Şapka Yuvarlama İhtisası
Okulu ilk ay içinde bırakıp giden arkadaş geldi aklıma koştururken. “Anamın tarna aşını, bulgur aşını özledim, çok özlüyom.” Demişti bir akşam oturup ikna etmeye çalışırken. Bir türlü vaz geçiremedik onu ve onunla birlikte beraber kaldığı amca oğlunu. İkisi de ufak tefek tıfıl zayıf ve sıska çocuklardı tıpkı benim gibi.
Zaman
akıp gidiyordu su gibi hiç haber bile vermeden bize. Biz de büyüyorduk bu
arada, belki de akıllanıyorduk kim bilir.
Yaşam denilen canavarla boğuşmasını öğreniyorduk belki de tek başımıza.
Bir gün gelip çatacaktı, çünkü canavarı yenmek için güreş tutacaktık. Güreşte yenmeliydik mutlaka, aksi halde bize aman vermeyeceğini iyi biliyorduk. Toprağın karnını nasıl yarabiliyorsam o yaşam denilen canavarın da karnını deşecektim bir gün nasılsa, bekleye görsün bakalım şimdilik…
Bir gün gelip çatacaktı, çünkü canavarı yenmek için güreş tutacaktık. Güreşte yenmeliydik mutlaka, aksi halde bize aman vermeyeceğini iyi biliyorduk. Toprağın karnını nasıl yarabiliyorsam o yaşam denilen canavarın da karnını deşecektim bir gün nasılsa, bekleye görsün bakalım şimdilik…
Bir
ay kadar geçti, aşk kuşu arkadaşımı görmedim. Hafta sonu köye gidecekler
arasında o da vardı. Cuma gün okul kapanış töreninden sonra hızla evlerimize
gidip bir arkadaşın evinin önünde toplanıyordu gitmek isteyen çocuklar.
O günden sonra
benden uzak durmaya çalışmıştı demek ki, yine de öyle yapıyordu. Pek yakınıma
gelmiyordu. Birlikte ormanlar içindeki patika yoldan yürüdük dinlene dinlene on
kadar kızlı erkekli çocuk. Öptüğü kız da vardı gidenler arasında. Herkes
duymuştu zaten. Kız kızmış görünmüyordu aslında. Onore olmuştu; kaç kızı böyle
öpen vardı sanki!
Üç saat kadar
sonra köye çıktık. Bazılarında okul üniforması ve ay yıldızlı şapkası
vardı üzerinde. Paşa gibi hissediyor
insan kendini o ay yıldızlı, mavi, koyu lacivert şapkanın altında. Ah bir de uzun
boylu, sırık fen öğretmenimizin törenlerde şapka yuvarlama huyu olmasa!
Adamın tek
zevki, çaktı mı tokatı, ay yıldızlı güzelim şapkamız kafamızdan hopladığı gibi
merdivenlerden aşağıya kadar neredeyse 15-20 basamak yuvarlanıyordu toz toprak
içinde kalarak. Tokatın yeri de yanmaya başlıyordu ama şapkanın yuvarlanışını
seyretmek daha da üzüyordu.
Öğretmenimizin
en önemli ihtisas konusuydu ay yıldızlı şapkayı yuvarlamak. Belki de tez bile
yazsa olurdu çünkü hiçbir kimse o gibi yuvarlayamazdı o ay yıldızlı şapkayı kafalardan.
Ne kadar sıkı geçirirsen geçir kafana mutlaka hopluyor baştan ve ver elini
merdiven basamakları.
Törenlerin en
zevkli yanı şapka yuvarlanmasıydı ve mutlaka her tören öncesinde birkaç güzelim
ay yıldızlı şapka yuvarlanıyordu can havliyle o merdiven basamaklarından.
Köye
vardığımız zaman bazı arkadaşların anası tavuk pişirirdi özel olarak çocukları
için. Benim için hiç tavuk falan pişirten olmadı ama o sıcak ev yemeğini yemek
kadar lezzetli başka bir zevk olmuyordu. Dünyaya bedeldi benim için, ha tavuk
ha da kuru fasulye. Anam da başka yapardı güveçte kuru fasulyeyi hani, ye ye
doymak bilmiyor insan bir de yanına el yapımı turşu varsa değme gitsin.
En çok da
küçük kardeşimle -erkek- güreşmeyi özlerdim ve her seferinde akşam yatmazdan
önce kan ter içinde kalıncaya kadar güreşirdik yere serilmiş yatak üzerinde ve
öylesine sızar kalırdık yatağın üzerinde ve anamın yorganı üstümüze örtmeye
çalışmasıyla uyanırdık sonra yorganın altına girip birbirimize sarılarak uyur
kalırdık.
Cumartesi
sabahı oldu, kuş gibiydim. Bu aylarda bizim bahçede darı, bağda gözden kaçan
üzüm salkımları olurdu. O simsiyah salkımları bulmak bir zevk ve mucize olurdu
benim için. Aşk kuşu arkadaşım aklıma geldi birden ve onu da alıp bahçeye götürmek
istedim. Onların bahçelerinde o zamanlarda bir şey kalmazdı hem de üzüm bağları
yoktu. Darı ütüp, birer ikişer bulabildiğimiz kadar da üzüm toplardık.
18-08-2017-1927
Bunları her okuduğumda çocuk saflığını hissediyorum. Çok güzel, elinize sağlık. :)
YanıtlaSilİrem E.
SilTeşekkür ederim,haklısınız, saflık ve temizlik çocukluklarımızda, hep öyle kalabilsek keşke ama olmuyor işte, yaşam izin vermiyor ona da.Yaşam değiştirip gidiyor bizi ve çocukluğumuzdan uzaklaştırıyor. İçimizdeki yaşayan çocuğu bile duymaz görmez oluyoruz zamanla. kendimize yabancılaşıyoruz git gide. :)
güveçte kuru fasulyeyi ve el yapımı turşu Güveçte kuru fasulyeyi en son 10 yaşında köyde yemiştim öyle bir tat yok :) abi canımı istettin vallahi :P
YanıtlaSilcemal altıntaş,
Silhaklısın elbette, o zamanlar tatlar da çok farklıydı, her şey doğaldı köyde. Bir de bana sorun, yazarken ağzım sulana sulana yazdım. Burnumda tüttü yemeğin sıcak buharı. :)
Güveçte her yemek güzel olur.:)
YanıtlaSilbahce perim,
Silhaklısınız elbette, sizden duymak daha da güzel. Ben bayılırım güveçte pişen yemeklere, hele bir de odun ateşinde pişerse tadına doyamam. hala güveçte kaynamış sütle yapılan o yanıksı yoğurtun tadına hayranım, Kırklareli'nde yediğimde çok şaşırmıştım. :)
Şapka yuvarlama olayı da ayrıymış doğrusu. Her sahneyi gözümde canlandırmaya çalıştım. Yine güzel,samimi anlatmışsınız. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilEbemkuşağı,
SilTeşekkür ederim. Beğenmenize sevindim. Üç yıl okul dönemleri boyunca, haftada iki gün -pazartesi, cuma- seyrederek yaşarsanız, anlatmakta özel bir çaba sarf edilmiyormuş, ben de yeni farkına vardım.