73 Yıl Önce |
İnsan ve İnsanlık Manzaraları
Sizler de görebiliyor musunuz
bilmiyorum ama benim görebildiklerim iç açıcı şeyler değil dünyada ve
memlekette. Her şey basit aslında ama akıl adı verilen bir kelimeye dayanılarak
–ne anlam ifade ediyorsa- neler yapılmış şimdiye kadar, yapılacaklar da cabası
yapılanların yanında. İyi mi, kötü mü olacak diye merak peşine düşerek yapılan
ve icat edilen durumlar insan ve insanlığı bir yerlere sürüklüyor bu durum
kesin.
Bu günlere kadar kişisel güçlerini
kullanarak çevresindeki kişilerin de kendilerine destek vermesiyle “güç”
genellikle “haklı”, “akıl” olarak değerlendirilmiş, güçlüler kurnazlıkla
isteklerini gerçekleştirmişler. Zamanla durum o kadar değişmiş ki bir zamanlar
“iyi, yararlı, güzel, akıllılık” diye değerlendirilenler anlam değiştirerek
başka bir güç tarafından kullanılarak adım adım bu günlere kadar gelinmiş. “Bu günden
sonra ne olacak?” diye sorulursa, “aynısı olacak” diye cevap verebilmek gayet
kolay. Çünkü temelde değişen hiçbir şey yok.
İşin ilginç yanı ise ileri memleket,
geri memleket diye ayrım yok. İleri memleket diye bahsedilenlerde de geri
memleket diye bahsedilenlerde de aynı manevralar var çünkü. “üzüm üzüme baka
baka kararır” örneği tamamen geçerli. Geri diye bahsedilen memleketlerde
durumlar daha can yakıcı, fark edilebilir durumda. Ne yazık ki geri
memleketlerin idarecileri de öyle aciz ve zavallılar ki kendi paçalarını
düzmenin derdine düşüp yarış içine giriyorlar.
Bir zamanlar “doğu” ışık saçarken
devran dönüp “batı” devralmış ışık saçmayı. Neden mi? Çünkü ezilmiş,
hırpalanmış. Çok acı çekilmiş. Acı insanı kamçılıyor, gözünü karartıyor,
korkuyu siliyor içinden. İnsan bir kere gözlerini karartmaya görsün, hedefini
de doğru koyarsa ulaşamayacağı bir hedef yoktur. Bu durum kişisel olarak da
toplumsal olarak da birbirine benzerdir.
Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan bomba
ne ispatlar? Gelişmişliği mi, canavarlığı, insanlık dışılığı mı? Yoksa
kazanmayı mı? Ya kaybetmeyi ispatlıyorsa? Bu kadar insanı bir anda
öldürebilmeyi, bir o kadar insanın da nesiller boyu acılar içinde yaşamını
devam ettirme yazısını yazanlar güçlü mü sizce? Ya ceza?
Bir gün benzer durumun olmayacağının
garantisi var mı? Yok! Daha beteri var. Daha gelişmiş silahlar var. Elbette
mevcut yaşamlarımızda soluduğumuz havayı, yediğimiz gıdaları zehirleyenleri
saymıyoruz. Hâlbuki zehirleniyoruz sürekli. Bir gün gelecek nesiller tükenecek
kısırlıktan. Genetik bozulmalardan. Bunu yapanlar uzaya çıkarak mı kurtaracak
kendilerini, yoksa fanus içinde mi yaşayacaklar, yaşatacaklar sevdiklerini.
İnsan hala tüm hayvaniliğiyle
ortada. Doğaya hâkim olma dürtüsü ve öğüdüyle yaşamını devam ettiriyor en acımasız
bir şekilde. 31.10.19
Görsel: Google Görseller
Selamlar Halil Abi. Hala bloggerda olmana cok mutlu oldum. Ben sahsen Bati'da vicdanin eksik oldugunu, Dogu'da ise bilginin eksik oldugunu dusunuyorum ve bir toplum cehaletinden tiksinmez ise icinde bulundugu cahillikten kurtulamaz. Bu yuzden bizim de icinde yer aldigimiz Dogu toplumlarinin yapmasi gereken sey cehaletten tiksinmek, halinden memnun olmamak ve bunun uzerine gitmektir. Bati halinden memnun, vicdani eksiklik ile hayatlarini surdurmekte kararlilar ama biz iskeletin saglam olmasi icin eksigimizi kapatmaliyiz. Inaniyorum ki bir gun yeniden Dogu'dan dogacak o gunes. Umudum hep var. Belki biz on ayak olacagiz buna, yeni nesiller bir seyler basaracak belki...
YanıtlaSilteşekkür ederim Alp. umarım daha iyiye gider durumlar zamanla.
Sil