Sivil Örümceğin Ağında
Pdf sayfa/ kitap sayfa
12/4- Dünyanın 92 ülkesinde devlet yönetimlerine paralel yönetim şebekesi oluşturan ABD ve Batı Avrupa devletleri egemenliklerini gizliden değil, olabildiğince açıktan pekiştiriyorlar. Bunu yaparken kurdukları ya da kurdurttukları dernek ve vakıflar aracılığıyla toplumun tüm kesimlerini örgütlüyor, yasa değişikliği çalışmalarını yönlendiriyor ya da yasa tasarılarını kendileri kaleme alıyorlar. Ülkeyi yönettiğini sanan devletin kurumlarına ‘reform’ için para veriyor ve değişiklikleri kendi bildiklerince yönlendiriyorlar.
13/5- Türkiye gibi müttefik ülkelerdeyse, olası bağımsızlık eğilimlerini bastırmak ve devletlerin tüm ulusal çekirdeklerini yok etmek, iktisadi ortamlarını korunaksız, yönlendirilebilir, gerektiğinde karıştırılabilir bir durumda tutabilmek için güdümlü örgütlerin desteğiyle yasal değişiklikler yaptırmayı başardılar. Kirli operasyonları saklı tutarken toplumun tüm kesimlerini istedikleri anda harekete geçirebilecek denli örgütlemiş bulunuyorlar.
Operasyonun
en önemli ayağı “çok kültürlülük” üstüne kuruldu. Başlarda “farklılıklar
zenginliğimizdir” diyenleri bile şaşırtacak denli kısa bir sürede farklılıklar
etnik azınlık isteklerine yükseltildi. Toplumun dinsel dayanışmasını da denetim
altında tutabilmek İçin “Din Hürriyeti” senaryosunu büyük bir başarıyla
uygulayan ABD örgütleri, dinsel topluluklarla, şeyhlerle, şıhlarla, vakıflarla
İlişkilerini geliştirerek demokrasi(î) cephesine kattılar. Öyle başarılı
oldular ki, Irak işgali sürecinde karşı çıkması beklenen Türkiye’nin İslamcı
muhalefeti bile vurdumduymaz oldu. ‘Türban’ Özgürlüğü Örgütlenmesiyle ve
eylemlerle birlikte kurumların ve toplumun tepkileri ölçüldü. Gerektiğinde
suikastlar düzenlendi.
605/597- Mustafa Kemal’in, 27 Aralık 1919’da
yabancılarla yatıp kalkanlara verdiği şu yanıtı okuyunca, TBMM’nin içine dek yabancıları sokup, ahlak
dersi alanları, kendi güvenlik güçleri ya
da memurlarıyla ilgili "‘yolsuzluk” araştırmalarını yabancı parasıyla ve
yabancı elemanlarla yapmaktan
çekinmeyenlerin unutulmayacağına kuşku yoktur. Şimdi bir kez daha M, Kemal’i dinleyelim:
“Tekrar ediyorum, aleyhimizde ileri sürülen değerlendirmeler
yanlıştır. Bu gerçek, (hem) tarih, (hem de) mantık açısından sabittir. Bu
hususu, yalnız Batı’ya değil, hatta vatandaşlarımıza da, ehemmiyetli bir
surette ihtar etmek gereğini duyuyorum. Çünkü ender de olsa, üzülerek
işitiyoruz ki, milletin tarihini okumamış veya milli duygudan yoksun kalmış
olan bazı kişiler, yabancıların aleyhimizde ileri sürdükleri suçlamaları
reddetmemenin yanında vatanını ve milletini kusurlu göstermekten çekinmiyorlar.
Bugün bile, sultani mektebinin salonlarını aleyhimizde konferans verdirmek için
yabancılara açanlar var. Bu gibilere lanet.”
Görsel: H.G.
Doğru tespit! Bir de kendi içimizde işbirlikçileri var. Vatanı ve milleti kendi çıkarları uğruna satan kişiler. Bir de sistemi öyle kurmuşlar ki her zaman iktidardalar. Ben desteklediğimiz parti ve örgütlerin bile iplerinin küresel sermayenin elinde olduğunu düşünüyorum. Her türlü imkânsızlığa rağmen Kurtuluş Savaşından sonraki yıllar gerçek manada bağımsız olduğumuz ve vatanı milleti düşündüğümüz yegâne zaman dilimi. Daha sonraki yıllardan bugüne kadar geçen süre askeri olmasa bile ekonomik, kültürel bakımdan işgal edildiğimiz yıllar olarak tarihteki yerini alacak.
YanıtlaSilKaystros Tyrha, Atatürk sonrasında kancalar atılmaya başlıyor. özellikle kırklı yıllardan sonra dediğiniz gibi ağlar tam anlamıyla örülüyor. kimin eli kimin cebinde belli değil artık ne yazık ki.
SilBu kitabı biliyorum. Sivil toplum örgütleri üzerinden toplumları dizayn etmeyi anlatıyordu. İlgi çekici bir kitap.
YanıtlaSilTurgay Aksoy, haklısınız, ilginç bir kitap.
SilÇok ilginç bir kitaptır. Teşekkür ederim öneri için. 🙏
YanıtlaSilEmre Bozkuş, rica ederim. :)
Sil