Ne yaptın be Covit-19?
Bu günlerde
kendimde bir tuhaflık hissediyorum. Bir türlü kızgınlığım geçmiyor, içim
kükrüyor daima. Alev alev yüreğim, kanat çırpıp duruyor uçmaya hazırlanan kuş
yavrusu gibi.
Her şey
tuhaftı eskilerde ama daha da tuhaflaştı son zamanlarda. Dünya dönsem mi,
dönmesem mi diye soruyor kendine. Kararsız belli ki. Bir silkelemeyi deniyor
üzerindeki ağırlıkları bir vazgeçiyor sonradan, iki arada bir derede. Doğa
adildir, gerekeni yapar mutlaka zamanı geldiğinde. Durum öyle gösteriyor ki
bazı şeylerin zamanı geldi de geçiyor bile. Buzullar eriyor hızla, su tükeniyor
yeryüzünde, yiyecek yetmiyor canlılara, çoğu canlı türlerinin nesli tükendi,
birçoğunun da tükenmek üzere.
İnsanoğlu
tarımı yaratırken kendisini kurtaran bir gelişme olarak düşündü mutlaka.
Katkısı olduğu da belli. Görünen o ki kattıklarından çok kaybettirdikleri de
var gibi duruyor.
Avcı-toplayıcı
dönemde stoklama gibi lüksleri olmadığı için günübirlik sayılabilecek tarzda
yaşamlarını devam ettirirken tarıma geçenler stoklama lüksüne kavuştular
ürettiklerini. Beslenme çeşitliliği azalsa da iklimsel koşullar olumsuz geçmez ise
açlık gibi bir endişeleri olmuyordu belki ama kadınların durumu, sosyal konumu
değişmiş, nüfusta artış hızlanmaya yol açmıştır. Mülkiyet durumu ortaya çıkmış, arazi
kavgaları baş göstermiş dayanışmanın yerini düşmanlıklar almaya başlamış.
Elbette tarıma geçmekle yerleşik düzene geçme zorunluluğu oluşmuş, arazisinin
başında kalıp ona sahip çıkmak ve zamanında ekip biçmek gerekliliği oluşmuştur.
Konu fazla
açılmadan başladığım noktaya döneyim hemen. Evet, kızgınlık hissediyorum, içim
dolu, bir türlü atamıyorum. Yazmaya kalksam kızgınlık ifadeleri hoş gelmiyor,
sakinleşeyim sonra yazarım diyorum geriye çekiliyorum ama olmuyor…. Olmuyor….
Dünyada
paranın keşfedilmesi onun da stoklamayı kolaylaştırdı elbette. Alım satımı
kolaylaştırdı ancak zora girmeye başlayan birileri vardı, üretenler. Para
kontrol etmeye başladı her şeyi, insanlar da alınır satılır meta yerine geçmeye
başladı ve zamanla o kadar çoğaldılar ki lale soğanı bile alınıp satılabilir
insandan katlarca pahalı oldu bir dönem. Belki hala öyledir, kim bilir? Covit-19 salgını dünya genelinde
yaygınlaşınca dünya genelinde değişik manzaralar oluşmaya başladı. Bu
manzaralar bazen komik, bazen trajik, bazen de traji-komik oluyorlardı.
İzleyenlerle yaşayanlar o kadar ayrışmaya başladılar ki akıl almayan durumlar
da ortaya dökülmeye başlandı. Örneğin bazı Avrupa ülkelerinde yaşlılar huzurevlerinde
unutulmuşlardı, açlığa mahkum olmuşlardı kısacası ve ölümleri gerçekleşmiş
çoğunun covit-19 ziyaretinden dolayı.
Bizden
manzaralar ise: 65 ve yukarı yaştaki erkekleri bir türlü zaptedemiyor devlet,
kontrol altında tutamıyor her biri doğruca sokağa, meydanlara koşuyor can
sıkıntısından. Bazılarının gidecek bir
yeri olmadığı anlaşılıyor, sokaklarda yaşıyorlarmış, bazılarının oturduğu
bankın olduğu yere su fırlatıyor yakındaki binalardan. Kısacası 65 yaş ve
üstünü kontrol edebilip söz geçiremiyor devlet ve millet. Neden acaba? Bazı
etiketli soytarılar nedenini çözüveriyor hemen bilimsel zekasıyla.
“kaderciler.” Çözüldü mü? Etiketli soytarıya göre çözüldü. Ya altında yatan
nedenler, kimse soruyor mu? Hayır.
Ne yapıyor
devlet başka, 65 ve üzerine bedava olan şehir içi ulaşımı kısıtlıyor. Olmuyor, sokaktalar yine e kaderciler, ölmek
istedikleri için ölmekten korkmuyorlar! Yetmedi, sokağa çıkan 65 ve üstü
yaşlara maddi ceza veriliyor. Korkutmuyor ceza. Bastonuyla çatıya çıkıyor…
Zibidi
gençlerin oyuncağı yapılıyor 65 ve üzeri yaşlar sokakta. Devlet ve millet
yaşlısına sahip çıkamıyor. Sizce yaşlısına sahip çıkamayan vatanına sahip
çıkabilir mi?
Ah be
covit-19, bir geldin pir geldin be ya! Dünyanın ne kadar rezilliği varsa
insandan, insanlıktan yana döktürüverdin ortalığa. Nasıl temizlenecek şimdi bu
pislikler? Yaşlılar ah vah içinde bin pişman çoğu. Fakir, aç, yersiz yurtsuz,
kimsesiz, yılların yükü altında ezik, umutsuz, ufuksuzlar. Nasıl geçer kalan
günleri, her biri olumsuzluk içinde. Adını bize benzetsek nasıl olur, Cavit olsun mesela. Nasıl, beğendin mi?
1919 yılı
istatistiklerine göre 65 ve üzeri yaşlarda olanların toplamı 7.551.000
kişiymiş, Türkiye nüfusunun yüzde 9,10’una karşılık geliyor. Bu nüfusun içinde
bakıma muhtaç olanlar dâhil.
Memleketin
içinde bulunduğu yalan rüzgârı beni oldukça tedirgin ediyor. Kimin ne yaptığı
net değil. Açıklık yok ama herkes tedirgin bu belli. İdareciler günü kurtarma
peşinde ama gün kurtarmayla gelecek kurtulamayacağı gibi bir açık gerçek var
ortada. 24.03.20
İnşallah bu günlerde geçecek ama sevgili yaşlılar biraz sabır edip evinde kalsa daha da iyi olacak.
YanıtlaSilBeyda'nın Kitaplığı, evet.
Sil