“İki kaşığı yan yana olmayacak kocanın, iki kaşığından birini mutlaka kıracaksın!”
"Hüsnü alçılar içinde" |
BÖLÜM-46-
Ölümcül Hüsnü’nün tedavisi ve Hüsniye’nin Yardımı
Doktor Hüsniye’den de
yardım isteyerek sargıları dikkatlice çözerler birlikte. Sargı yer yer yapışmış olduğu için hastanın
canını yakmamaya çalışarak daha titiz çalışırlar. Sargılar tamamen çözülüp
alındıktan sonra Hüsnü’nün vücudu itinayla temizlenir sürülen şeylerden.
Bu arada sık sık sıcak su
istenir dışarıdan. Odaya kimseyi almaz doktor, gelen ihtiyaçları Hüsniye alır
içeriye. Hüsnü’nün çelimsiz ve sıska
zayıf vücudu olduğu gibi anadan üryan oradadır ve cansız yatmaktadır. İçi
paramparça olur Hüsniye’nin.
Zaman zaman dokunmak ister
ama doktor “mikrop kapmasın, dikkatli olun” dediği gelir hemen aklına ve deve
çanı gibi bir ses duyar kulaklarında hemen vaz geçer dokunma fikrinden. “bu
küçücük çocuktan kim ne istemiş ki? Hiç acımaları, merhametleri de mi yokmuş bu
canavarların?..” doktorun kendisine
bakması ve “anlamadım, bir şey mi dedin bana?” demesiyle kendine gelir
irkilerek. Doktorun dediğinin son kelimelerini belli belirsiz duyar,
şaşkınlıkla bakar doktorun yüzüne, kafasını iki yana sallar sadece.
Doktor, vücudun tamamına,
getirdiği merhemleri sürme işini bitirdikten sonra kırık ve çıkıklarına bakar,
muayenesinden sonra sağlık görevlisinden alçıyı hazırlamasını ister. Hazırlanır
her şey. Dışarıdan muhtarın sesi gelir bu arada “doktor yemek hazırladık”
diye. “muhtar sağ ol ama işimiz bitmeden
olmaz. Çok işimiz var daha. Bitmesine yakın ben söylerim sana” diye seslenir
doktor da.
Hüsniye tüm olanları
hayranlık ve hayretler içinde izler. Doktora hayran hayran bakar arada bir.
Doktorun terini silme işi de Hüsniye’nindir. Başını kendisinden tarafa
çevirince “sil” demektir ve hemen elindeki bezle siler doktorun alnında
tomurcuklanan terleri. Gözlerine
kaçmasın diye sildiği terler elindeki bezi ıslatmıştır epeyce ve değiştirir
hemen, doktorun çantasında olanlardan. “bir daha değiştirmek yok, israf olur”
demişti doktor ikinci değiştirmeye kalktığında ama O inat etmiş dinlememişti
doktoru, değiştirmişti. “bundan sonra yok ama” demişti doktor tekrar biraz sert
ve şefkatli bir sesle. Gözleri de gülümsemişti sanki kendisine bakarken.
Kafası dışarıda kalacak
şekilde alçıya alındı Hüsnü. Biraz büyümüş gibi geldi gözüne Hüsniye’nin,
cansız yatan bembeyaz alçı içindeki çocuk.
Yüzü biraz daha rahatlamış görünüyordu. İlk önceki gergin hali yoktu yüz
hatlarının. Daha çocukken bile hatları sanki iki üç kat daha yaşlı insanların
yüzündeki hatlara benziyordu. Bir şeyler söylüyordu bu çocuğun yüz hatları ama
okuyan yoktu başka, Hüsniye’den gayrı. Hüsniye o hatlarda yazanları
okuyabildiğini düşünüyordu.
Halil GÖNÜL
Devam edecek...
Görsel: Google Görseller
süpersiniz Halil Bey, bravo :)
YanıtlaSilEren O.
Silteşekkür ederim. :)
cok guzle olmuys paylasım ıcın tskler hocam
YanıtlaSilharika,
Silteşekkür ederim, beğenmenize sevindim. :)