"Uçak yolculuğu" |
İngilizce Kursu Seviye Sınavı
Bölge
Müdürlüğünde kış aylarında işler azalır, seyahatler kesilir. Bu nedenle genel
müdürlüğün kesin hesap biriminde işler çok daha yoğundur. O yıllarda gelenek
olarak bölgelerde yapılan işlerin kesin hesaplarını genel müdürlükteki bir
gurup yapardı. Genellikle bölgelerden kış aylarında eleman takviye edilerek
işlerin hafifletilmesi yoluna gidilirdi.
Geçici
görevlendirme olarak isimlendirilen bu uygulama için genellikle bekar elemanlar
seçilmiş olurdu. Ben de bekar bir eleman olarak üç aylığına geçici görevle
Ankara’ya gittim. Aslında hoşuma da gitti bu durum. Çünkü sonuçta Ankara'ydı
gittiğim yer ve daha önce yaşama şansım olmamıştı Ankara’da. Gidip gelmişliklerim
epeyce vardı ama gezme şansım olmamıştı.
İzmir’de
kız arkadaşım vardı ve onu da çok özlemiştim, fırsattan istifade Ona da yakınlaşmış
olacaktım. Uçakta Ankara’ya gelirken
aklım çelindi birden ve Ankara’ya iner inmez, servise bindim ve tam da Ulus’ da
opera binasının önünden geçiyormuş; indim.
Misafirhane tam da karşısındaydı. Karşıya geçip valizi kapıdan içeriye
bırakıp aceleyle geriye döndüm ve Kızılay'a gitmekti amacım.
Misafirhanedeki
görevli beni tanımış olmalı ki-daha önceleri de kalmışlığım vardı- “Abi nereye?”
diye bağırdı arkamdan. Karşıya koştururken
“akşama döneceğim” diye bağırdım ve gelen ilk taksiye bindim. İngiliz Kültür
Merkezi’ne gideceğimi söyledim ve kısa sürede Kızılay'daki İngiliz Kültür
Merkezi önündeydim…
Kapıda
sınav var yazıyordu, koşturarak yukarıya çıktım ve kapıda bekleyen bayana “Kayıt
için geldim” deyince “sınav başladı ama” dedi. Çok üzülmüştüm o anda. Bir yandan
da alnımın terini siliyordum, koşturmacadan terler bastırmıştı bir de
emeklerimin boşa gittiğini düşününce iyice bastırdı terler.
Öylece
ayakta kalakalmıştım, sabit gözlerle kadına bakıyorum ve gözlerinde bir ışık
arıyordum, bir an gözlerini kırptığını fark ettim, “Kaleminiz var mı?” dedi
acıyan bir ses tonuyla. “Yok” dedim
boynumu bükerek. Çok acınacak bir haldeydim ki hemen birine seslendi “kalem
getirin” dedi. Gelen kalemi elime tutuştururken “henüz on beş dakika olmadılar
gireli, halledebilirsiniz. Buyurun sınav salonuna” deyince ayaklarım birden
yerden kesildi ve koşturarak salona geçip en önde gördüğüm boş bir sıraya
oturdum.
Sınav
sorularını verdiler. Bir taraftan
sorulara bakıyor diğer taraftan da terimi siliyordum. Peçete uzattı görevli bir
bayan ve tuhaf tuhaf bana bakıyordu. Anlayamamıştı durumu sanıyorum. Üzerimdeki
kalın paltoyu çıkarınca rahatladım biraz. Beş dakika kadar nefeslendikten sonra
başladım soruları cevaplamaya.
Bu
sınav dereceyi belirlemeye yönelik bir sınavmış. Soruları kısa sürede
cevaplayıp verdim görevliye ve ne zaman sonuçlanacağını sorduğumda: “İki gün
içinde listeler asılır” dedi. Teşekkür ederek hızlıca salondan çıktım ve ilk
gördüğüm bayana da teşekkür ederek ayrıldım binadan.
Henüz
ikindi vakti yeni yaklaşıyordu ve tesadüfün böylesine de can kurban, tanrı bugün
olmadığı kadar benden taraftaydı sanki; her şeyi uçucuna da olsa önüme
koyuyordu. Karşımda Türk Hava Yolları’nın ofisini gördüm ve daldım
içeriye. “İzmir'e saat kaçta uçak var?” Deyince “Yarım saat sonra bir uçağımız
kalkıyor” dedi ve sevincim belli oluyordu her halimden; daha istemeden bileti
uzattı sarışın güler yüzlü genç bayan.
Ücretini ödeyip arkama döndüğümde “servis geldi” dedi bayan. Karşıda servis
duruyordu…
Ankesörlü
telefonlar vardı. Henüz cep telefonu yoktu -1984, 85 yılı- jeton cebimde her zaman bulunurdu para
gibiydi olmazsa olmazlardan biriydi.
"Mavi Göl" |
Kız arkadaşımın
çığlık atan sesini duyunca kalbim fırladı yerinden sandım. Gelinceye kadar
beklerken aylar mı, yoksa yıllar mı geçti bilemedim, terlemem alabildiğine
devam ediyordu.
“Merhaba”
sesiyle irkildim birden ve başımı kaldırdığımda kız arkadaşımı gördüm karşımda,
tepeden bakıyordu bana gülümseyerek. Hemen ayağa kalkıp sarıldık hasretle ve
koluma girdi sürükleyerek oturabileceğimiz bir yere götürdü beni Kordon boyuna.
Denize bakıyordu bütün işletmeler. Biraz sohbet edip birer bira içtikten sonra
dolaşmaya çıktık…
Sinemaya gitmeye
karar verdik ve 1915 seansı için bilet aldık. “Mavi Göl” filmi
oynuyordu. Film başladığında yemyeşil doğa ve yeşillikler arasında yeşil
görünen bir göl manzarası mest etti beni; bütün yorgunluğumu aldı. Sonraları farkına
vardım ki; o filmi seyrederken içim huzur dolmuş ve alabildiğine mutlu
olmuştum. Başka zamanlarda aynı huzuru bulmak için çok kereler seyrettiysem de
tekrar aynı huzuru ve tadı bulamadım Mavi Göl’de…
Şimdilik hoşça ve mutluca kalın. Gelecek
yazılarda görüşmek üzere.
28-06-2017-1807
Halil GÖNÜL
Görsel:Pixabay.com
yine patlatmışsın güzel bir anı okumaya değcek bir yazı iyi çalışmalar
YanıtlaSilSevgili +JD Sezer.
SilTeşekkür ederim. Beğenmene sevindim.
İleride mühendislik okumak istiyorum. İngilizcenin ne kadar önemli olduğunu anlaşılmalı :)
YanıtlaSilSevgili +Onur ÇAKIR,
Silgünümüzde en az bir yabancı dil-özellikle İngilizce- olmazsa olmazlardan; gelişmeleri takip etmek açısından. Bilgi hangi dilde üretilirse üretilsin mutlaka İngilizce'ye çevriliyor.Yalnızca mühendislikte değil tüm mesleki alanlar için geçerli bence.
Başarılar dilerim :)
kadının göz kırpıp acıması :) ingilizce kursu seviye sınavına girmenize olanak sağlamış..ben de bi ara böle sınava geç kalmıştım ama beni içeri almamışlardı..o yıl sınavım boş yere heba edilmişti.. :(
YanıtlaSilSevgili +Yazar Yildirim,
Silbu sınav özel ve ücretli olduğu için olabilir. :)
Abicim bende ingilizce kursuna gidiyorum Ankara kızılayy da :)
YanıtlaSilSevgili +Taze Mühendis,
Silne güzel! Kolaylıklar ve başarılar dilerim. :)