Zafer Neyin Taraftarı?
Zafer’in kafasında çok şey net
görünüyordu aslına bakılırsa. Zafer düşüncelerini hiç çekinmeden söyleyen
birisi olarak bilinir ve tanınır kendi yakın çevresinde. Bazı zamanlarda taraf
olduğu durumlar olmuştur ama tam taraftarı olduğu durum ise iyi ve haklıdan
yanaydı. Güzel olan ve insanları mutlu eden her şeye taraftı. Haksızlık
yapılmadan adilce olan her duruma taraftardı.
Yine benzer
taraftarlığı var ancak artık O’nun taraftarlığına cevap verebilecek ne bir
uygulama ne de bir siyaset veya felsefe var. O da kendi taraftarlık
felsefesinin temellerini atmaya başladı bir zaman sonrasından beridir.
“Ben
idarecisi olmayan, herkesin kendi kendini idare edebildiği, kimsenin kimseye
haksızlık ve üstünlük taslamadığı bir yaşam düzeni taraftarıyım.” Derken arada
mülkiyetçilik alışkanlıklarından kaynaklı sorular kafasına takıldığında
mülkiyet kavramını silmeye karar verdi sözlüğünden.
“Mülkiyet
olmayan, mülkü çektiği emek ve yaptığı katkı oranında üretimin dengeli
paylaşımından yanayım. Evet, solcuyum ama sosyalist değilim, demokrat değilim. Komünist
değilim şimdilik, ama uzak da değilim. Daha o kadar gelişmişliğim yok ne bilgi
ne de beyinsel bakımdan.” Diyerek yürürken elleri arkasında, dalgalanan aklı
yerden yere sürüklemeye başladı kendisini. Düşüncelerinde bir hareketlilik de
arttı. Gözleri donuklaşıp sabitlendi bir noktaya. Ufka doğru bakıyordu sürekli.
Bir insanın
olası tüm ihtiyaçlarının karşılandığı bir yaşam biçimi. Hiç kimsenin kimseden
farkı olmayan ve elinden geldiğince yaptığı katkıdan dolayı payına düşeni almak
hakkının kullanılması ve kimsenin kimseye üstünlük taslamadığı, imrenmediği bir
yaşam ortamını düşünmekle kendisini bulunduğu yerden başka bir yere taşımış gibi
hayalini kurarak ayakları üstünde dimdik durarak ufka bakışı görülmeye değerdi
o anda. Bir anda gözleri parlamaya başladı çocukların oyun oynarken gelen
çığlıkları sonrasında.
Çocukları
düşünmeye başladı. Çocuklar hiçbir idareciye ihtiyaç duymadan hallediyorlar
işlerini. Taa ki büyüyüp mülkün egemenlik anlayışını kazanıncaya kadar. Demek
ki mülk anlayışı egemenlik ve hükümranlık kazandırıyor çocukluktan sonra.
Arkasından da tüm yaşamı boyunca mülk artırma savaşı vererek çıplak olarak da
ölüp gidiyor. O zaman bir ömür o mülkler uğruna savaşmak niye geride bırakıp
gidecek olduktan sonra. Uğruna o kadar çok mutsuzluk yaşamak niye?
Yöneticinin
olduğu her yerde egemenlik vardır ve hükmeder idaresinde bulunduğu topluluğa.
Küçük guruplarda da aynıdır büyük guruplarda da aynıdır durum. Devlet
anlayışının temeli de hükmetmektir ve kim hükmetme gücünü ele geçirirse o
hükmeden olup basamağın en üstünde yer alır tıpkı tanrı gibi. Tanrı da
hükmedendir o yüzden.
Tanrının
suçu yoktur bu düşürüldüğü durumdan çünkü haberi yoktur. Tanrıyı insanlar
yaratmıştır kendi üstünlüklerini ispatlamak için. Bu yüzden de yaptıkları her
şeye yarattıkları tanrının şahitliğini gösterirler. Yaptıkları her şey kendi
yarattıkları tanrılarının şahitliğindedir. Eğer o izin vermese yapamayacaklarını
söylemeleri bu nedenledir. Ancak kimse tanrılara kızamaz çünkü ulaşılmaz,
görünmez ve dokunulmazdır yarattıkları tanrıları insanların içine gömmüşlerdir
ya da gökyüzünün en üst görünmez katlarında ikamet etmektedir. Eminim gökyüzüne
çıkılabildiği çağlara girmiş bulunduğumuzdan dolayı yüce tanrıyı ikamet
değişikliğine zorlayacaklardır insanlar.
İnsanların
büyük bir çoğunluğuna düşünülemeyecek konulardır bu konular, bazıları düşünüp
söyleyemez bazıları da böyle bir şeye inanmaz. Kısacası karışık gelir alabildiğine
çünkü mülkü koruyandır tanrı adaleti. Kul hakkını da koruduğu söylentileri
varsa da böyle bir durum henüz tespit edilmiş değildir yeryüzünde ve
gökyüzünde.
Gökyüzündekileri
bilemem ama yeryüzündeki tüm canlılar kendi haklarını kendisi korumak
zorundalar yaşayabilmek için aksi halde yaşamları zora ya da tehlikeye giriyor.
Güya koruyucu Devlet olduğu rivayet olunmuştur ancak bu rivayetin de görülüp
duyulduğu olmamıştır.
Kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor..Özellikle de kendini tanrı yerine koyan yöneticilerin.Tarihe baktığımızda bunu net görüyoruz..Eski Nemurutlardan günümüz Nemrutlarına....Ama öyle bir şey ki ilahi adalet..Kimi hükümdar adeleti ile binlerce yıl sonra iyiliği ile anılırken..Bazıları ise kötülükleri ile iz bırakıyor..Tıpkı Hz Ömerin adaleti....Hitlerin cinayetleri gibi...
YanıtlaSilTarihin tozlu rafları arasında hepsi de, ne saklanır ne de gizlenebilirler. yeri geldiğinde açılır hepsi tekrar. Çok net özetlemişsiniz Sibel Hanım. Teşekkür ederim.
SilZafer' in taraf olduğu ülkeye özlemim. Umarım ki haksızlıkları yaratanlar aynı haksızlıklardan nasip alırlar.
YanıtlaSilEminim alacaklardır da. Tarih hesabını yapıyor mutlaka.
Silbu konuda yaş aldıkça yaşadıkça kafam karışır oldu.kötü zamanlar .beklentiler çok ...ama beyaz yakalı yazmış ya:Umarım ki haksızlıkları yaratanlar aynı haksızlıklardan nasip alırlar. temennim ve duam o
YanıtlaSilAlanay yıldırım, ne yazık ki evet, kötü beklentiler çok çünkü "görünen köy kılavuz istemez" sözü çok açık kendini gösteriyor. Tek temenni, iyiye doğru dönüş olması. :(
Sil