Yüksek Mimar R… Bey Aradı
Reşat
Nuri Güntekin’in "Anadolu Notları" isimli hikâyelerini okurken bir anda aklıma
düştü Balıkesir maceram. Üzerinden bir on yıl kadar geçmiş olduğundan bir süre
düşündüm üzerinde. Ancak öyle bir kömür kokusu hissetmeye başladım ki genzim
yanıyor, nefes almakta zorlanıyorum. Üstüne üstlük gözlerim de sulanmaya
başlamaz mı, açamıyorum gözlerimi yangıdan. Kavruluyorlar adeta ve şakır şakır
da gözyaşı sıyrılıp iniyor yanaklarımdan aşağıya. Birkaç kez ellerimin tersiyle
silsem de olmadı. Nihayetinde bıraktım okumayı. Gidip yüzümü yıkadım, özellikle
gözlerime dikkat ettim. Bir süre ara verdim o Balıkesir’deki otel maceramı
düşündüm ve yazmaya karar verdim.
Manisa’nın
bir ilçesinde arıtma tesisi yapıyordum. Oldukça ilerlemeye başlamıştı inşaat
ancak işler tam da yoluna giriyor derken aksilikler çıkmaya başladı şirkette.
Neyse, uzatmayayım, ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali dumanını görmüştük
zaten ama ateşi biraz geç ulaştı bize. Şirketin İstanbullu ortağı iflas etmiş.
Haydaa, işin ucu bize dokunmaya başladı derken “toplayın pılıyı, pırtıyı
çıkıyoruz bir hafta içinde” dediler bana. Şantiyeyi toparlarken, bir telefon
aldım, öğle yemeği vaktiydi.
“Alooo,
efendim, üstadım ben R… ..”
“Evet,
buyurun!” -karışık bir işle meşgul oluyordum bu arada- Bir an işten kendimi
çektim geriye, bir sandalye bulup oturdum “özgeçmişinizi gördüm” deyince.
“üstadım,
ben yüksek mimarım, Almanya’dan yeni döndüm sayılır, naçizane bir atölye kurdum
Balıkesir’in bir köyünde ve ahşap ev imalatı yapıyoruz. Yerleştim de buraya….”
Yüksek
mimar anlatıyordu durmadan. Benim özgeçmişten çok etkilenmiş, tam da onun
aradığı gibi biriymişim, benden öğreneceği çok şey varmış… Bir an tereddüt
ettim ancak şantiye kapanıyordu, şansım yaver gitmeye başladı diye de düşünmeye
başladım. Arada bir “evet” diyorum o anlatıyor. “Sizinle görüşmemiz mümkün
olabilir mi acaba yakın bir zaman da. İsterseniz ortaklık da düşünebiliriz, ben
sizin gibi bir üstatla her şarta varım…”
Koltuklarım
kabardı diyesim geliyor ama aslında öyle olmadı, yalan vardı işin içinde ama ne
kadardı anlamakta zorluk çekiyordum. Bunun da sebebi bir hafta içinde işsiz
kalacak olmamdı. Emeklilik yok, herhangi bir gelir kaynağı yok, tabanlara
kuvvetti benim durum. Çalıştım çalıştım yoksa en geç birkaç ay sonra açlığa
talim demekti. Hanım, çocuk derken başımdan aşağıya kızgın sular dökülüyordu
işsiz kalmayı düşündükçe. Dolayısıyla gitgide olumlu düşünmeye başladım durumu.
“ne olacaktı ki, gidip görüşsem. En fazla üç beş saat yolculuk yapacaktım.
Üstelik altımda araba da varken daha, bir an önce gidip görüşmek faydalı
olurdu. En azından durumu kendi gözlerimle görürdüm ve kararımı ona göre
verirdim.
Yarım
saat kadar konuştuktan sonra gitmeye karar verdim ve “yarın öğleden sonra
geleceğim” dedim. Adresi aldım. Niyetim
sabahleyin şantiyeye gelip, devam eden işleri, ilave yapılması gerekenleri
tarif edeceğim, sonra da Balıkesir’e gideceğim.
Görsel: Google Görseller
Merak ettim devamını:)
YanıtlaSilgelecek hemen, teşekkür ederim. :)
Sil