"Sınıf temizliği" |
Cavırın Garısı
“Tamam o zaman, biz de yardım edelim ne yapacaksanız, sonra da top oynarız olmaz mı öyle?” dedi şişman olanı hevesle. “Tamam, olur bitirirsek, epeyce var ama.” Dedim. Hiç itiraz etmeden koşturmaca el arabasını ve daha fazla kazma kürek alıp geldim.
Canla başla
çalıştı çocuklar ve terler içinde kaldılar hamlıklarından, ellerinin içi
kabardı. Bitirmiştik iki üç saat içinde. Sonrasında teslim ettik kazma, kürek
ve el arabasını hademeye. Hademe inanamadı bittiğine ve hepsine tek tek baktı, ağaçların dibindeki havuzların.
“Afferin çocuklar be, ne kadar da hamaratmışsınız siz, sizden iyi çiftçi ve bahçıvan olur. Hadin bakem gidin gari, ben teslim aldım malzemeleri, yarın da sölerim müdüre.” Dedi adam şaşırarak. Demek ki bizden fazla bir beklentisi yokmuş çırpı adamın.
“Afferin çocuklar be, ne kadar da hamaratmışsınız siz, sizden iyi çiftçi ve bahçıvan olur. Hadin bakem gidin gari, ben teslim aldım malzemeleri, yarın da sölerim müdüre.” Dedi adam şaşırarak. Demek ki bizden fazla bir beklentisi yokmuş çırpı adamın.
Çok zayıfça çırpı gibiydi hademe adam. Bir seferinde yüzüne ”amca, karın sana az mı yemek yapıyo, çok zayıfsın da’” demiştim, kulağımdan tuttuğu gibi kaldırmıştı beni yukarıya ve ayaklarımın yerden kesildiğini hissetmiştim.
“Heee öyle yapıyo, cavırın garısı, sen nerden biliyon len? Bok gada başınla çok şeyle biliyon sen, burnun bokdan gurtulmaz böle gidesen.” demişti bana dişlerini sıkıp gözlerimin içine kızgın kızgın bakarak.
Daha sonraki
zamanlarda da hikayeler anlatıverirdi bize hademe, fırsat buldukça işlerinden.
Bazen teneffüs aralarında bazen de bahçeye oyun oynamaya geldiğimiz de o da
orada olurdu.
Bir seferinde
yine oradaydı, soğuk bir gündü. Sınıfları temizlemeye gelmiş, daha doğrusu
yıkamaya. Okulumuz yeniydi, tabanları betondu, renkli taşlar vardı betonun
içinde. Her sınıf farklı renklerdeydi. Bolca su ve deterjanla yıkıyordu
hanımıyla birlikte.
Okul |
Hanımı da çırpı gibiydi ama güler yüzlüydü, pek ısınmıştı içim hanımına.
Belki de anasızlıktandır, gurbet ellerde olduğumdan. Sesi tıpkı anamın sesi gibiydi.
Hanımına beni göstererek “aha bak o dediğim çocuk işte bu, hani demiştim ya sana birinde, bi çocuk bana ‘garın yemek yapmıyor mu sana, deye?’ öyle deyince hademe amca, güldü kadıncağız anaç anaç. İşini bırakıp çömeldi olduğu yere fistanını düzelterek ve dizlerinden aşağı kapatarak.
“Ah yavrım yapmamın heç, o gördüğün adam benim evimin direği, yavrım benim, çoccaklarımın da ağa babası. Allah öle yaratmış onu da ne yaparsın, biraz kelli felli olsun deye çok uraştım emme olmadı, ben de bıraktım sonunda olduğu gibi gabullendim çırpı mırpı işte. Bölesi daha eyi belkim, beni dömeye filen cesaret edemeyo hiç olmazsa, bugüne gada bene bi tisge bile vumadı, yeltenmedi de hiç. Bek feydalıdır o hademe amcanız.”
Bir süre
çömeldiği yerden başını kaldırarak benim yüzüme baktı hiç nefes almadan. Neler
düşündü kim bilir, nedense kalktı ayağa sonra ve benim yanaklarımı avuçlarının
içine aldı “sen burdan değilsin ellem, öyle mi?” dedi. Başımı sallamakla
yetindim evet demek için. Tılsım bozulsun istememiştim o an. Evimde gibiydim
anam seviyordu beni.
“Bak ne decem sana, yarın okuldan çıkınca bizim gızla eve gelceniz birlikte, sen biliyon mu benim böyük kızı?” yine başımı salladım biliyorum anlamında. “hah işte o gızla birlikte gelcen tamam mı, utanmacen. Bi gözel yemek yapcem ben de size. Geldiğinde görecen bu zayıf amcana nasıl yemek yaptığımı ve ne kadar çok olduğunu, anladın mı benim dediklerimi? Tekrar et bakem” dedi sevgi dolu kadife gibi yumuşak ve sıcak sesiyle, çekti ellerini yanaklarımdan.
“Yarın akşam
senin böyük gızı bulcem, onunla sizin eve gelcem.” Dedim hayal dünyasındaymış
gibi.
“Afferin sana,
akıllı olana benziyon sen, oyuna moyuna dalıp unudam deme sakın, emeklerim
boşuna gide sonra, anladın mı yavrım?
Başımı tamam anlamında sallayarak uzaklaştım yanlarından koşarak.
Başımı tamam anlamında sallayarak uzaklaştım yanlarından koşarak.
18-08-2017-1927
ilginç bir bölüm daha..Cavırın garısı,pek sıcakkanlıymış.. :) bakalım gençlere nası yemekler yapacak? :)) ellerinize sağlık..
YanıtlaSilErtuğrul Yıldırım,
Silevet haklısınız, pek sıcakkanlıydı. Anadolu insanımız sıcakkanlıdır aslında ya! bakmayın sonradan bozulmalara, hala da dejenerasyona uğramayan çok var memlekette. Cavırın Garısı'ysa nesli tükenmeye yüz tutan varlıklardan. :)
Teşekkür ederim, beğenmeniz beni sevindirdi. :)
Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilHuzur Mutluluk,
SilTeşekkür ederim.
Şivesel konuşmalar hoşuma gidiyor benim.Bakalım yemek gerçekleşecek mi? Ya da yemekten sonra neler olacak? Merakla bekliyorum.Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilEbemkuşağı,
Silkabul gören genel edebi yazım kurallarına göre pek tavsiye edilen bir durum değil ama belli duygu ve anlatımları başka türlü de anlatabilmek mümkün değil öyle ki: Bazı şivesel kavramlar hiç bir şekilde anlatılamıyor, örneğin: "garik demeyelim garik emi garik, Istanbol'a geldik garik." gibi.
Teşekkür ederim, umarım diğer bölümleri de seversiniz. Hoşça kalın. :)
Ellerinize sağlık, gülümsetti yazdıklarınız...
YanıtlaSilSaadet Uslu,
SilTeşekkür ederim, gülümsetebildiğim için sevinçliyim. Umarım gelecek bölümlerde de gülümsetebilirim. Hoşça kalın. :)
Cavırın karısı tıfıl hademe tencere kapak olmuşlar,sanki.:D
YanıtlaSilbahce perim,
Sil"tencere yuvarlanır, kapağını bulur." sözü boş söz değilmiş, görmesem inanmazdım. :)
Bakıyorum da, sizin de gözünüzden bir şey kaçmıyor. :))