Cuma, Mart 27, 2020

Cavit, Covit-19'a Karşı

Cavit, Covit-19’a karşı

            Covit-19, Cavit’e ne düşündürdü acaba? Cavit’e sordum ben de.  Cavit benim askerlik arkadaşımdır ve kapı komşumdur oldum olası. Çocukluğumuz birlikte geçti sayılır, bebekliğimiz de elbette.

            Bizim Cavit sürekli bir şeylerle uğraşır, aylak otururken gören olmamıştır. Size abartılı gelebilir ama uyurken el, kol hareket halindedir, tepinmeleri de eksik olmaz hani. Gündüzleri ekin tarlasında yemekten sonra kestirirken görülebilir her şey.  İşin kötü yanı Cavit’in ırgatlar arasında olduğu gün kimse uyumaz öğle kestirmesinde merakından, ne yapacak diye. Yaşı mı? Ne o bilir yaşını ne de başkası. Anası babası “nohut ekimi, bi guşluk vakti “ derler. Tercümesi: eylül, ekim ayının bir gününün sabah vaktinde, güneş doğmaya yakın veya güneş doğarkendir…
Tahmini, yetmişe yakındır. Bakmayın sayılara, dipdinçtir daha, kafa cayır cayır çalışır saat gibi. Bakmayın öyle, benim yaş da belli değildir, kıyaslayayım.  Eskiden yaş maş mı vardı, fırlıyordun olur olmadık bir yerde, ocak başında fırlamışsan şanslıydın, hazırlıklıdır herkes, üşütmezler seni. Kalabalık vardır. İhtiyaçlar anında karşılanır. Cavit ve benim doğum yerim tarlanın birine gidilen yol üzerindeki çeşme başıdır. Ayrı ayrı zamanlarda olsa da nokta aynıdır. Cavit, guşluk vaktinde ben ise hasat zamanı –yazın- akşam dönerken fırlamayı seçmişiz. Eeeeeeeee, eski kadınlar şimdikiler gibi çıt kırıldım değildiler. Çocuk doğurmak falan işten sayılmazdı, dişlerini sıkar, etrafında ne kadar hava varsa çeker ciğerlerine, “ııııııııııııııııııııııh” dedi mi  “fırt” sesinden sonra “ıngaaaaaaaaaaaaaa” narası atılmıştır aşağıda. Doğum yapacak kadını, güçlü iki kadın koltuklar,  ayakta doğurturlardı.
“Gene ucunu kaçırmaya başladık, toparlayalım hemen.”
“Cavit, sen ne dersin, ne düşünüyorsun bu covit-19 hakkında?”
“Ne düşünecem, şööööööle bi yakınıma gelse deye bakıp duruyom. Elimin tersiyle bi geçirecem, feleği şaşacak. Anyayı gonyayı annayverecek emme, gaçıyo kerata. Zamane işte.”
“Dalga geçme be ya, kafa mı buluyon benle?”
“Ne kafası bulcam be ya. Kızgınım. Kendime de kızgınım, herkese de kızgınım. Geçmişi bilen bili, okuyanla da vadır emme yaşamak daha çetindir elbet. Fakirlik vardı, cahillik vardı emme insan vardı insan. Şindi nerdeeeeeeeeeeeeee o insanlıkla. Ölüyom bi damla su desen kırk gün düşünür oldu insanla. Para puşta yakışır derlerdi ya eskiden, gandırmışla bizi ellem. Puşttan sayılmayalım deye çok gayret ettik. Kimseden de duymadım paradan yana dert yandığını. Derdin çaresi bulunurdu ölümden gayrısına…”
Cavit dertliydi, eskilerde olmadığı kadar. Kızgındı da ama belli etmemeye çalışıyordu. Yüz hatları, ses tonu kendisini ele veriyordu. Biraz üstüne gidince de “işiniz yok mu sizin avanaklar? Başınızı taşlara vuracağınız yerde kalkmış benimle dalga geçmeye yeltenirsiniz. Sizden ne köy olur ne kasaba, ispatı da ortada işte. Varaklayıp duruyorsunuz kurbağalar gibi ortalıkta. İşiniz gücünüz dostlar alışverişte görsün, iş yapmak değil ki niyetiniz!..”
Etrafındakiler, parpıyı yediler epeyce. Kimisi güldü yoluna devam etti, kimisi tartışmaya başladı, kimisi de alkışladı, yuhalayanlarda yok değildi elbette. Kısa sürede kalabalık toplandı. Genellikle öyle olurdu tartışmaya başlanıldığı zamanlar. “Koş, koooooooooooooş, Cavit programa başladı” diyerek kalabalık toplayan da olurdu şamata bol olsun diye. Güncel konular, siyaset, felsefe, ekonomi, … aklına ne gelirse, kim iki kelam laf ederse mutlaka bir karşılığı vardı Cavit’in.
Covit-19 meselesi kafasını oldukça bulandırmış, yeterli bilgi olmadığı için netleştiremiyordu durumu. Örneğin şu Microsoft’un sahibinin bahsettiği deri altına yerleştirilmesi düşünülen “çip” hiç aklından gitmiyor etrafında dolanıp duruyordu. Gerçeklik payı yüksek ancak hangi alanda ve ne amaçla kullanılacağı oldukça muğlak duruyordu mesele. İnsanları kontrol etmek ve yönlendirmek amaçlı olabilir miydi? İyi niyetli bir düşünce olarak, hastalıkların erken teşhisi amacıyla kullanılabilecek bir durumdur ileriki zamanlarda.
Covit-19, laboratuvarda üretilmiş olması ihtimal dâhilinde olabilirdi Cavit’e göre. Bu konu hakkında dikkatli olmaya çalıştığı belliydi kelimelerini seçişinden. Eğer laboratuvarda üretildiyse, gelecek adımlar da gelecektir peşinden belli zamanlarda. Kademe kademe ilerlenecektir. Denilir ki, covit-19, 65 yaşın üstündekilerin akciğerlerine yerleşip nefessiz bırakıyor, gençlerde de kısır bırakacak hasarlar bırakıyormuş. Demek ki, planlı bir amaçla hareket ediyor bu covit-19.
“Diyelim ki laboratuvarda değil de doğal yollardan evrildi covit-19” diyerek derin bir nefes aldı. Yavaş yavaş vermeye başladı nefesi,  etrafına göz atarken. Belliydi kafasını toparlamaya çalıştığı, zihnini keskinleştirdiği. Kim bilir aklından kaç binlerce kelime geçiyordu o anlarda. Gözleri parlıyordu sol yanında oturan delikanlının sırtını sıvazlarken şefkatle. Delikanlı ağzının içine düşecek gibiydi adeta her kelimeyi özlemle bekliyordu duyabilmek için.
Doğal yollardan evrilmesi de laboratuvarda üretilmesi kadar kötüydü Cavit’e göre. Kontrol edilebilmesi oldukça zor olabilirdi, evrilmeye devam edebilirdi. Yani, tavşan kaç tazı tut hikâyesiydi bir türlü. Demek ki doğa da isyan ediyor artık insanlara, insanlığa. İntikam almaya başlamıştı.
Her nasıl olursa olsun geçmişte yaşanılan “hiv, sars, kuş gribi, domuz gribi vb.” virüsler de benzer tarz tartışmaları getirmişti ortaya çıktığı zamanlarda ancak kesin bir tespit yapılamadı hiçbir zaman. Kimisi laboratuvarlarda üretildiğini –Amerika tarafından- kimileri de doğal yollardan ortaya çıktığı kanısındaydı. Genellikle laboratuvar ortamında üretildiği ve arkasında ilaç sanayilerinin eli olduğu konusunda ağırlık vardır dünyada. İnsanlara bir hendek atlatılacaksa önce felaket sererler önüne, insancıklar o felaketle boğuşurken yaparlar ne yapacaklarsa. Böylece kimse farkında bile olmadan olup biter her şey.
Doğadaki en önemli sorunlardan birisi, doğanın insan eliyle çok fazla hırpalanması, dengelerin bozulması, canlı türlerinin birçoğunun neslinin tükenmesi, tükenmeye de devam ediyor olmasıdır.
İnsanların cahilliğinin çoğalmasıyla paralel olarak artıyordu çok şey, açlık da artıyordu elbette. Yeterli kaynaklara ulaşamadıklarından git gide yalnızlaşıyorlardı Cavit’e göre. Haklıydı elbette.  İnsanların cehaleti arttıkça da siyaset cahilleşiyor ve yönetimler sığlaşıyorlardı. ABD bu durumun en açık örneğiydi son yıllarda. Elbette Türkiye’yi saymazsak.  Etrafına tekrar bakındı Cavit, nabız tutmak için. Cahilleşmenin getirisi, hem topluma hem de yönetime ağır bedeller ödetirdi, geçmişlerde örnekleri vardır, Almanya’da Adolf Hitler gibi. Almanya ve dünyaya büyük bir bedel ödetmiş, kendisi de bedel ödemiştir.
Cehalet virüstür bir bakıma, dünya, insanlar, doğa, kısacası tüm canlı ve cansızlar cehaletin bedelini daima ödemişlerdir. Savaşlar, inanışlar, salgın hastalıklar… Dünyada ne çok krallıkları yok etmişler ne güçlüleri alt etmiştir. Ancak durum öyle gösteriyor ki insanoğlu bunları doğru dürüst anlayamamış. Gelinen noktada da kendisini tepeye yerleştirerek “hep bana” felsefesiyle hareket edip ne doğaya ne de insanlara kulak asmamaya başlamıştır insan. Kendi yıkımını, sonunu hazırladığının farkında bile değildir. Teknik, teknoloji demektedir olanlara. Oysa teknoloji dediği şeylerden bazılarının zararları çooooooook sonraları anlaşılabilmektedir.  
Dünya, yeni bir evreye taşıyor kendisini. İnsanların cehaleti dikkate alınırsa olumlu bakabilmek ve olumlu şeyler bekleyebilmek oldukça zor görünüyor. Bu durumdan en az hasarla çıkabilmenin yolu cehaletin en kısa sürede ortadan kaldırılması gerekiyor. Doğayı hor kullanımın önüne geçebilmenin yollarından birisi de gereksiz yere stoklu çalışmayı sonlandırmaktır. Doğaya verilen zararın doğanın kendisi tarafından giderilmesine fırsat tanınmalıdır.
Uzun lafın kısası, doğayla savaşarak değil, insanlarla savaşarak değil, el ele, diz dize, yüz yüze, göz göze yaşamak gerekli. Aksi halde para pul, varlık, krallık falan kurtaramayacak kimseyi doğanın gazabından.  27.03.20

Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Belki virüs dolayısıyla cehaleti kırarız, ümitliyim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nesha, hay ağzınız bal kaymak yesin, moral oldunuz bana. :)

      Sil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.