Pazartesi, Kasım 11, 2019

Kibar Kediler

Kedi

Eve geldiğinde hava kararmıştı, soğuktu. İçeriye girmek istemedi, ayakları da adım atmak istemedi kapının önüne gelince. Canı yanıyordu, her zamankinden fazlaydı yangının alevi bu sefer. Kendinden başka kim dinleyecekti, ancak dört duvar vardı karşısında duran. Onlar da dinliyorlar mıydı yoksa dinliyor gibi mi yapıyorlardı. Kim bilir hiç sormadı da, sormaya cesaret de edemedi bu zamana kadar. Yine sormayacaktı. Arkasını dönüp hızla uzaklaştı kapıdan.

Yalnız bir adamdı, esrarengiz biriymiş gibi görüyordu mahalledekiler. Kimseyle konuşmaz doğru dürüst. Denk gelirse sokakta “merhaba”, “merhaba”ydı. En fazla arkasından “nasılsınız?” gelir. Konuşmanın anlamı kalmamıştı kendisi için. Engelleyemediği için dert dökmesini, başkalarının kendisi hakkında sızlanıyor diye düşünmelerini istemezdi. Görenler, ayakta, kendi işini kendisi gören kendi halinde bir adam bilsinler yeterliydi.
Meyhaneye vardığında, bir süre ayakta dikilerek düşünüyormuş havasına girip, en rahat edebileceği masayı belirlemeye çalıştı bakan çalışanlara aldırmadan. Onlar da yaşına hürmeten saygılı davranmaya özen gösterirlerdi. Birkaç gelmişliği var buraya. Hava serin olsa da dışarıda, yeşilliklere yakın masalar vardı. Kapalıydı çevresi ve üstü. En fazla bir battaniyeyle idare ederim diye düşünüp masaya doğru yöneldi.
Telefonunu ve gözlüğünü masanın üzerine bıraktı. Ellerini yüzüne sürüp derin bir nefes aldı. Garson “buyurun efendim” dediğinde irkildi. Arkasından yaklaşan garsonu görmedi. Siparişini verdikten sonra yanına doğru yaklaşan kediler dikkatini çekti. Üç taneydi. Biri küçük bir yavru, diğer ikisi yetişkindi. Yetişkinlerin kendine ait bölgeleri var galiba, diğerinin yanına yaklaşmaya çekiniyor gibi duruyordu siyahlı olan.
Sırnaşık değiller, miyavlama falan yok, sadece yakına gelip bekliyorlar, belli bir mesafeden masayı izlemeye alıyorlar. Belli bir süre izlemeye devam ettim. Davranışları dikkatimi çekmeye başladı iyice. Siparişlerim geldi. Birkaç lokmadan sonra yan tarafımda duran tek kalmış kediye bir parça yiyecek bıraktım. Alışkın oldukları belli, yaramazlık yapmadıkları için de garsonlar tarafından kovalanmıyorlar yerlerinden. Şikâyet olursa ancak kovuyorlar masanın etrafından.
Kedileri izlemek beni rahatlattı kısmen, içimin yangısı hafifledi. Neredeyse yarı yarıya bölüştük kediyle. O kadar memnundu ki neredeyse “nereden çıktın sen?” dediğini duyar gibiydim. Bakıştık sonra da uzaklaştı. Tam o ayrılıyordu ki en küçük kedi geldi onun yerine. İzin verildi kendisine sanki. Birbirleriyle bakıştılar, küçük kedi çömelip başını kaldırıp bakmaya başladı bana. Bulunduğu masada aç kalmış anlaşılan. Giden kedi de fısıldamış olmalı kendisine “patlayacağım çabuk gel” diye.
Benim de açlığım yatışmadı bu arada. Neyse oldu olan, yarım porsiyon çiy tavuk kediye bir porsiyon pişmiş de kendime istedim tekrar. Garson şaşkın şaşkın baktı önce sarhoş mu diye ama ben gülümseyince rahatladı ve gitti gülümseyerek.
Siparişimizi getiren 40 yaşlarındaki erkek göbekli garson, görmüş geçirmiş birisi olmalı ki elindekileri masaya koymadan “biraz da ilave ettim kendimden” dedi gülümseyerek. Ben de düşünmeye başladım neden böyle bir şey yaptığımı. Duygusal yanım ağır bastı sanıyorum. Kendimin canı yangın olduğu için yangınlığıma teselli olsun diye yaptım galiba. Bari benimkinin çaresi yok ama hiç olmazsa bu garipçik hayvanlara çare olabilirim mi dedim acaba?
Bilmiyorum yahu, neyse ne oldu işte. Gaza mı geldik neye geldiysek geldik. Nihayetinde yarım doyan ben ile tam doyan iki kedi için bedel okkalıya patladı bana. Kedilerin teşekkürü de beni teselli etti. O gündür bu gündür oranın önünden bile geçmiyorum artık o garsona görünmemek için. Çünkü bir daha uğrasam beni zengin bir kodaman belledi ve okkalısından söğüşleyecekler.



Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.