Ne isterseniz yazın
Çocuklar,
bu gün sizden istediğim serbest olarak bir şeyler yazmanız. Ne isterseniz, ne
hakkında isterseniz yazın; içinizden geçtiği gibi, hiçbir kurala dayanmadan,
hiçbir kural olmadan. Yalnızca yazın istiyorum. Neler çıkacak bir görelim hep
birlikte.
İsimlerinizi
yazmak zorunda da değilsiniz,. Tekrar ediyorum yanlış anlamamanız için. İsim
yazmak zorunda değilsiniz. Yani kimse sizin ne yazdığınızı bilmeyecek yani. Bir
haftalık bir çalışma olacak bu durum. Bir hafta sonra getirip yazı tahtasının
yanında oluşturulacak kilitli kutuya atabilirsiniz yazdıklarınızı.
Bu
çalışmadan çıkarılacak sonucu şimdilik açıklamayacağım. Elbette bir düşüncem
var ama bu düşüncemde emin değilim. Yalnızca şunu düşünüyorum: insanlar bir
şeyleri ifade ederken amaçlı olurlar ama kendi kendileriyle konuşurlarken
amaçları yalnızca doğruyu bulmaya çalışmasıdır. Yalnızca kendisi
değerlendirecektir ortaya çıkanları yani beyninin kendi önüne koyduklarını.
Unutmayın ki beyniniz hem dostunuz hem de düşmanınızdır sizin. Belki saçma bir
fikir gibi gelebilir şimdilik size ama bana göre olmadığını ben çoktan
öğrendim. Bu nedenle bu düşüncemi sizinle tartışmak niyetinde değilim şimdilik;
belki daha sonra olabilir, garanti de vermiyorum tabii ki. Zaman ne getirip
götürecek göreceğiz hep birlikte.
Haydi,
başlayın, şimdi başlama zamanıdır…
Geleceğin
edebiyatçı adaylarıyla yapılan bu çalışmadan oldukça fazla beklenti içine giren
profesör ortaya çıkacakları sabırsızlıkla bekleyecekti bir hafta boyunca. Bu
arada kendisi de denemeye karar verdi kuralsızlığı. Aklına düştüğü şekilde, her
şey ham olacaktı hiç işlenmeden ortaya çıkan anlık döküntüler olacaktı ama
kafasının içi de oldukça karışmaya başladı bu arada. Acaba hata mı yapıyordu
bilmeden?
O
kadar çok kural anlattıktan sonra şimdi de kuralsızlık istiyordu
öğrencilerinden. Beyninde her şey kurallara göre miydi sanki? Bir an geliveren
ve hemen yok oluveren bin bir tür düşünce olurdu çoğu zaman. Hatta öylesi
anları olduğunu hatırlıyordu ki, kalem ve bir kâğıt buluncaya kadar her şey
kaybolduğu zamanları vardı. Hala da düşünmeye devam ettiği rüyaları, anlık
düşünceleri vardı kırpıntılar halinde. Hatta rüyadayken nasıl yazması
gerektiğini belirten metotlar, yöntemler olmuştu ve bir an kendini
rahatlatmıştı ve sanki yarı uykulu yarı uyanık halleri vardı. Sanki bilinçli
gibiydi. Böyle yazarsan çok kabul görecek diyordu anlatan ses.
Gaipten
sesler mi duymaya başladım acaba? Diye sorduğu olmuştu kendisine. Saçmalık
olarak bakmış bazen de neden olmasın diye düşünerek bir mantığa oturtmaya
çalışmıştı görüp hissettiklerini. Bir kaç kez serbest yazmayı denemiş ancak
okuduğunda daldan dala konar bir durum görmüştü yazdıklarında. Ne baş belli ne
de son. Bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor ama ne olduğu tam anlaşılamayan bir
duruma düşüyordu tüm yazılar.
Evet,
ne isteseniz, nasıl isterseniz yazın. Kim olursanız, yetişkin, çocuk, genç; her
kim ve hangi yaşta olursanız olun yazın. Yazın ki içiniz dışınıza çıksın ve bir
güneş gibi parlayın kendi çoraklığınızda.
Saçma
bulanlar çıkacaktır, aldırmayın onlara. Onlar istedikleri kadar bağırsınlar
duymayın onları, tıkayın kulaklarınızı. Bakın göreceksiniz siz de içinizden
çıkanları. Yılmayın, 30 yılda bir kelime arayanlara benzemeye çalışmayın.
Sadece kendiniz olun ve kendinizi koyun ortaya.
Neye
kıl oluyorum biliyor musunuz? Hani diyorlar ya, bazıları bir eseri tamamlamak
için otuz yıl beklemişler ya, bir kelime için yirmi veya otuz yıl beklemiş de
bir eser çıkarmış ortaya ki dillere destan olmuş. Şimdi merak ediyorum da
maharet bir kelime için otuz yıl beklemekte mi?
Bir
şeye dikkat etmenizi istiyorum sadece. O da şu, kendiniz olun ve kopya
çekmeyin. Sizi kontrol edecek olan yine kendinizsiniz çünkü. Yazdıklarınız sizi
yansıtsın, sizi tarif etsin. İlk ortaya çıkanlar gözünüzü korkutmasın. Bazen de
şaşıracaksınız inanın bana.
Oooof
of, diyeceksiniz bazen. Çünkü herkesin başına gelir benzer durumlar. Ooooof of
diyeceğinize, inat edin kendinize ve inatla yazmaya çalışın. İnsanlar sadelikten yana olmuşlardır daima.
Arada abartanlar vardır mutlaka, hemen hemen her şeyi abartmaya yönelirler. Abartı
moda gibidir, kalıcı değil anlıktır. Bir süre sonra değerini yitirir. Ticari
bir meta gibidir. Yazmanın ticareti de yapılır daima. Bazıları bu durumdan
yararlanmak için dönüşürler tıpkı bukalemun gibi ama fazla ayakta duramazlar.
Birçok
öneride bulunanlar olur daima. Bunlar kendisini bu işin ustası sananlardır. Bir
usta hiçbir zaman işin nasıl yapıldığını söylemeye yanaşmaz çünkü nasıl
yapılacağı anlatılamaz, anlatılan şey kişiseldir, bir kişiye ait olanlardır.
Hâlbuki her kişinin kendisine göre anlayışı, hissedişi ve aktarma becerisi ve
uygulama yöntemi olur. Size aktarılanları ve gördüklerinizin altında yatan
dinamikleri anlayamazsanız sadece kopya çekmiş olursunuz ve taklitçiliğe
yönelirsiniz. Bildiğiniz üzere taklit de çok beğeni almaz ve göze batmaz.
Bazılarının ilgisini çekebilirsiniz ama yerleşik, yaratıcı olamazsınız.
Yaratın, sadece içinizi dökün ortaya ve seyredin danslarını. Eminim zevkle
seyredeceksiniz onları. Sakın küçümsemeyin kendinizi ve sizinkileri. Görsel:
Google Görseller
Akıcı bir yazı olmuş, teşekkürler.
YanıtlaSilWeb Kenti, ben teşekkür ederim. :)
Silİnsanın kendi kendisiyle konuşması iyi bir şeydir kanımca.. Doğruyu arar vicdanın sesi de en çok kendi kendisiyle konuşurken duyulur.
YanıtlaSilGüzel yazı.. Teşekkürler..
En Nefis Tariflerim, size katılıyorum. :)
Sil