Salı, Şubat 20, 2018

Korkutan İltifatlar-2-Karım Bir Prensesti

Prenses

İkinci Eski Karım Bir Prensesti

İkinci Eski karımı ilk gördüğümde feleğim şaştı, başım dönmeye başladı da otura kalmıştım bankta, o sıcak yaz gününde. Nasıl görebildiyse o kalabalıkta beni, koşturarak bana geldiğini hayal meyal gördüm; hissetmemse bir esintiden dolayıydı.

            O elime, alnıma dokunmaya çalışırken terli ve ateş gibi yanan yüzümde hissettiğim rüzgarıydı gelişinin. “Ben cennette miyim, siz melek misiniz?” diye sayıklamamla birlikte bir ses duydum gaipten: “Ne siz cennettesiniz ne de ben meleğim; caddedeyiz caddede. Rahatsız mısınız?..” kafamın içinde ve puslu gözlerimin önünde uçuşan elinde sihirli değneği olan prensesi görüyordum, bana gülümsüyordu sopasını bana uzatmış haliyle. “Siz prensessiniz o zaman, elinde sihirli değneği olan prenses. Ben de prensim, tanıştığımıza memnun oldum!..”
            Gözlerimi açtığımda ışıl ışıldı ortalık, etrafıma meraklı meraklı bakındıktan sonra, yanı başımda ayakta duran prensesi -elinde değneği yoktu bu sefer- gördüm. Gözlerimi ovuşturdum ama yine karşımda ayakta duruyordu. “Siz, siz O’sunuz; prenses! Sihirli değnekli prenses; değneğinizi ne yaptınız?”
            Çok hoşuna gitmiş olmalı ki söylediklerim, karşımda öylece gülümseyerek bana bakıyordu hiç ağzını açmadan. Gözleriyle konuşuyordu, ben de öyle; olsun varsın, puslu görmeye devam etsem de gülümsediğini hissedebiliyordum prenses’in.
            Yaz ayının yakıcı sıcağında dal öğlen dolaşırken kel kafama sıcak geçmiş. Şapka mapka kullansana, nerdeee o akıl bende! Bayılıp düşmüşüm işte oracıkta banka uzanmaya çalışırken. Halüsinasyon -hayâl- görmeye başlamışım meğer. Beni de oradakilerin yardımıyla hastaneye getirmiş ikinci karım olacak kişi.
            Hastaneden çıkar çıkmaz nikah masasında buldum kendimi. Anlata anlata bitiremedi benim kendisine yaptığım iltifatları “Prensesim dedi bana, anlayabiliyor musunuz!” diye diye sağır sultana da duyurdu.
            Prenses olunur da evde iş yapılır mı hiç? Akıl mantık alıyor mu? Doğrusunu yapıyordu prensesim; elini suya değdirmiyordu hiç. İşi gücü prensesliğiydi, sabahtan -sabahtan dediysem, öğleye doğru aslında- akşama kadar süslenmek, püslenmek, boya sürmekti, takıp takıştırmaktı işi gücü. Bu arada ben de bulaşık, çamaşır, ütü, yemek derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordum tabii ki.
            Kaç yıl sürdü bilmiyorum bu ikinci evliliğim, üç mü, beş mi? Gitti işte gidebildiği kadar. En sonunda ben dayanamadım; baldırı çıplak kaldım işsiz, güçsüz. Aht ettim boşamaya. Hiç de itiraz etmedi zaten; anlamıştı kısa sürede benim prens olmadığımı. Kendisinin prensesliği tedavüldeydi halâ. Boşanınca bile devam etti prensesliği ve halâ da devam ediyor; bir prens bulamadı. 

2/3
Devam edecek.

1/3'e  dööön...

Görsel: Google Görseller

6 yorum:

  1. Ne kolaymış prenses olmak :) İş güç yok, dert tasa yok. :D Ha prens bulmak olabilir derdi. :)

    YanıtlaSil
  2. Aristokrat ruhumla parya ruhum arasında sıkıştım. Acilinden bir prens. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bahce perim,
      ne yalan söyleyeyim, bildiğim bir ben vardı; O da fos çıktı görüldüğü gibi. Başka da bir bildiğim yok doğrusu. :)

      Sil
  3. Prenses olmakda zor hep guzel olmak zorundasin:))

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.