Çarşamba, Ocak 27, 2021

Sizin kaleden ne haber.

hayat

Kalemiz, bayrak direği ve bayrak

            Kale ve bayrak direği. Savunma ve özgürlük. Kafamda bu kelimeler dolanıp durdu eşlenik olarak. Dans ediyorlardı. Aralarındaki samimiyet görülebilir türdendi.

            Evet, mecaz girdim yine kaleye. Herkesin bir kalesi vardır mutlaka, kendisini içinde güvende hissettiği. Kalenin surları anne karnındayken atılır temelleri. Darlığı veya genişliğini yaşadığı çevre ve şartlar belirler.

            Aile, temel taşlarıdır kale surlarının. Temel sağlam olması için zeminin de sağlam olması gerekir. Eğer temel sağlam değil, bataklık, balçık veya mil ise zamanla iklim şartlarından etkilenerek değişime uğrar. Bu değişiklikler de üzerinde oluşturulmuş olan kalenin sur temellerine zarar vermeye başlar. Tamir edilmeleri gerekir. Gözden geçirmek önemlidir. Gözden geçirme sıklığını her kişi kendisi belirlemelidir.

            Kale surlarında kullanılan malzeme de önemlidir ayrıca. İklim şartlarından etkilenmeleri az olmalıdır. Kalemizi oluştururken sadece duvarları örer gideriz farkına varmayız olayların. Duvarları örerken kullanılan malzeme, alet, edevat gibi gereçler de önem taşır. Ne derler: “alet işler el övünür.”

            Haydi hepsi tamam diyelim. Kalenin uzaktan görünebilecek bir yerine bayrak direği dikilir. Özgürlüğümüzün ifadesidir. Kısaca bir kale, kale surları ve bayrak direği vardır. Bayrak –flama- da astık mı tamamdır her şey.

            Oyun gibi değil mi? evet, oyun gibi. Hayat, dediğimiz oyun bu.

            Her insan ailesinin temellerini attığı bir kale ve sur duvarları içine barınak kurup bu barınakta bir ömür tüketiyoruz. Kalenin temellerinin atılmasından, sur duvarlarının örülmesinden, bayrak direği dikilmesinden, bayrak asılmasından haberimiz olmaz. Ama bunların herhangi birisinin arızalanması veya yıkımından haberimiz olur. Rahatsızlık yaşarız. Bazen fiziki, bazen psikolojik olur rahatsızlıklarımız.

            Hayatta bilinçli değilizdir, doğaçlama yaşarız, rollerimizi doğaçlama oynarız. Oynadığımız alan, sahne, farkında olmadan ördüğümüz duvarların içidir. Duvarların çevirdiği alan oyun sahnemizdir.

            Gözle görünür arıza ve yıpranmaları tamir ederiz ya da etmeye çalışırız arada bir. Tamir olundu diye düşünüp oyunumuza devam ederiz kaldığımız yerden. Senaryo yazan yoktur. Pardon var gibidir aslında ama senaryoya uyulmaz genellikle. Çünkü sahnede şartlar değişir sık sık.  Bilirsiniz, iklim yani atmosfer koşulları. Kar, yağmur yağar. Ayaz olur don tutar her taraf. Yazın yanar ortalık.

            Yaşlanmak denilen olay gerçekleşir. Yıpranmadır yaşlanma. Duvarların yıpranmasıdır. Kısmen yıpranmayı tamir ederiz veya ettiririz ama eskisinin yerini tutmaz.  Dikkat ettiniz mi çevrenizdeki taşlara, kayalara. Betonlara da desek yerindedir artık. Çevrede betondan bol bir şey yok. Zamanla yosun bağlar bazı yerlerini. Yüzeyinin ilk zamanki parlaklığı yok olmuştur zamanla. Tıpkı insanın bedeninin yüzü gibi. Deri pörsümeye, kırış kırış olmaya başlar.

            Kale içindeki hava koşulları ne kadar sert veya yumuşaksa yüzeylere etkisi de ona göredir. “duvarı nem, yiğidi –insanı- gam yıkar” denir ya kışların ağır geçtiği ve uzun olduğu zamanlarda yara daha fazla alınmış olur. Kış telaşından akla gelmez etrafa bakmak. Bir yerden ses verdiğinde bakarız zorunlu olarak.

            Bayrak, bayrak direğini unutmuş gibi davrandık şimdiye kadar. Hayır unutmadık, diktik bayrak direğini ve kişilik simgemiz olan bayrağımızı –flama- çektik yüksekte dalgalanmak üzere bıraktık.

            Herkesin bayrak direğini diktiği yer farklıdır. Bazısı kalenin girişine diker, bazısı surların en yüksek yerine diker. Hatta bazıları bayrak direği dikmek için özel bir alan yaratır ve o özel alana diker bayrak direğini ve bayrağını çeker.

            Her kim nereye ne şekilde dikerse diksin bayrak direğini, her bayrak direğinde bir bayrak vardır. Bu bayrak gözlerden ırak gibidir adeta. Evet, ters gelen bir şey gibi duruyor söyleyince ama bayrak solup dökülmeye başlayıncaya kadar görünmez adeta. Birisinin gözüne çarpar yıpranmışlığı işte o zaman dillenir olur bayrak tekrar.

            Bayrak direği paslanır veya bir şekilde zarar görür yıkılırsa yerine yenisi dikilemez. Bayrak da öyle. Bayrak da yıpranıp dökülmeye başladığında yolun sonu yaklaşıyor demektir onlar için.

            İnsan hayatı boyunca rolüne odaklanır sadece. Daima hesap kitap yapar, eksik olanları tamamlamaya çalışır fazla olanları biriktirir. Şöyle oturup da nefes alayım rahat rahat demez. Otursa da arkasından koşturan varmışçasına hemen kalkıp yarışa devam eder. Bir tür maratondur hayat. Daima kazanmak kaybetmek vardır.

            Kazanan için de kaybeden için de dur durak olmaz. Kaybeden kaybettiği yerden tekrar başlar, kazanan da öyle. Ama bayrak direkleri, bayraklar zarar görür her seferinde. Kazanıp kaybetmek fark etmez. Kazanan için de kaybeden için de aynıdır durum. Aradaki fark, kazanan daha fazla tortu bırakır arkasında, kaybedense tortularını içinde taşır daima.  27.01.2021

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.