Kumarcının Gerdek Gecesi
Kumarcılar kaybettiklerinde yüzükoyun yatarlar. Neden? diye sormuşumdur kendi kendime çocukluğumda. Yakın tanıdıklarım vardı, hep öyle yatarlardı. Kimseyle de konuşmazlar, nerede yüzükoyun uzanacak kadar yer buldular mı bırakıverirlerdi kendilerini oraya boylu boyunca. Kolları da yanlarda esas duruşa geçmiş gibi olurdu.
Büyüdüğümde,
lise yıllarımda oynamaya başladım kumar. Poker, yanık, okey gibi oyunları az da
olsa paralı oynardık. Bazen ciddi sayılabilecek –benim için- kayıplar
yaşanırdı. İnsanın canı yanıyor o zaman. Bir daha oynamayacağım diyordum arada
bir ama dayanamayıp oynuyordum yine. Ama kendimi kontrol etmeyi öğrenmiştim.
Risk aldığımda canımı yakacak kadar kaybı göze almıyordum. Kumarda kazandığım
paraları her zaman ayrı cebimde tutmayı prensip edinmiştim kâr, zarar durumumu
bileyim diye. Bir taraftan da haram para sayıldığından başka paralarımla
karışmasını istemiyordum. Karışırsa bereketli helal paramın bereketinin
kaçacağını düşünürdüm.
Galiba
birkaç kez kayıp yaşadığımda ben de tıpkı kumarcılar gibi yatmıştım. İçimin
yangısını başka türlü bastırmak kolay olmuyordu. Yangının üstüne çarşaf örtmek
gibi bir şey, oksijensiz kalan yangın mecburen sönerdi. Yüzükoyun yatınca
aynısı oluyor.
Bir
kumarbazı anlatırlardı çocukluğumda yaşlılar. Delikanlının biri kış günü düğün
yapmış. Öğleden sonra gelin alınmış baba evinden ve yeni evine götürülmüş düğün
alayı tarafından. Daha erken olduğu için damadı arkadaşları birkaç saatliğine
yanlarında götürmüşler zaman öldürsün diye. Kahveye gelmişler, oyun kurmuşlar
hemen. Gençlerin oyunları her zaman hararetli olurmuş. Namlı kumarcıymışlar
yani.
Oyun
oynarken dalmışlar, düğünü unutmuşlar sabaha kadar kahvede kumar oynamışlar.
Sabaha yakın aklına düşmüş gelin, damadın. Apar topar kalkıp gitmiş uykusuz ve
yorgun, bitkin haliyle. Kapıyı açmış ki gelin yatağın kenarında oturmuş
bekliyor öylece. Duvağı açılsın diye.
Damat
uykusuzluk ve yorgunluktan, belki biraz da laf yeme korkusunun heyecanıyla
gelinin arkasına atmış kendini yüzükoyun. İş yapmaya mecali de yokmuş, durumu
daha da kötüleşsin istemediğindenmiş o davranışı. Elindeki yarılamış sigarasını
da unutup parmakları arasında uyuyup kalmış. Gelin bir süre daha beklemiş ama
faydası yok o da uzanmış yanına damadın.
Gerdek
gecesi için çarşaf bekleyen tanıklar damadın içeriye girmesinden kısa bir süre
sonra yanık bez kokusu duymaya başlamışlar. Bir süre sonra da kapı altından
duman gelmeye başlamış. Telaşla, bağrış çığrış açmışlar zorla kapıyı ki gelin
ve damat yanyana uzanmışlar yatıyorlar hâlâ. Uyandırmaya çalışsalar da
boşunaymış. Apar topar birisi gelini, bir başkaları da damadı omuzlarına
attıkları gibi en yakın sağlık ocağına götürmüşler. Neyse ki ucuz atlatmışlar.
Doktor ve hemşireler müdahale etmişler. Bir süre orada kaldıktan sonra
kendilerine gelmişler ve şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuşlar. Köye gelinceye
kadar tekkelime çıkmamış ağızlarından. Nefes alışlarını bile saklamışlar
diğerlerinden. Gelinin gelinliğinin bir kısmı yanmış o gece.
Ekin tarlalarının, kahvelerin ve
dullukların eğlence konusu oldu uzun yıllar. Gençlere öğüt verirken yaşlılar o
olayı anlatmaya başladılar, hele kumarın kötülüğünü anlatmaya kalktıklarında
kumarcının evini, barkını, aşkını kendi başına çalan biri olarak allayıp
pullayıp koyuverirlerdi ortaya. 19.06.20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.