Hamal |
Okuması,
yazması yoktur. Fakirlikten okuyamamıştır. Babası karınlarını yarım yamalak
doyuruyordu zaten bir de uzaktaki okula gönderecek parayı bulması mümkün
değildi. İşin aslı babası, babasının babası da aynı işi yapmışlar ölünceye
kadar. Her ikisi de sırtlarında yükleriyle düşüp bayılmışlar yolda o kadar.
Akşam karanlığına kadar gelip geçmiş insanlar yanından ama kimse de merak edip
bakmamış nesi var diye. Dinleniyor diye düşünmüşlerdir genellikle.
Akşam
karanlığı bastırıp gece bekçileri ortaya çıktığında merak etmişler ve ölü var
diye haber salmışlar karakola. Gelip kaldırmışlar gece ve nereye gittikleri
bile belli değilmiş. Arayıp soran da olmamış zaten ama yoklukları bir süre
hissedilmiş. Biraz zaman geçince üstünden unutulmuşlar yaşam kavgası
telaşından.
Ölen ölüp
gidermiş, bir bakıma kurtulurmuşlar. Kalanların kavgası daha çetinleşirmiş
arkasından. Böyle devam edip gidiyormuş işte.
Yüzlerce
anlatılır ölüm hikâyeleri. Kimisi dinlenirken, kimisi yürürken, kimisi tepeden
aşağı yuvarlanırken başını çarpar taş parçasına. Bu hikâyelerin ilgi çeken yanı
kalmamıştır yaşamın olağan parçasıymış gibi gelir kendisine. Merak da eder
başka yerlerde de aynı mıdır insanların ölümleri, ölüm hikâyeleri.
Nihayet
amacına ulaşır adam oğluna ilk mektebi okutur üç yıl. Okumayı yazmayı biliyor
taşıdığı kitapların içinden seçip okuduklarını da kendisine anlatıveriyor
dinlenmelerde, eve geldiklerinde. Kitapları gizi gizli okutuyor oğluna,
kızarlar diye. Paketi dikkatlice açıp içinden bir tanesini alıyor en üstten ve
tekrar kapatıyor paketi. Epeyce yaptı bu işi. Önceleri korkardı ama artık
korkmuyor bir yolunu da buldu zaten.
Alınan kitap
birkaç günde okunuyor en geç bir hafta da okunuyor ve aynı dükkâna tekrar yük
götürülürken içinden bir tane kitap alınıp yerine okunan kitap konuluyor.
Herkes de sayıca sayar genellikle. Çoğu kişi hiç saymayı aklına bile getirmez.
Çünkü hamalların okuması yoktur ne yapacaklar alıp da diye düşünürler.
Nihayet adam
babası ve dedesinden fersah fersah ilerideydi. Hem oğlu okuyup yazıyor,
kendisine de anlatıyordu. Taşıdıklarının ne anlama geldiğini, neyi taşıdığını
biliyordu artık. İşi oğluna devrederken gözleri açık gitmeyecekti. Kim bilir
oğlu nerelerde olacaktı kendisinden sonra. Onun çocukları belki dükkân açarlar belki
de kendisi yapar bir süre sonra. Ölmez sağ olursa o zamana kadar dükkânın önüne
atar yaylanan sandalyesini sallana sallana nanik yapar yaşama arada sırada orta
parmağını da gösterir elbette. Yaşam mı ona gösterecekti hep orta parmağı, işte
o yaşama gösteriyordu orta parmak. Herkes de görüyordu zaten.
Görsel: Google Görseller
Harika devamını sabırsızlıkla bekliyorum taşıdığı yükün agırlıgı kitaplar degildi aslında içinde verilen bilgilerdi ve acı tarafı bir koybului ve kimsenin farkına varmamması ben biraz neşet Ertaş dinleyim
YanıtlaSiliyi dinlemeler.
SilHamallara çok üzülürüm. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilRica ederim.
SilHamallara ben de çok üzülürüm. Herkes daha iyi bir yaşamı hak ediyor. Devamını bekliyorum. Bakalım oğlu hayırlı mı çıkacak, hayırsız mı?
YanıtlaSilReHiTu, öyle mi diyorsun!
SilEvet.
Silgörelim bakalım.
Sil