SAYFALAR

Pazartesi, Ekim 01, 2018

Doğal Ayıklanma, Kimler Ayıklanıyor?

Doğal Ayıklama

                Yaşam bir savaştır ve savaşın sonunda ayakta kalabilmektir. Yaşamın her anı savaşmakla geçiyor aslına bakıldığında. Her zaman düşman dışarıdan değil bazen de içimizdendir. İçimizdedir. Kendimizle de savaşırız.
            Gelmek istediğim konu “Doğal Seleksiyon.” Fazla dallandırıp budaklandırmadan direkt olarak girmek istedim fakat anlatmak istediğim taraf gözden kaçacaktı. Biliyorsunuz ki doğada daima güçlü olanlar ayakta kalıp çoğalabiliyorlar. Zayıflar ise yok olmaya mahkûmlar.
            Burada güçlü olmaktan kasıt, her türlü olumsuz şartlarda bile ayakta kalabilme becerisini gösterebilmek. Uygunsuz koşullara uyum sağlamak. Dönüşmek. Dolayısıyla ayakta kalanlar çoğalabiliyorlar. Güçlü olmak demek doğaya uyum sağlamaktan geçiyor.
            Zayıflıktan kasıt ise, doğanın güçlüklerine karşı koyamamak anlamındadır. Doğada durum böyleyken gerçek yaşamda biraz farklı bakabiliriz bu duruma.
            Dünyada oluşan sistemleri incelendiğinde daima değişen sistemler vardır ve her zaman önceki sistemlerin üstüne zamanın şartlarına göre sistemler oluşturulmuştur. En son sistem ise kapitalizmdir.
            Fiziksel donanım açısından baktığımızda kapitalizm tüm silahları elinde tutmaktadır. Dolayısıyla güç ellerinde demektir. Ancak sayı olarak daha az durumdadırlar. Zayıflar kat be kat fazladır zenginlerden. Her geçen gün de zayıfların artışı devam etmektedir. Anlaşılan o ki, zamanlar içinde bir avuç kalacak olan kapitalcilerin yanında dünyanın her yanı fakirlerle dolu olacaktır.
            Arada daima savaş söz konusu olagelmiş ve olmaya da devam edeceği açıktır çünkü bir uzlaşma denilen durum yoktur ortada. Bıraktım uzlaşmayı bu yönde gitgide ara açılmaktadır.
            Doğal seleksiyon –doğal ayıklanma- nasıl işleyecektir bu durumda. Zayıflar her türlü olumsuzluklar karşısında ayakta kalma becerisini gösterip bir şekilde ayakta kalmayı, yaşamayı becerebiliyorlar. Asgari ücretle dört, beş hatta daha fazla nüfus besleyebilip, üstüne üstelik her seviyedeki okullarda öğrenci okutabiliyorlar yetmedi yatırım bile yapabiliyorlar. Bazı bakanları dediği gibi, bakanlar yirmi, otuz kat asgari ücret değerindeki maaşlarının ve onun daha fazla katı iş takibi ve rüşvetlerle ay sonunu getiremediğini söylerken asgari ücretli işçinin becerebildiği ve geliştirebildiği özellikler onun ayakta kalmasını sağlıyor. Çoğalıyorlar.
            Olması zor ihtimal ama ola ki bir savaş başladı arada. Şu değme zenginler ve yöneticileri çok merak ediyorum, böyle bir savaşı önlemek için ne tür çareler düşünmüşlerdir veya düşünürler? Zayıflar kazma, kürekle, taşla, sopayla savaşacaklar, ellerindeki, silahları onlar ancak sayı olarak oldukça fazla kır kır bitmez neredeyse.
            Sayıca az ama sırtı pek, ensesi kalın olanlar devlet gücünü kullanacaklar. Nereye kadar. Öyle düşünün ki çıkan savaş taraflardan birinin diğerini yok edinceye kadar devam edecek.  Doğal seleksiyon nasıl işler bu durumda.
            Hiç kimse için güvence yok, iş yok, üretim yok, köylü üretiyor ancak kendi yiyeceği kadar üretebiliyor. Hiçbir kurum doğru dürüst çalışamıyor. Kaos hali var ortalıkta. Güçlü ama sayıca az olan zenginlik ne kadar kalabilir yerinde. Kısa sürede talana uğrarsa her yer. Doğa kimden yana olur diye akıl yoruyorum. Torpili olur mu acaba? Güçlü demek sayıca fazlalıktır doğaya göre. Azlık her zaman risk demektir. Olası olağanüstü kötü bir durum yok olmasına neden olabilir az sayıda olanı.
            Bence sayıca az ama zengin olanlar takkelerini önlerine koyup düşünseler iyi olacak gibi geliyor. Öyle fasa fiso kuramlarla, her şeyi –devleti- ele geçirmiş olmak demek doğal anlamda güçlülüğü getirmiyor. Sayı olarak fazlalık en önemli güçtür. Doğa böyle diyor.
            Fakir ve açlar çoğalıyor, zenginler azalıyor; doğa ananın söylediği nedir acaba, bir bildiği mi var?

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.