gelenek-görenek |
Gelenek, Görenekler ve Bireyler
Merhaba
sevgili misafirler,
Bugün
pazara gidemedim geç kalkmamdan dolayı, aslında geçen haftanın lezzeti
damağımda taptaze duruyor hala. Kendi kendime söz verdim “Haftaya mutlaka
gideceğim.”
Geceleyin
çok geç yattım ve zor uyuyabildim; hep “İnsan ve Sen-Ben” kavramları döndü
durdu aklımda. Şiirler yazdım kendimce, hikayeler uydurdum derken uyumuşum;
saat kaçtı bilmiyorum. İşte sonucu da ortada ve benim uyanışım öğleden sonra
yine. Bazen çalışırken zaman yetmezdi ve ben kendim günü 36 saate çıkarırdım;
bitkin düşünce sızıp kalırdım olduğum yerde.
Günü
36 saat yaşamak çok farklı bir şey, o gün çok şey yapabiliyorsun ama daha
sonraki günlerde verim düşüyor. İnsan beyni 24 saate göre ayarlı, bu saati
değiştirmeye kalktığım zaman zorluklar çıkarmaya başlıyor istediği yola
getirmek için üç kağıtçı Peltor.
Kısaca
sen-ben kavramı üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum.
düğün halayı |
Sen
ve ben tekil şahıslar. Birlikte yaşamda, ya da sosyal yaşamda tekil şahıs gibi
davranmak aslında hoş değil; bencilliği de içinde barındırıyor. Bir toplum
içinde yaşıyorsak, o toplumun kendine göre gelenek, görenek denilen doğal
-yazılı olmayan- kuralları vardır ve bu kurallar düzen ve huzur sağlar. Eğer kuralların
dışına çıkılırsa birey -tekil şahıs- toplumdan dışlanmasa da kızağa çekilir,
ilişkiler soğutulur. Bu gazetelerde yazmadan olur.
Evlilik
de bir topluluk ve kendi çapında bir kurum olduğu için “Ben-Sen” kavramları her
zaman sırıtır. Aslında çoğumuz fark etmeden yaşar gideriz acısıyla tatlısıyla,
evlilik denilen kurumun küçük de olsa bir topluluk olduğunu; bazen biri baskın
çıkmaya çalışır farkında olarak veya olmayarak bazen diğeri. Her hangisi bunu yapsa,
mutlaka patlak verir bir gün.
Evlilik
kayıtsız şartsız kabulleniş değildir gibi görünüyor uzaktan insana, iki bireyden oluşan ve daha sonraları
birey sayısı artan bir topluluk: Geniş toplumun temel taşıdır. Bireylerin mutlaka
sınırları olmalı, bu sınırları kendi kendilerine koyabilmeliler. Bireylerin özgürlük
sınırları diğerinin sınırlarını ihlal etmeye başladığı zaman sorunlar çıkmaya
başlıyor.
gece eğlencesi |
Bizim
toplumda hızla değişen -bozulma, yönünde- evlilik kurumu son 30 yılda oldukça
hızlı değişmektedir. Çekirdek aileye dönüşün hızlanmasıyla birlikte kökünden
sarsılmaya başlamış, kendini koruyan ağlardan-gelenek, görenek- uzaklaşmış ve
kopmuştur. Eğitim seviyesinin de oldukça düşük olması – diploma sahibi
eğitimliler de kendini yeterince eğitemediği-
bu sarsıntının şiddetini oldukça fazla yaşatmaktadır Türkiye’de. İstatistiklere
bakıldığında son on yıllarda boşanmaların oldukça hızlı arttığı gözlemlenir.
Eğitim
seviyesinin yeterli olmadığı toplumda, mevcut eğitiminde ezberci bir zihniyetle
oluştuğu dikkate alınırsa; gelişen çağ değerleri özümsenip hazmedilmeden
yutulmaya çalışıldığı için mutlaka boğaza takılıp bazen hapşırarak bazen de uzman
müdahalesiyle işi kotarmaktadır; bu türlü iş kotarma az denecek kadardır. Bu konudaki uzmanlar ve uzman kurumlar, bizim
toplumda yeterince anlaşılmış ve kabul görmüş değillerdir.
Bence
evlilik kurumunda bireyler birbirlerini iyi niyet kuralları çerçevesinde, kayıtsız şartsız kabullenmeli ve
sorunları uygun zamanlarda ortaya koyabilmelidirler. Çünkü: onların sorunlarını
ancak kendileri çözebilir ve kendileri yaşadığı için başkalarının
yaşadıklarından örneklemelerle çözülmesi sağlıklı da olmuyor aslında. Bir süre
gidiyor belki çözülmüş gibi görünerek ama, bu süre aslına bakılırsa değişimi
hazmetme sürecidir. Hazmetme süreci, sağlıklı bireylerde bir ömür boyu devam
eden bir süreçtir, ara sıra kesintiler yaşansa da devam edip gidecektir. Bazen de
bir noktaya gelinir ki: Hazmedilemez noktadır o nokta ve bireylerden biri ya da
ikisi de hazmetme sürecini bırakıp kendilerini yaşamaya başlamışlardır. İşte bu
kendilerini yaşamaya başladığı süreçlerin başlangıcı o kurumun sona yaklaşmaya
başladığını gösteren bir durumdur. Sona yaklaşmanın hızı kendilerine bağlıdır
gene de. Bazılarında jet hızıyla ilerler bazılarında ise kör topal.
İnsan
kavramını bu yazıma dahil etmeyeyim artık; yazı uzamasın ve sizleri de
sıkmayayım bu pazar gününde. Başka bir yazıda aktarayım düşüncelerimi.
Huzurlu,
mutlu ve umutlar dolu bir yaşam dileyerek, sizlere burada hoşça kalın diyeyim.
26-02-2017
Halil
GÖNÜL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.