Telefonlu banyo
“Geldiler anne geldiler!” diyerek girdi fırından içeriye beş yaşlarında tombul bir erkek çocuk. Heyecanlıydı. Nefes nefeseydi. Annesi tam anlamamış olmalı dediklerini, “ne dedin oğlum?” dedi suratına baktı bir an. Kafasını hemen çevirdi işine devam etti. Fırında simitler vardı. Alınmaları gerekecek az sonra. O yüzden dikkati fırının içindeki simitlerdeydi.
Güzel bir ilkbahar sabahı. Kuşların
sesleri duyuluyor binaların arkasındaki ağaçlardan. Simitçi fırını odunla
çalışan bir aile işletmesi. Yıllardır simit çıkarırlar bu fırından karı koca
olarak. Kimseye muhtaç olmayacak kadar kazanırlar. Tek dertleri oğlana gelecek
hazırlamak. Oğlan geç olduğundan daha da kaygılılar. Ablaları gelin olup gittiler.
Oğlan yerinde duramıyor oturduğu
yerde kıprayıp duruyordu. Anası farkına vardı ama seslenmedi. Nasılsa söyler
diye düşünüp fırına süreceği yeni simit tavasını tamamlamaya gayret etti.
Nefesi düzelen oğlan “anne geliyorlar, geliyorlar. Duydun mu?” başını çevirip
gülümsedi anası: “gelsinler oğlum, gelsinler.”
Kadın, pişen simit tavasını çıkarıp
yeni hazırladığı tavayı sürdü içeriye ve kapağını kapattı fırının. Yeterliydi
bu günlük simit. Una bulanmış önlüğünü çıkarıp yandaki sepete bıraktı. Ellerini
yıkayıp olunun yanına gelip oturdu yanına. “gelemediler ya, nerede gördün sen
inşaatçıları?” dedi oğlunun yanağını okşayarak.
“Bu tarafa dönen sokağa giriyorlardı
anne, traktörde bir sürü tahta, direk vardı gördüm…”
“ablan gitti mi evine?”
“gitti anne.”
“kahvaltınızı yaptınız mı?”
“hayır anne, ablamın acilmiş işi,
enişteme telefon gelmiş su bekçisinden, su sıraları gelmiş oraya gideceklermiş.
Ablam da beni uyandırıp acele gitti.”
“o da geç gelmiş o zaman eve. Baban
ne yaptı, kalkmadı mıydı daha?”
“babam yatıyor anne.”
“oturma o zaman orada. Geç masanın
başına. Al oradan simit. Peynir de var dolapta. İçecek ne istiyorsan ayarla.”
“tamam anne, kakao söyleyeceğim
kahveden.”
“bana da çay söyle.”
Anne oğul birlikte kahvaltı
yaptılar. Oğlan son tekne kazıntısı, kıymetli. Gözünden sakınıyor annesi.
Sakınılan göze çöp batar misali, oğlu bir tombullaşıyor, bir cılızlaşıyor.
Termometre mübarek, havanın durumuna
göre şişip, sönüyor. Anasının da yüreğinin yağı eriyor o zayıflayınca.
Simitlerini bitirdiler anne oğul.
Fırına sürdüğü simit tavasını çıkarıp soğumaya bıraktı. Üstünü başını kontrol
ettikten sonra, dışarıya çıktı yola bakmaya. Yanlış yerden girmesinler diye
düşünüp fırının arkasındaki kapıdan girecekler çalışacakları yere. Kalıplarını
oraya indirecekler. Yola çıkar çıkmaz genç bir olan koşturarak geldi: “teyze
nereye inecek kalıplar?” diye sordu. Kadın tarif etti fırının arkasındaki
sokağı ve girecekleri kapıyı.
Olan da gelip anasının elinden
tuttu. “demedim mi ben sana anne, geliyorlar diye. Geldiler işte, geldiler.
Yaşasııııın!”
“tamam oğlum tamam, telaş etme.
Gelsinler, yerleşsinler bakalım hayırlısıyla.”
Oğlan elini çekti anasının elinden.
Gelen kalıp yüklü traktöre doğru koşmak istedi.
“nereye nereye? Traktöre yaklaşmak
yok. Benden habersiz yanlarına gitmek yok. Anlaşmıştık bu konularda. Unuttun mu
yoksa?”
“hayır anne unutmadım. Fazla
yanlarına yaklaşmadan yolu tarif edivericem. Arkaya yıkılacak diyordun ya sen.
Bilemezler onlar orayı.”
“akıllı oğlum benim. Aferin sana.
Ben düşünemedim bak bu durumu. Yine de dikkat et, fazla yaklaşma.” çoktan
koşturdu “tamam anneeee” diyerek.
Kadın oğlunun arkasından seyretti
biraz. Sonra girdi fırına. Ortalığı toparlayıp temizliğe koyuldu. Temizliği
bitirmişti ki arkadan traktörü sesi geldi. Ellerini yıkayıp yanlarına gitti.
Olan uzaktan merakla izliyordu her hareketi.
Fırın eskisi gibi kazandırmıyordu
artık. Günlük ihtiyaçlarını ancak karşılamaya başladı. Elektrikli yeni bir
fırın da açılınca işleri iyiden iyiye düşmeye başladı. Yıllardır kiracısı
oldukları evin kirası gözlerine batmaya başladı, zorlanır oldular. İyi kötü
birikimleri vardı. Fırının bitişiğine iki oda mutfak banyo, müştemilat ruhsatı
aldılar. Gelen inşaatçılar onun için geldiler.
Oğlan telefonlu banyo istiyor. Anası
da söz verdi, telefonlu banyo yapılacak. Oğlanın heyecanı ondan. İçi içine
sımıyor sevincinden. Uykularında sayıkladı durdu inşaat işi konuşulduğundan bu
yana. Anasına sorup durdu hemen hemen
her gün “anne, telefonlu banyomuz olacak değil mi?” diye. Anası da gülümseyerek
“olacak oğlum olacak” dedi her seferinde. Neredeyse mahallede konu komşu herkes
duydu oğlana telefonlu banyo yapılacağını.
Duş başlığını telefon ahizesine
benzettiği için telefonlu banyo istiyor oğlan. Anasıyla epeyce bir uğraştılar
anlaşmak için. Oğlan: “telefonlu banyo” dedikçe “tamam” demiti bu güne kadar
ama iş zamanı geldi işte. Anası tekne kazıntısının ne istediğini anlayabilmiş
değildi. Bu nedenle ağzından kaçırdı oğlan “telefonlu banyo, anne” diye
hatırlatınca “ne o?” deyiverdi. Oğlan anasının
gözlerine baktı o an ve gözleri buğulandı. Anasının kendini oyalayıp
geçiştirdiğini düşünmeye başladı. Dudakları büzüldü, göz yaşları ha düştü ha
düşecek. Anasının yüreği dayanamadı o zaman. Hatasını anladı. Öğleden sonraydı,
işleri bitti bitecek.
“bekle” dedi kapıya yönelen oğluna. Oğlan
omuz silkip ses vermeden yürümeye devam etti. “bekle dedim değil mi” diye
sesini yükseltti. Üzgün olduğu belliydi ses tonundan. Oğlan fark etti ton
değişikliğini. Arkası dönük halde durdu, gözlerini sildi ellerinin tersiyle. Döndü:
“ne var anne?” dedi başını öne eğerek. “bekle, beraber gidelim göster bana ne
istiyorsan” dedi önlüğünü çıkarırken. “sahi mi anne?” dedi yerinde hoplamaya
başladı sevinçten.
Oğlunun elinden tuttu, hadi gidiyoruz bakalım göster senin
telefon dediğin şeyi.” Oğlan sevincinden hoplaya hoplaya gittiler tesisatçı dükkânına.
Oğlan daha ilk girişte gözüne kestirdi bir tane başlık. Hemen yapıştı anasına
gösterdi. “bak, işte bundan. Gördün mü anne!” dedi ağzı kulaklarında.
Gülmeye başladı annesi. “ilahi oğlum
hiç gülesim yoktu. Çok yaşa emi!” kadın tesisatçıya: “gördün mü abisi?” dedi.
Yıllardır komşular tesisatçıyla. Tesisatçı gülümseyerek: “tamam abla tamam.
Emri olur paşamızın.” Dedikten sonra oğlana: “emin misin elindekinden
istediğine? Sana başkalarını da göstereceğim. Beğendiğin benden sana hediye.
Tamam mı? Sen de bana bir çay söyleyeceksin. Anlaştık mı delikanlı?”
“anlaştık abi anlaştık.” Dönüp
annesinin gözlerine baktı hemen, onay vardı. Seçmek için tesisatçının
arkasından yürüdü raflara doğru. Beğendi. Anasına da gösterdi. Anası da
onayladı seçileni.
Kadın daha önceki anlaştıkları
fiyata ilave ne olacağını sordu.
“olur mu abla, benim hediyem olacak
bu. Fark falan almayacağım. Çay söyleyecek sadece. Hepsi bu işte. Geldiler mi
inşaatçılar?”
“evet geldiler biraz önce.
Kalıplarını indirdiler. Yarın veya yarından sonra da başlarlar. Bir aya kalmaz
bizim işin kabası biter bir aksilik olmazsa.”
“hadi hayırlı olsun abla, hayırlısı
olur inşallah.”
Ana oğul el ele tutuşup yürüdüler
fırına kadar. Babası da gelmiş, kahvaltısını yapıyor. Oğlan haberi verdi hemen.
Basının afyonu patlamamış henüz, anlamadı oğlunun dediğini. Anlamasa da başını
salladı olumlu anlamda. Lokmasını çiğnemeye devam etti.
Yarım saat kadar geçti. Oğlan tekrar
geldi içeriye su içmek için. Babası: ”ne dedin sen demin bana?”
Kapıdan çıkıyordu oğlan: “dönüşte
söylerim baba şimdi acelem vaaaar, arkadaşlar bekliyoooooooooo” dedi koşturup
gitti. 19.01.2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.