O An!
Bazen öyle oluyor ki yaşadığın o an
veya duyduğun o an uyuşup kalıyorsun. Bir şey hissetmiyorsun. Hissetmediğin
için de ne yapman gerektiği hakkında bir fikir oluşmuyor kafanda.
Bir an donup kalıyorsun sadece. Anlatılabilen şekli budur o anki durumun.
“Korktuğu kora bastı” derler ya
hani, bu durum “kor” olmaya kor da dumanı olmuyor basınca. Basıyorsun,
“cısssssssssssssss” diyor bir an, o kadar. Ha, cıs’ıltıyı da duyan falan yok ha.
Yanlış değil, yanlış değil. İstersen bas da dene. “cısss” mı diyor “cızzz” mı
diyor. Mangalda “cızzz” diyor. O et çünkü.
Ortada “kor” var, “basmak” da var
ancak “korktuğu-korkan” yok ortalıkta. Korkacak kişi olmadığı için
anlaşılamıyor ya zaten söylenilip de senin duyduğun ifade. Yapmaya devam
ettiğin işe o an ara verir gibi yapıyorsun bilmeden –otomatik- bir süre
–saniyeler- sonra yavaş yavaş oksijen ilerliyor beynine. “Hoş geldin tekrar
dünyaya!”
Aradan zaman geçip gidiyor kendi
halinde. Sana da değdiriyor zaman geçerken seni şaşırtana da. Her canlı
nasibini alıyor bu dünyada. Bazıları hak ederek bazıları hak etmeden. Kim
arayıp soruyor ki zaten. Dünya tutturmuş bir düzen götürüp gidiyor yuvarlana
yuvarlana.
“O an” hatırlanıyor bir süre sonra.
Sanki bir kasette kayıtlıymış gibi, biraz cızırtılı, biraz buğulu bir sesle
dinliyor gibi oluyorsun arada bir. İlk zamanlar “boş ver” diyorsun kendi
kendine. Ancak kendi kendine söz geçirememeye başlıyorsun “o an” konusunda.
Hani şu ilkel beyinin emniyet şalterini
indirmesi var ya hayatta tutabilmek için, işte “o an” olan bu. Şalter inmiş
oluyor. Duyacaklarından “o an” etkilenmeni engelliyor. Engelliyor da bir
taraftan da kaydediyor sonra analiz edebilmen için. Anlayacağın hem hâkim hem
savcı var “o an.” Her iki görev de yapılıyor “o an.”
“O an” anlayamayıp da korkamadığın
şey sonra anlaşılmaya başlıyor yavaş yavaş. Önce ısınıyorsun o duyguya hoşuna
gitmediği halde. Güven konusunda gelip gidiyorsun sürekli günlerce, aylarca.
Yıllar da sürebilir duruma göre. Ne kimseden yardım alabilirsin ne de istemeye
gücün yeter. Bu durum altında ezilip durursun her canlandığında.
“Yeter artık” denilen bir sınır
vardır insanlarda. Kişiden kişiye değişir. Bazıları “yeter artık” diyemediği
için balataları sıyırır, freni patlamış külüstür kamyon gibi bir yere toslar.
Şansı yaver giderse kafası parçalanmadan paçayı kurtarır, tekrar gün yüzü görür
geç de olsa.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.