11, 21, 31 Ne Demek Acaba?
Kahvede her zamanki gibi belli
insanlar toplanmışlar yine, dedikodu yapıyorlar, kafa kafaya vererek. Yalnız bu
sefer kalabalıklar eskilere göre. Selam verip kendime ayrı bir masa seçtim,
oturmadan önce ocaktaki çalışan adamın bana baktığını görünce elimle işaret
ederek “orta” dedim, fısıldayarak. Dudak okumayla anlaştık. Anladı ve hemen
cezveyi aldı eline. Ben de anlaştığımızdan emin olarak oturup beklemeye
başladım.
Bu gün eski günlerden farklıydı
kahvede durum. İki ayrı masada kalabalıklar kafa kafaya vermiş fiskos
yapıyorlardı sürekli, dedikleri anlaşılmıyordu. Ben otururken her iki masadan da
bakanlar oldu selamımı almak için.
Kahvemi bıraktı ocakçı: “buyur abbem, yarasın” diyerek. “sağol, ellerine sağlık abbem” kaş-göz ederek
“ne bunların hali?” demek istedim el işaretimle de destekleyerek. Cingöz, hemen
anladı: “bilmez misin abbem, abbeme diyem, her yıl toplantıları oluyor ya hani
ev için, bu yıl erkene almışlar. Çatırtı kopacak anlaşılan bu yıl, abbeme
deyem” dedi ve gitti.
Anladım.
Konut kooperatifleri vardı, uzun yıllardır devam ediyordu. Bir zamanlar öyleydi
ki sokakta, kahvede, evlerde başka bir şey konuşulmazdı kooperatiften başka.
Ben diyem on, sen de yirmi yıllık mazi yani. Bir türlü bitmek bilmedi de çok
kişi kırıldı birbirlerine sırf dedikodu yüzünden. Rüşvetler gırla gidiyormuş
dediklerine göre. Müteahhitle ustalar kırışıyorlarmış yönetimdekilerle
durmadan. Müteahhit demezlerdi zaten “mütah-it” derlerdi oldukça uzun
yıllardır.
Kahvemi
içtikten sonra parasını bıraktım tabağına kalktım. Durağa varır varmaz minibüs geliverdi.
Minibüste de kooperatif konusu vardı, oldukça gürültülüydü içerisi, neredeyse
kavga ediyorlar sanacak bilmeyen birisi binse, korkup inecek belaya bulaşmamak
için.
Çarşıya
yakın durakta indim. İnerle inmez tanıdık bir esnaf bana doğru yürümeye
başladı. Gülümsüyordu, uzun boylu, geniş yüzlü, kel kafalıydı. Ayaküstü sohbet
ettik. Adamın boyu benden neredeyse yarı boyum kadar daha uzundu. Dudaklarının
kıpırtısını görebilmek için kafamı gökyüzüne bakarcasına kaldırıyordum, birkaç
dakika içinde boynum ağrımaya başladı. Adam ise bana kuşbakışı bakıyordu,
burnunun dibine bakarcasına. Aslında kooperatiflerini de merak ediyordum.
Biliyordum onun yönetimde olduğunu, bir türlü paçayı kurtaramamıştı yönetimden.
Açıkgöz birisiydi, kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyenlerdendi anlayacağınız.
“nasıl
gidiyor işler?” diyerek konuyu açmak istedim.
“Eeeeh, fena
değil. Bu sefer kararlıyız bitirmeye.”
“Birkaç yer
boşaldı, niyetin varsa seni de evlendirelim.”
“Ne kadar
peki?”
“Orasını
merak etme sen, hal çaresi buluruz.”
“hele söyle
de cebim uygun düşer mi bakayım!”
“Açığının demem
gerekirse doğrusu tam bilmiyorum şu anda. Yarın uğrarsan tam bilgi veririm.”
“Boşalanlar
kaçar metrekare?”
“Valla,
bildiğim kadarıyla 11, 21, 31 var diyordu muhasebeci bey.”
“Ne demek o
11, 21, 31?”
“valla ben
bilmem, öyle diyoruz biz hep.”
Bir anda
telaşı varmışçasına acele ederek koşturmaya başladı çarşının içine doğru. Ben
de tren istasyonuna yöneldim, kafamda 11, 21, 31 rakamlarıyla.
Başa Dön...
Görsel: Google Görseller
Maceranın nereden geleceği belli olmaz. :))
YanıtlaSilöyle ya. :))
SilMütah it e çok güldüm....İmlemeler harika Halil bey....
YanıtlaSilo doksanlı yıllar canı yanan vatandaşın yaratma yıllarıydı. :)
Silay hadi bakalım :)
YanıtlaSil:)
SilÇocukluğumda kooperatifler çoktu bir dönem ve herkes ev almak için kooperatiflere koşuyordu. Para kaptıran da çok oldu. Evini alan azınlıktaydı. Bakalım hikayenin devamında neler olacak?
YanıtlaSilHaklısınız, furyaydı o zamanlar. :)
Silbende çocukluğumu hatırladım:) hiç iyi olmadı.talihsiz bir kooperatif maceramız olmuştu:(
YanıtlaSilNe yazık ki çok kişinin hayalleri yıkıldı yıllar içinde. Banker olaylarının bir benzeriydi adeta. :(
Sil