Herkes gibi güneşten kaçıp gölgelere sığınmamıştı. Havuzun kenarındaki şemsiyesiz masanın yanındaki tek sandalyeye bırakıverdi kendini. Sandalye sıcak olmalıydı ama hiç aldırış etmedi.
Havuzun içindeki dalgaları seyretmeye başladı. Bütün dikkati dalgalardaydı. Adeta sörf yapıyordu.
“Kime faydası var kendine yaptığın
eziyetin?” sorusunu çok sık soruyordu yakın zamanlarda. Ama tüm sorduğu
sorularda olduğu gibi bu soruya da cevap yoktu.
“Yanık yüreği tamir etmenin bir yolu
var mıdır, varsa nasıldır. Hangi merhem iyi gelir?..”
Sorular dolanıp durdu kafasının
içinde. Bazen başını ellerinin arasına alıp aşağıya bakıyor, bazen de başını
arkaya atıp gökyüzüne bakıyor. Gökyüzüne bakarken gözlerini yumuyor mecburen
çünkü güneş kavurucu.
“Bu küskünlük neye çare?” sorusuna
bir cevap bulmaya zorladı kendini. Kendi sorularına cevap bulamayan bir kafa
taşımanın ne demek olduğunu düşünmemiş olduğunu fark etti. Neden düşünseydi ki,
yaşaya yaşaya öğreniliyordu hayat.
Herkesin kendince bir tarifi olmalı
hayat için. Hayat nedir? Kısa bir cümle ama oldukça uzun bir soru. İnsan
kendini sorgulayarak kendisini tanımaya çalıştığı uzun bir dönemden sonra “hayat
nedir?” sorusuna cevaplar bulmaya çalışmış olmalı. Her kafaya göre de bir cevap
var mutlaka.
Uzun boylu sayılmaz havuzun
kenarındaki kadın. Esmer, kısa saçlı, gözleri yumuş yumuş. Üzerinde kısa kollu
beyaz tişört ve kot şort bulunuyor. Yaşı desen otuz ya var ya yok. Kadının yaşı
sorulmayacağına göre bilmesek de olur kesin yaşını öyle değil mi?
Ama kesin olan bir şey var kadında,
yaşından çok daha fazla yaşamış bir hali var. Yorgun görünüyor. Çok sakin
görüntünün altında fırtınalar kopuyor. Kendi kendine gülümsemeye çalışması bile
başlı başına protesto çevresine karşı. Rest çekiyor dünyaya. Kimseye aldırış
etmiyor görüntüsü vermeye çalışıyor olmasının altında yatan kendince haklı
nedenleri var mutlaka.
İnsanlar zırh içinde dolanır. Öyle
ki, bazılarının zırhı doğuştandır sanki istese de çıkaramaz çünkü nasıl giyildiğini
bilmez. Nasıl giyildiğini bilemeyince de nasıl çıkaracağını bilmez. Yaz kış
demeden bir ömür taşır ağırlığını şikâyet etmeden. Bu zırhı delecek güç yoktur
dünyada. Bir tek güç işler bazen, bakış oku.
Bir yerlerde mi okumuştu yoksa
duymuş muydu tam hatırlayamadığı bir çare önerisi kafasında köşe bucak
dolanmaya başladı. Netleştirme ayarlarıyla oynarken bir puslu bir net
göründüler.
Kendisiyle konuşmalıydı. İçindekileri konuşturmalıydı. Her
biri anlatmalılardı dertlerini. “konuştur kızım konuştur onları” demişti bilge
rüyasında. Kimleri diye soracaktı ki kayboldu bilge. Bir daha görünmedi hiç.
Hatırlamaya başladı.
İnsanlarla iletişimi kopuktu, biliyordu elbette durumu ancak
bu durum kendisini rahatsız etmiyordu. Kendisi rahatsız değildi ama yakın
çevresine göre önemli bir rahatsızlık sayılıyordu. Tedavi olmalıydı, yardım
almalıydı. Kulak asmadı denilenlere.
Yaşamayan nereden bilir ki diye düşünüyordu. Hayvanları örnek
alarak öğrenen bir insanlık! Ana yokluğunun önemli bir kayıp olduğunu yavru
maymunu anasından ayırarak, deneylerle örenen insanlık yoksunu insanlık,
insanların durumunu nereden bilecekti ki.
İnsanlar zalimleşebiliyorsa insanlık
da orada biter. İşte zırh bunun için gereklidir. Korunmak için. İnsanların
zalimliklerinden korunmak için. O zaman bu tek kişilik zırh içine birden fazla
kişi sığdırmak gerekecek. Eğer konuşmak gerekliyse bu yapılacak. Yapılacak ki yanında konuşacak, dertleşecek
birilerin olacak. Ya kıyasıya çetin bir kavga başlarsa aralarında. O zaman ne
olacak?
Hiçbir şey. Akan su buharlaşmayı bir
yol olarak seçmezse mutlaka yol bulur. Bir yolunu bulurlar. 23.02.2021
Herkes kendini hapsettiği görünmez zırhının ardında yaşıyor. Kimimizin ki çok güçlü; ama kimimizinki zayıf ve kırılgan. Çoğumuz insanlardan kaçarak sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz ama bu kaçış nereye kadar ? Ne zamana kadar ? Gerçeklerden kaçılmıyor, nereye gitsek bizimle geliyor maalesef. Emeğine sağlık. Güzel bir paylaşım olmuş. Saygılarımla. Vesselam...
YanıtlaSilMeczup Yazar, teşekkür ederim. Sevgilerimle hoşça kalın.
SilBen teşekkür ederim. Sizde hoşça kalın.
Sil:)
Sil