Pazar, Mayıs 17, 2020

Olir mi Ekiz Çocik?

Olir mi Ekiz Çocik?

            “Merhabalar!”
            “Hoş geldin, buyur otur.”
            “Hoş buldum. . . ”
            “Bu Seyfo, bu arkadaş da Hello” dedi Cenko, beni işaret ederek. Üçümüzdük masada. Cenko derdi herkes, asıl adını bilen yoktu kahvede. Durmadan memleket değiştirip durmuş karın doyurma derdinden ama hep aç hep aç. Karnı kızınca yemek yiyememiş 80’lik ömründe. Ağzı açılmaya görsün kapatılmaz kolay kolay. Yalanı da boldur ya, neyse.
            “Seyfo, bu da bekar sencileyin.” Dedi ve güldü. İma ettiği bir durum vardı ama bekleyecektik sonucu görmek, anlamak için. "Senden gençtir emme, sen seksen bu yetmiş." dedi sırıtarak.

            “Öyle mi, sen de mi kovdun kariyi?” 
            Sessiz kalmayı seçtim duymamış gibi yaparak.  Ulu orta konuşmak hoşuma gitmezdi bu durum. Kime ne anlatılır ki. Laf ola torba dola diye de söylenmez. Başka şeyler konuşmayı seçtim ama laf dönüp dolaşıp bekarlığa geliyordu. Özellikle Cenko ateşliyordu Seyfo’nun fitilini.
            “Yakında yalnız kalacaksın” dedi Cenko, bana bakarak.  “Seyfo habar salmış bi hatuna, cuvap bekliye! Öyle deel mi Seyfo?”
            Seyfo, pala bıyıklı, güçlü kuvvetli, ama azcık az duyuyor. Kırk, elli yıl önce gelmiş memleketi Erzurum’dan. Çoluk çocuğu yuvadan uçurmuş. On bir tane çocuğu varmış beş kız altı oğlan. Hepsi de iş güç çoluk çocuk sahibi olmuşlar, kendi dertlerindelermiş.
            “Kariyi kovdim men” demişti kış ayıydı, boş yer olmadığından masasına oturmuştum. Birkaç yıl oluyor. O zaman şikayet etmişti, “Başbakan dul karilere mayiş bağladı, kariler beyenmez oldi bizi,” demişti. Gülümsemiştim o  zaman.
            “He vallah, doğrudur habar saldığım. Habar da gelmiş aslında. Olmiy, olmiy! Bu kari de gabil etmiy.”
            “Neden olmuyor, ne istiyor da vermiyorsun?”
            “Vallah beyim, sana söyliyem, beş, altı oldi bu kariye habar salmişem. Altmış, yetmişinde var. İlkinde tarla, daire dedi ama men üstüne düşmemişem. Yavaştan almişem. Pahalı görmüşem. Epeydir araştirirem ema, bu kari gibisini bulamamışem. Kanlı canlıdır. Tam da evimin karisi olacak karidir. Israrım bundandır. Ema bu sefer halim kül, istediklerini veremem! . .”
            “Hayrola, her derdin bir çaresi vardır be Seyfo! Söyle hele, ne istiyor?”
            Derin derin iç geçirdi Seyfo, dalıp dalıp çıktı yedi kat yerin dibinden.
“Bu sefer çaresi yoh, yoh. Olsa bilirdim. Bu sefer olsun dilerdim. Çocuklar girdi devreye birer birer. Ama olmuyor.”
“Sölesene yahu, ne istiyor da olmuyor diyorsun?”
Yüzümüze, gözlerimize baktı yalvarırcasına, ağlamaklı bir sesle:
“Çocik istiy . . .,  hemi de ekiz.  Çocuksuz yapamiymiş. Başka bişey istemezmiş, vaz geçmiş evden damdan, paradan puldan. Yandım men, yandım! Allah belamı vereydi de görmeyeydim bu kariyi. Öliyem loo.”
Terler domur domur oldu alnında. Kalbinin sesi masadan geliyordu. Ceketin düğmesini açtı. Bizlere baktı. Çaresizlik içindeydi…
“He?.. ne diysiz ağala? Olir mi ekiz çocik?” 16.05.20

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.