umut aşılamaya
çalışırken görülüyor, bahar gelecek ve yonca bitecek. Eşek dayanabilecek mi aç
haliyle bahara kadar soran var mı? Yok! Pekâlâ, eşeğe arpa vermeyi taahhüt eden
var mı bahara kadar? Yok! Umut aşılaması tutacak mı, var mı tutacağına inanan?
Ne
olur bu eşeğin hali, umut olsa ne olmasa ne eşek için? Varlıklıları
toplayacaksınız bir çöle bırakacaksınız ister ayrı ayrı ister birlikte koyun
çöle; bence ayrı koyarsanız yaşama şansları daha fazla olur çünkü birbirlerini
yemeye başlarlar. Güçlü olanları zayıf gördüklerini yemeye başlarlar ayakta kalabilmek
için. Tek umutları ayakta kalmaktır. Ne zamana kadar ayakta kalabilirler.? En
sona tek bir kişi kalıncaya kadar elbette. O da yaralı berelidir. Artık
yiyeceği bir şey de yoktur çölün kumlarından başka ve kendinden başka. Ne umudu
vardır peki ileriye yönelik? Hadi umut aşılayalım çöldeki bu varlıklıya!
“Umutlu ol umutlu, umutsuzluğa kapılırsan yaşayamazsın anlıyor musun?” anladı
anladı, zeybek oynuyor keyfe geldi de bakın görebiliyor musunuz? Ben
görüyorum(!)
İnsanlara
umutsuzluğu yaşatan yine insanlar, insanların sorumsuzlukları, insanların aç
gözlülükleri; doymak bilmeyen aç egoları. Ne kadar zayıfı ezerse bir o kadar
güçlenmesinden haz duyan duyargaları olmayan insan kılığındaki varlıklar.
Umutsuzluk
hastalık haline geldi çağdaşlaşma ile birlikte ve tedavisi de yok yalandan
başka. Boş umut aşıları plesebo etkisi yaratıyor bir süre için sadece, devamı
mucizelere bağlı.
Umut:
umutsuzluğun ilacı, çaresiz çaresizin zaman öldürmesi sadece. Bahar gelinceye
kadar umutsuzun, çaresizin önüne çareler konulmalı boş umut vaatleri yerine
işte o zaman bir beklentisi olmaya başlar baharın geleceğinden.
Umut
ve umutsuzluğun altında yatanın, beyindeki salgıların durumu olduğunu
düşünürsek; biraz daha farklı bakarız sanırım. Yani beynimizdeki salgıların
dengesizliği bizim duygusal durumumuzu etkiliyor. Örneğin: seretonin eksikliği
insanın kendini mutsuz ve umutsuz hissettiriyor. Seretonin eksikliği
giderildiğinde normale dönüyor, bu durumda umut aşılamaya çalışan laflar değil
de seretonin salgılamaya yarayan dokunuşlar, yanındayım hissi uyandıracak
yaklaşımlar gereklidir bence.
İnsanlar
küçük bölgelerde ve eski mahallelerde daha mutluydular anlaşılan. Umutsuzluğun
en az olduğu yerler olmalılar çünkü: birbirlerinin durumunu bilen ve hemen en
küçük değişkenlikleri algılayabilen insanların yaşadıkları ortamlardır bu tür
yerler. Umutsuzlara umutluların
dokunuşlarıyla enerji aktarılır ve bu aktarım boş laftan ibaret değildir bizzat
“seninleyiz biz de, sana desteğiz ayağa kalkıncaya kadar” demektir.
Umut mu?
Karanlık ve
ıssız ormanda patika yol bulmak; ufukta küçük bir ışık huzmesi görebilmektir ki
patikadan yürüyerek ışık huzmesine doğru yol almaktır.
14-11-2017
Halil
Gönül
Görsel: Google Görseller
Çok hoş bir yazı olmuş, ellerinize sağlık :)
YanıtlaSilEmre Bozkuş,
Silteşekkür ederim. :)