Doğal Ayıklama
Yaşam bir savaştır ve savaşın sonunda
ayakta kalabilmektir. Yaşamın her anı savaşmakla geçiyor aslına bakıldığında.
Her zaman düşman dışarıdan değil bazen de içimizdendir. İçimizdedir. Kendimizle
de savaşırız.
Gelmek
istediğim konu “Doğal Seleksiyon.”
Fazla dallandırıp budaklandırmadan direkt olarak girmek istedim fakat anlatmak
istediğim taraf gözden kaçacaktı. Biliyorsunuz ki doğada daima güçlü olanlar
ayakta kalıp çoğalabiliyorlar. Zayıflar ise yok olmaya mahkûmlar.
Burada güçlü
olmaktan kasıt, her türlü olumsuz şartlarda bile ayakta kalabilme becerisini
gösterebilmek. Uygunsuz koşullara uyum sağlamak. Dönüşmek. Dolayısıyla ayakta
kalanlar çoğalabiliyorlar. Güçlü olmak demek doğaya uyum sağlamaktan geçiyor.
Zayıflıktan
kasıt ise, doğanın güçlüklerine karşı koyamamak anlamındadır. Doğada durum
böyleyken gerçek yaşamda biraz farklı bakabiliriz bu duruma.
Dünyada
oluşan sistemleri incelendiğinde daima değişen sistemler vardır ve her zaman
önceki sistemlerin üstüne zamanın şartlarına göre sistemler oluşturulmuştur. En
son sistem ise kapitalizmdir.
Fiziksel
donanım açısından baktığımızda kapitalizm tüm silahları elinde tutmaktadır.
Dolayısıyla güç ellerinde demektir. Ancak sayı olarak daha az durumdadırlar.
Zayıflar kat be kat fazladır zenginlerden. Her geçen gün de zayıfların artışı
devam etmektedir. Anlaşılan o ki, zamanlar içinde bir avuç kalacak olan
kapitalcilerin yanında dünyanın her yanı fakirlerle dolu olacaktır.
Arada daima
savaş söz konusu olagelmiş ve olmaya da devam edeceği açıktır çünkü bir uzlaşma
denilen durum yoktur ortada. Bıraktım uzlaşmayı bu yönde gitgide ara açılmaktadır.
Doğal
seleksiyon –doğal ayıklanma- nasıl işleyecektir bu durumda. Zayıflar her türlü
olumsuzluklar karşısında ayakta kalma becerisini gösterip bir şekilde ayakta
kalmayı, yaşamayı becerebiliyorlar. Asgari ücretle dört, beş hatta daha fazla
nüfus besleyebilip, üstüne üstelik her seviyedeki okullarda öğrenci
okutabiliyorlar yetmedi yatırım bile yapabiliyorlar. Bazı bakanları dediği
gibi, bakanlar yirmi, otuz kat asgari ücret değerindeki maaşlarının ve onun
daha fazla katı iş takibi ve rüşvetlerle ay sonunu getiremediğini söylerken
asgari ücretli işçinin becerebildiği ve geliştirebildiği özellikler onun ayakta
kalmasını sağlıyor. Çoğalıyorlar.
Olması zor
ihtimal ama ola ki bir savaş başladı arada. Şu değme zenginler ve yöneticileri
çok merak ediyorum, böyle bir savaşı önlemek için ne tür çareler düşünmüşlerdir
veya düşünürler? Zayıflar kazma, kürekle, taşla, sopayla savaşacaklar,
ellerindeki, silahları onlar ancak sayı olarak oldukça fazla kır kır bitmez
neredeyse.
Sayıca az
ama sırtı pek, ensesi kalın olanlar devlet gücünü kullanacaklar. Nereye kadar.
Öyle düşünün ki çıkan savaş taraflardan birinin diğerini yok edinceye kadar
devam edecek. Doğal seleksiyon nasıl
işler bu durumda.
Hiç kimse
için güvence yok, iş yok, üretim yok, köylü üretiyor ancak kendi yiyeceği kadar
üretebiliyor. Hiçbir kurum doğru dürüst çalışamıyor. Kaos hali var ortalıkta.
Güçlü ama sayıca az olan zenginlik ne kadar kalabilir yerinde. Kısa sürede
talana uğrarsa her yer. Doğa kimden yana olur diye akıl yoruyorum. Torpili olur
mu acaba? Güçlü demek sayıca fazlalıktır doğaya göre. Azlık her zaman risk
demektir. Olası olağanüstü kötü bir durum yok olmasına neden olabilir az sayıda
olanı.
Bence sayıca
az ama zengin olanlar takkelerini önlerine koyup düşünseler iyi olacak gibi
geliyor. Öyle fasa fiso kuramlarla, her şeyi –devleti- ele geçirmiş olmak demek
doğal anlamda güçlülüğü getirmiyor. Sayı olarak fazlalık en önemli güçtür. Doğa
böyle diyor.
Fakir ve
açlar çoğalıyor, zenginler azalıyor; doğa ananın söylediği nedir acaba, bir bildiği
mi var?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.