SAYFALAR

Perşembe, Eylül 07, 2017

Yavrunuz Kaçırılsa Ne Hissedersiniz? -13 /13

Oğlum, Seni Biri Kaçırsa, Biz Ne Yaparız?

"Ocakta, otlu pide pişiren kadın" 
Babam da geldi, akşam yemeği için sofra kuruldu, benden küçük kardeşim kafesin başında palazların sesini taklit ederek onların ses çıkarmasını sağlayıp onlar ses çıkardıkça seviniyordu kendi kendine. Onun için güzel bir oyundu bu durum.
Yemeklerimizi yedik. Sofra toplanınca ocağın başına geçerek oturdu anam ve babam, birbirlerine bakıp duruyorlardı, sanki bir konuda anlaşmaya çalışıyorlardı gözleriyle konuşarak. Sesleri çıkmadı bir süre, kâh birbirlerine bakarak kâh ocağın içindeki alevlerin dalgalanışına bakarak.
Tam da yatmaya hazırlanıyordum ki anam:
“Olum, seni birileri kaçırsa, biz ne yaparız baban, ben ve kardeşin olarak?” dedi, sevecen dalgalı duygusal bir ses tonuyla.  
"Yatak odası"
Bir süre gözlerimin içine baktı herkes, gerçekten benim kaçırılmış olduğumu düşünmüşlerdi o anda.
Tüylerim diken diken oldu birden, ama ne anlama geldiğini ve ne anlatmak istediğini o anda tam anlayamamıştım. Bir süre ben de onların gözlerine bakmaya devam ettim, küçük kardeşim daha da tuhaf bakıyordu, gözleri buğuluydu, birden yerinden kalkıp boynuma sarıldı.
 “Vermeyin ana. Buba, vermezsin değil mi abemi kimseye, götüremezler demi?” dedi kısık kısık çıkıyordu sesi kafamın arkasında.
“Tamam, tamam olum, kimseye vermem abeni, korkma sen, hadi yat yerine ve uyu.” Dedi kardeşime. Ben de yattım kardeşimle birlikte ve kardeşim sımsıkı sarılmıştı boynuma yatarken. Öylece uyuyup kaldı kardeşim, nefesini yüzümde hissediyordum, uyuyup kalmışım ben de.
Rüyamda kâbus gördüm, beni kaçırmıştı maskeli dev adamlar ve kardeşimi de arıyorlardı kaçırmak için, anam ve babamı ağaçlara bağlamışlardı sıkı bir şekilde hiç kıpırdayamıyorlardı, ağızlarına da bez doldurdular sesleri de çıkmıyordu artık… kan ter içinde uyandım birden, herkes evdeydi, yatıyordu yerlerinde, kardeşimin de sol kolu ve sol bacağı benim üzerimdeydi, mışıl mışıl uyuyordu. Bir süre seyrettim onu ve nefesini dinleyerek uyudum tekrar.

Palazları yakaladığımız tarlada palazların analarını ve babalarını gördüm, kardeşleriyle birlikte, cim cim ve cim kuş’ muş adları kaybolan yavrularının bağıra bağıra arıyorlardı karanlıkta onları, taş aralarına, çalıların altına bakıyorlardı koştura koştura, tüm tarla ve ormanı alt üst ediyorlardı durmadan. Her biri nefes nefeseydi. Babaları kızıyordu bazen analarına: “iyi ki çocuk emanet ettik size, bi çocuğa sahip çıkamadınız, ne biçim anasınız siz? Ölür de vermez o çocukları ana olan ana…” söyleniyordu, koştururken sağa sola. Canı çok yanıyordu, korku vardı içinde, belliydi durumu. Onları bulmak için ben de yardım etmeye çalıştım bir süre, bir ses duydum bir an ve daha dikkatli kulak verdim gelen sese.
Çok kısık geliyordu sesler, belli belirsizlerdi, sesin geldiği yöne doğru gittim yavaş yavaş, çalı dibine saklanmışlar karanlıktan korkarak ve iki yavru birbirlerine yaslanmışlar üşümemek için, “cıg cıg cıg” sesleri geliyordu durmadan, yakınlaşmıştım iyice. Ay aydınlığında gözlerinin parladığını fark ettim bir an ve elimi uzattım. İkisi de çıktı elimin üstüne ve sesleri daha canlı çıkmaya başladı.
Bağırmaya başladım sevinçle “Buldum, bulduuuuum onları” diye avazım çıktığı kadar bağırıyordum, koşturmaya başladım uzaktan bana doğru gelen ana babalarıyla birlikte yavrulara doğru. Yarış halindelerdi her biri de, bana bir an önce ulaşmak için. Koştur babam koştur ne bitmez yolmuş bir türlü kavuşamıyorduk ve bağrışıyorduk hepimiz, dağ taş inliyordu bağırtılardan. Baykuş tilki, çakal… daha birçok sesler de karışmaya başlamıştı gitgide…”
Anamın ve kardeşimin beni sallamasıyla uyandım “Abe abe, uyan” dediğini duydum kardeşimin, meraklı ve tedirgin gözlerle bakıyordu bana. Anam ve babam da öyleydi tepemde. Yattığım yerde kıpırdamadan bakmaya devam ettim bir süre onlara ve “kaybolan yavruları buldum rüyamda ama teslim edemedim, kavuşamadık ana, baba ve kardeşleriyle, sabah ilk işim aynı yere bırakmak olacak palazları ve analarını buluncaya kadar takip edicem” dedim.
Kardeşim hariç anam ve babam çok sevinmiş olmalılar ki, gözleri parladı birden ve birbirlerine bakıp “hadi yatalım, sabah erken kalkacağız” dedi babam ve yataklarına döndüler. Kardeşime anlatmak için epeyce uğraştım yatakta. Sonunda onu da razı edebildim palazları yerine bırakma konusunda. Ama palazların yerine ona bir köpek eniği bulacaktık.

Not: 13/13

                                                                                                          26-08-2017-1940

                                                                                                            Halil GÖNÜL

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.