Gecekondu |
Köylü-Şehirli, Köylüleşen-Köyleşen Şehirler
Her
şeyin kontrolsüz olarak memleket içine girmesi, insanların tüketim
alışkanlıklarını ve kılık-kıyafetlerini değiştirmesi gerçekleşiyor ancak
kafalarının değişmesi mümkün olmuyor. Bu arada Amerika ve Avrupa’ya bağımlılık
sürekli artıyor, kimsenin sesi çıkmıyor yani engel olunabilecek güç olmuyor. Bu
durum zaten çok şeyi açıklamaya yetiyor.
“Ne
olacak bu memleketin hali?” diye düşünürken tesadüf olarak elime geçen Kent
Ve Siyasal Şiddet isimli bir araştırma kafamda dolanıp duran
düşüncelerin daha da netleşmesine yol açtı. Bu çalışma 1975-1979 yılları
arasını kapsamaktadır ve 1979 sonbaharında başlanmıştır ve 1982 de
yayınlanmıştır. Araştırmayı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nden Prof. Dr. Ruşen Keleş – Doç. Dr. Artan Unsal yürütmüşlerdir.
Araştırmanın amacı o yıllardaki terör ve şiddetin kaynağının ne veya neler
olabileceği, düzensiz kentleşmenin etkili olup olmadığı hakkındadır. Bazı
bölümler aktarmak istiyorum sizlere. Ancak biraz fazla olacağı için alıntıları
böleceğim.
Sayfa-5:
…
Gerçekten
de, yalnız suçluyu cezalandırmaya yönelik bir politika, kısa dönemdeki tüm
başarılarına rağmen, bireyleri şiddete iten toplumsal koşullan göz önünde
bulundurmazsa, uzun dönemde istenilen başarıyı sağlamakta yeterli olmayabilir.
Kişileri siyasal şiddete ve tedhişe iten nedenler araştırılırken, bireysel
dürtü veya güdülenmelerinin ötesinde, içinde yaşadıkları toplumun dinamik
öğeleri araştırılmalı, ortaya çıkarılmalıdır. Başka bir deyişle, ülkemizde
terörün yapısal kaynaklarına da inilmesi bir zorunluluktur…
S.6-
Köyden kente göç:
…
Son 30 yıl içinde nüfusu iki katına ulaşan Türkiye'de, gittikçe hızlanan iç
göçler nedeniyle, kırsal nüfus % 82 den günümüzde % 50'ye düşerken, kentlerde
yaşayan ve her geçen gün büyük umutlarla kentlere doluşan yurttaşlarımızın iş,
konut, ulaşım, okul, hastane, asgari geçim, toplumsal güvenlik vb.
gereksinmelerinin kolay karşılanamadığı bir gerçektir.
…kanımızca, toplumsal huzurun
sağlanmasında güçlü bir devlet otoritesinin varlığı tek başına yeterli
değildir. Toplumun tüm kesimlerine söz hakkı tanıyan, ekonomik kalkınmanın
yükünü tüm kesimlere eşit olarak dağıtan, özgürlükçü ve toplumsal adaletçi demokratik
bir siyasa! Sistemin de gerçekten işlerlik kazanması gerekmektedir…
Sinekleri
teker teker öldürmenin yerine bataklığı kurutmanın önemi ortadadır. Kentin
uygunsuz ve denetimsiz koşullarında insanların birer yırtıcıya dönüşmelerinin
önüne geçilmesi için öncelikle dengeli paylaşım ve düzenliliğe ihtiyaç
ortadadır. Ancak hızla artan köyden şehire göç ileriki yıllarda daha da artarak
en sonunda “Büyük Şehir” projesiyle güya köylü nüfusunu ortadan kaldırmak
hedeflenmiştir Avrupa Birliği normlarına uydurabilmek için. Ne çare ki kâğıt üzerinde ortadan
kaldırılabilen bir şey gerçek hayatta öyle olmadığı çok açıktır ve göze batar
sürekli. Şehirler ne köy, ne şehirdir, ne olduğu belli olmayan köy ile şehir
karışımı bir yerlerdedir.
Mevcutta
insanların kafaları da aynı şekilde şehirlerimize benzemektedir. İki arada bir
derede kalan göç insanları ne olması gerektiğini veya ne olacağını bilemeden
acımasızca akıp giden bir zaman girdabına düşmüşlerdir. “madem şehire geldim,
ben de şehire uyar gözümü açar saldırırım önüme ne gelirse, savaşsa savaş,
barışsa barış” tarzı dengesiz ve geleceksiz azgın bir akıntı içinde kâh
sürüklenerek kah yüzerek kah debelenerek mücadeleye devam eder. Nereye kadar?
Devam edecek...
Başlangıca Dön...
Görsel: Google Görseller
Herşey zamanında düşünülse idi ne güzel olurdu...Ama köylü de haklı şimdilerde..tohum ekip tohum kaldırıyor ve hayvancılık para etmiyor...Milletin efendisi olan köylü ne duruma geldi?Gerçi artık ŞEHERLİ oldu ya...
YanıtlaSilsibel özer,
SilNe de güzel dediniz; çok doğru, "ne güzel, hepicimiz şeherliyik garik." :))
Oysa ki hem köylü yerinde kalkındırabilir, şehirli için de endüstri toplumu yaratılabilirdi. Hem tarım hem endüstri polistikaları ile toplum refaha ulaşabilirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan devrimler devam edebilseydi, bu atılımlar gerçeklşebilirdi.
YanıtlaSilHaklısınız, ama bunu görenler çok azdı. 80'li yıllarda hala sorgulanır bir şeydi bu sorun. Örneğin bayındırlık bakanlığı müfettiş yardımcılığı sınavında sorulmuş bir soru vardı hala hatırlarım: "Köyden şehre göç nasıl engellenebilir?" idi.
Sil