"Üzüm pekmezi" |
İlk
bahar aylarında göçerler ailecek, ormanlar içinde olan on dönüm kadar
arazilerinin başına. Doğru dürüst arazileri yoktur oradan başka. İki oğlu ve
bir kızlarıyla beraber kış aylarının başına kadar ailecek deşerler toprağın
bağrını, ne koparabilirlerse topraktan, taşırlar bir kış boyu azıklarını. Bir
yıllık rızklarıdır topladıkları.
Yoksullukları
yaşamdan alıkoymaz onları, herkes gibi yaşıyor görünürler dışarıdan bakanlara. Devletin unuttuğu ancak seçim zamanlarında
akıllara gelen bir orman köyüdür burası. Aslına bakılırsa çok farkı yoktur
birbirlerinden ancak nüans farkıyla geçer gelir düzeyleri birbirlerini.
Köyde
yaşadıkları evin üzeri toprak örtülü, iki odadan ibarettir, geçinir giderler
gülüm balım. Hiçbir şikayetleri de yoktur felekten. Olsa da ne yazar zaten de
bildikleri içindir ki hırslarını topraktan alırlar her zaman.
Gel
zaman git zaman derken çocuklar büyüdüler, okuldan beklentileri yok, okumak
yazmak da çok önemli değil karınlarını doyurmuyor, defter kitap parasını
tedarik edemediklerinden dolayıdır ki okulla araları her zaman açık oldu üç
çocuğun da. Her gün hemen hemen azar işitmek için inadına okula gitmek her
babayiğidin yiyebileceği halt değildir. İnat bu ya, hastalık karışmadığı sürece
okul aksatılmaz, hastalık gelip yakaya yapıştıysa da boyun kıldan incedir, ver
elini yorgan döşek, kış ayları en büyük düşmandır, hem de en azılısından. Bazen
bakmaz göz yaşına falan alır götürür başka köye; Erenköy'e. Bu köye erenler gittiği için Erenköy demişler.
Derken serpilir çocuklar boy boy. Ele gelirler birer birer. Neşeli bir ailedir her türlü olumsuzluğuna karşı yaşamın. Bir kış günü köyde komşularına misafirliğe, akşam oturmasına giderler çat kapı. Köyde elektrik yok, gazyağıyla çalışan gece lambasıyla görürler gözlerinin önünü, ay varsa tepede çok şanslı sayılırlar.
Derken serpilir çocuklar boy boy. Ele gelirler birer birer. Neşeli bir ailedir her türlü olumsuzluğuna karşı yaşamın. Bir kış günü köyde komşularına misafirliğe, akşam oturmasına giderler çat kapı. Köyde elektrik yok, gazyağıyla çalışan gece lambasıyla görürler gözlerinin önünü, ay varsa tepede çok şanslı sayılırlar.
Vardıkları
anda komşuları yemek sofrasındalar, buyur ederler gelen komşularına. Baba
çekingen davranır, ailenin diğer dört ferdi oturur sofraya sıkışarak. Baba yan
köşeye oturmak ister. Sofrada pekmez vardır ve nadir bulunur kendilerinde ama
baba gök görmedik imajı uyanmasın diye kendini naza çeker.
Israrla
buyur edilir defalarca, ancak naz devam eder, babasının sıkıştırılmasına
dayanamayan küçük oğlan “Babam pekmez sevmez” der babasını kurtarmak için.
Babası kurtulmuştur oğlana göre artık ve rahat oturur sofranın dışında, ocağın köşesine. Herkes
karnını doyurur, sofra toplanır, adaçayı da içilir sohbetler eşliğinde. Güzel
bir akşamdır herkes için. İzin isterler geç oldu diye.
Evden
biraz uzaklaşmışlardır ki baba küçük oğlunun kulağına yapışır “Baban pekmez
yemez ha! Ulan anasını …” tamamlayamadan
sözünü baba, çocuk bas bas bağırmaya başlar gecenin karanlığını yırtarcasına:
“baba
yapmaaaa!
"…çocuğu, baban
pekmezi ne zaman buldu da yemedi?”
Kulağını kurtaran küçük oğlan ne olduğunu anlayamaz halde şaşkındır fakat
diğer aile fertleri başlarlar birden gülüşmeye. Eve varıncaya kadar devam eder
gülmeleri.
1/9
Devam edecek...
2/9 gelsin...
3/9 gelsin...
4/9 gelsin...
5/9 gelsin...
6/9 gelsin...
7/9 gelsin...
8/9 gelsin...
9/9 gelsin...
Görsel: Google Görseller
Pekmez deyince şu mani aklıma geldi:
YanıtlaSilKüp içinde pekmez
pekmezi kim yemez
böyle güzel kızları
acaba kimler öpmez
Sizi de benim bloguma beklerim. Dost selamlar.
www.erhantigli.blogspot.com
Erhan Tığlı,
Silgüzel katkınız için teşekkür ederim.
Güzel bir bloğunuz olduğunu zaten biliyorum. "Kitap okuma bilmecesi" harikaydı. Tekrar görüşmek üzere, hoşça kalın.
Çok güzel bir hikayedi teşekkürler Halil Abi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim sevgili Fatofotofan Tv, hoşça kal. :)
SilNe güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilEbemkuşağı,
Silteşekkür ederim. :)