Seçim Meselesi |
Seçim Meselesi
Evet, başlıktan da anlaşılacağı üzere,
konu “seçim”.
Öncelikle bu “seçim” kelimesi çok
şey çağrıştırıyor elbette kafalarda. Neler mi çağrıştırıyor? Örneğin: iş
seçimi, eş seçimi, siyasi seçimler; belediye başkanlığı, milletvekilliği, artık
bir de cumhurbaşkanlığı seçimi var, öyle ya Cumhur’a bir baş lazım. Demişler ya
hani, “baş ol da ne başı olursan ol” diye. Ne yazık ki soğan başı olamayacak
artık çünkü soğan seçim arenasından çok uzakta kaldı, böyle giderse tamamen
uzaklaşacak.
Sahi bu cumhurun başı yok muydu
eskiden? Galiba sürü yoktu sanki şimdi sürü icat oldu ve sürüye de bir baş
gerekli, işte o baş da çoban olacak.
Ne tuhaf, bin bir türlü şey geliyor
insanın aklına bu sefer. Bir sürü de saçmalık tabii ki. Biliyor musunuz bu seçimin ilginçliği çok
fazla. Kurt ile kuşun aynı kafese sokulmasından sonra ortaya çıkmaya başladı bu
tuhaflık. Kurtla kuşun aynı kafese sokulması oldukça ilginçti zaten. Her ne
amaçla olursa olsun zorlama ortadaydı ama ne kurt ne de kuş farkında değildi olacakların.
Kurt dişlerinden şüphe etmedi kuş da kanatlarından.
Bu seçim ise çok daha ilginç. Kurt yaşama
derdine düşmüş kuşun kanatlarını yolduğu zamandan beri. Kuş ise zar zor
kurtarmışken canını, tüylerinin yolunmasına çoktan razıydı zaten.
Şekilde görüldüğü üzere kurt
kendisini koruyacak sıcak ve kuytu bir köşe arayışına düşmüşken can
çekiştiğinin farkında bile değil. Bu sefer kurt avcı tarafından kafeslenmiş
haldedir ve kafesten kurtuluşu yoktur artık çünkü ağıyla birlikte kafestedir.
Türkiye ise Atatürk’ten bu tarafa
yanlış yönetenlerin ceremesini oldukça ağır çekmiş ve bu seçimde adeta tekrar
kurtuluş savaşı edasındadır. Seçim Çanakkale savaşını andırmaktadır. Çanakkale
savaşı kazanılırsa kurtuluş savaşı da kazanılacaktır. Geçmiş bunu
göstermektedir.
Geçmiş bütün iktidarların bilinçli
yaptıkları teslimiyetçi ve kendi halkını, kendilerini seçenleri küçük gören yöneticilerin
bıraktığı tortular artık nefes almayı zorlaştırmış ve boğazlarını aşıp
ağızlarını kapatacak noktaya gelmiştir.
Önümüzdeki günlerde büyük ihtimalle Çanakkale
savaşı kazanılacaktır, durum bunu açıkça göstermektedir ancak iş kurtuluştadır.
Atatürk Çanakkale savaşını kazanmış olmasına rağmen ne yazık ki kurtulamaya
ömrü yetmemiştir ama kısacık sürede yaptıkları ve öğretmeye, anlatmaya
çalıştıkları daha yeni yeni çok azı anlaşılmaya başlamıştır yaşanılarak.
Atatürk kurtuluş savaşının
arkasından asıl kazanılması gereken halkın eğitilmesi savaşı olduğunu çok iyi
bilmesinden dolayı eğitime ağırlık vermiş elinden geldiği kadarıyla, aynı
zamanda da ekonomi, alanında da çok önemli çalışmalar yapmış ve her alanda
sıfırdan sayılabilen adımlar atmıştır. İşte bu adımlardır ki genç Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ne o kadar kötü yönetilmesine rağmen neredeyse 80 yıl
dayanma gücü sağlamıştır yoksa çoktan toza dumana karışması içten değildir.
Şimdi yine Atatürk’ün gücüne
sığınılmıştır mecburen. Çünkü henüz başka bir felsefe yaratılamamıştır onun
ortaya koyduklarından başka. Mevcut durumda hala 100 sene önceki kafa yapısı hâkimdir
toplumun belli kesiminde. Küçümsemek için söylemiyorum tam tersine bu durum
küçümsenecekse eğer yöneticileri küçümsemek daha doğru olur bence. Neden mi?
Çünkü bu zamana kadar yönetenler ne
Atatürk’ü anlayabilmişler ne anlamak için çalışmışlar anlaşılan. Ben eminim
bilinçli bir tercih yaptıklarından. O tercih de kesinlikle Atatürk’ün
tercihlerinin tersine olan tercihlerdir. Çünkü bu genç cumhuriyet devletinin
bağımsızlığını isteyip savunmamışlardır. Daima mandacılığı savunmuşlardır
bilerek. Onlara daha kolay gelmiştir bu seçim.
Bence asıl mesele bu seçimlerin
kazanılması değil, asıl bu seçim kazanıldıktan sonraki adımlardır, asıl
kazanılması gereken vatandaşın eğitilmesi savaşıdır. Seçimlerde ise bu durum ikinci
planda kalmaktadır.
Atatürk’ün ömrünün yetmediği asıl
savaşı kazanmak, eğitim konusu asıl temel sorundur. Ne istediğini bilmeyen bir
insan hiçbir şeyi seçemez ancak oy kullanır. Oy kullanmaksa vatan kurtarmaz,
kurtuluş savaşını kazandırmaz. Asıl kurtuluş savaşı eğitimdir. Vatandaşın eğitilmesidir.
Zamanımızda göründüğü kadar basit ve
kolay değildir vatandaşın eğitimi. Bu kadar hızlı ilerleyen bir çağda, sürekli
değişen bilgi çağında eğitim bunları anlayabilecek duruma gelmektir. Eğer halkı
eğitemezse bir devlet, ayakta kalması bir gün mutlaka tehlikeye düşecektir
hatta daha da ileriye giderek kaybolmaya mahkûm olacaktır. Çünkü seçmesini
bilemeyecektir.
Eğitim seviyesinin yükselmesi okuma
yazma kurslarıyla ilkokul diploması vermekle oranı yükseltmek bu insanları da
bu memleketi de kurtaramayacaktır. Bu nedenle okuryazarlık kurslarından öte
daha ciddi bir eğitim sistemi şarttır.
Dikkatinizi çekmişse eğer geçmiş
yıllarda. Eskilerin ilkokul üçten terkleri bile zamanımızın lise mezunlarına
neredeyse eşdeğerdir. Artık onlar da yaşamadığına göre bundan sonra hakikaten
eğitilmiş bir toplum yaratmak çok önemli bir çaba olmalıdır. Bence bütün
sorunlardan önde gelmektedir.
Üç beş sene açlığa, kıtlığa
dayanabiliriz ancak uzun süreli cehalete dayanma imkânı yoktur artık. Gelecek zamanlar
bu durumu çok açık ortaya koyacaktır. Mevcut halde de oldukça fazladır zaten
örnekler. Özellikle Müslüman ülkelerin cahil kalması ve Ortadoğu bu durumun çok
bariz örneğidir. 22.06.18- Halil Gönül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.