Kırk Tepsi Baklava
“En gıcık olduğun ve anlayamadığım
şey nedir?” diye soran olsa “insanların
inatla laf olsun diye söyledikleridir” derim dedi elinin tersiyle başına üşüşen
sinekleri kovalayarak. Sinekler de inatla, birbirleriyle yarışırcasına
çullanıyorlar tepesine. Ayna gibi parlıyor kel kafasının tepesi. Yağlı mı yağlı
görüntüsü var karşıdan. Kafasının tepesinde çatlak mı vardır nedir? Sineklerin
bir bildiği olmalı yoksa neden inat etsinler oraya konmak için. Çatlaktan beyin
dışarıya sızıyor olmalı. Yağın pelte hali ne de olsa.
Karşısında oturan hafif toplu, esmer
kadın yardım etmeye çalışmaya başladı bitkin düşen adama. Kadın elindeki
mendiliyle kovalamaya çalıştı bir süre. Baktı olmuyor mendili açıp serdi adamın
kafasının üstüne. “he, avrat, ne de iyi
akıl ettin bre. Bu melunlar öldürecek beni, kafamın etini yediler yahu.”
“Bi şey değel herifim.”
Kalktığı sandalyesine tekrar yavaşça
oturan kadın kocasının kafasına mendil sermeyi akıl edebilmenin memnuniyetini
taşıyor yüzünde. Gözleri kocasının başındaki mendilinde. Sineklerin azalmış
olmasından memnun. Memnun olmasına memnun da, kocası memnun değil anlaşılan.
Çünkü o kadar saattir oturuyorlar hala bir şey ısmarlamadı. Tatlı bir kelam
etmedi.
“Gıcık olduğun şey nedir peki datlı
herifim?”
Adamı çıldırtmaya kararlı bu hatun.
Adam duyar duymaz ters ters baktı hatuna, “kes şu herifim, merifim laflarını,
yoksam elimden bir kaza çıkacak ha” diyerek tersledi kadını. Kadın hiç mi hiç
oralı olmadı. Sanki hiç duymamıştı kocasının dediklerini.
“Herif, herif baksana bana. Acıktım,
karnım zil çalıyor, barsaklarım da oynuyor. Sabahtan beri diktin buraya. Kalk
gidiyoz. Senin doğru dürüst bir şey söylemeye niyetin yok, anladım. Bakalım
yemek söyleyebilecek misin lokantada?”
Önce kocasının kalkmasını bekleyen
kadın, baktı ki kocasının kalkmaya niyeti yok, az kıpırdandı sandalye de,
kalkacakmış gibi davrandı. Birden elini karısının omuzuna atan adam bastırdı
kalkmaması için. “Biricik hatunum, gül kokulum. Daha ikicik laf bile edemedik,
nereye gideceğiz?”
“Eh, oturayım bari biraz daha, dilin
açıldı nasılsa iki kelam tatlı laf ediverirsin artık.”
Adam elini başına atmış etrafı
kolaçan edip duruyordu oturduğu zamandan beri. Belli ki bir beklediği var.
Ancak hanımının haberi yok durumdan. Ne de olsa ikinci hatun, anlamaz diye
düşünerek oyalamaya çalışıyor. Mal satmış parası gelecek adamın. Cebinde yol
parasını tutuyor her ihtimale karşı. Çay söylese yol parası eksilecek, bir
türlü eli cebine gitmiyor. Belli mi olur bu zamanda gelecek hikâyesi. Az mı
yaşamıştı benzer durumu. Önce tatlı dille malını alırlar, iş parasını ödemeye
geldi mi kırk bahane uydururlar. Daha üstüne para veresin gelir adamı
dinlerken.
Bir türlü beklenen gelmedi. Adamı
terler basmaya başladı. Hanımı sıkıştırmaya başladı bir taraftan. Diyemiyordu
bir türlü hanımına da. Nasıl derdi “yine veresiye verdim malı, ikindi üzerine
doğru satınca veririm” dedi diye. Belli mi değildi satılamadı diyeceği. Kafamı
kırar bu sefer. Hele bu kadar oturmanın üzerine.
“Gül kokulum, haydi kalkalım, araba
kaçar maçar eder. Yollarda kalmayalım. Söz sana kadayıflar, baklavalar alacağım
tepsi tepsi. Ama bu gün olmaz.”
Kadın olanca
hırsıyla fırladı oturduğu yerden. Düştü yola. Yetiş yetişebilirsen. Adam
arkasından sırtında kırk küfe taşla yürür gibi zoraki titreyen bacaklarla
yetişmeye çalıştı.
22.11.18- Halil Gönül
Görsel: Google Görseller
22.11.18- Halil Gönül
Harika gözlem olmuş...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
Silvalla eşler arasında olur öyle şeyler. çok da şee yapmamk lazım :)
YanıtlaSilevet, olabiliyor. :)
Silteşekkür ederim. mutlaka geleceğim ziyarete. :)
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız, gülümseyerek okudum. Ne güzeldir eşlerle çekişmeler..
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Her zaman hafif geçmiyor ha! :)
Sil