"Çam ağacı" |
Eller Zehirli Olur
Kendi elleri de aynıydı benimkiler gibi, yaklaştırdı
yuva gibi olan ellerinin ağız tarafını. Hafifçe genişletti, ağızdaki ilk
yavrunun çıkıp benim elime geçebilmesi için. Evet işte, elimin üstünde ve
avucumun içindeydi palaz.
Bir süre öylesine tuttum avucumu,
nefes almayı durdurmuştum. Sesi de çok seyrek çıkıyordu palazın. Bir süre sonra
tekrar başladı ses vermeye. Abla ayağa kalktı bana bakarak “Hadi gidelim” dedi
ve yürüdü, ben de arkasından. Şapkası kafasındaydı yine.
Otlayan ineklerimizi görebileceğimiz
bir ağacın gölgesine oturduk. Şapkasını çıkardı abla ve yere koydu. Tek eliyle
yapıyordu yapmak istediklerini, yeri biraz deşerek ince kum çıkardı ve
kısımlayarak şapkasının içine koydu, iki üç avuç kadar. Elindeki yavruyu koydu
şapkanın içine. Palazın kaçmaması için hafif büzmüştü şapkayı “koy içine sen de
ablam, eller zehirli olur, fazla kalırsa avucunda, ölür, elinin teri bulaşmasın”
dedi ve ben de hiçbir şey anlamadan palazı şapkanın içine koydum.
Ahlat-Yabani Armut |
“Bunlar senin, senin için yakaladım.
Benim evde var ve büyüdü.” deyince dünyalar benim olmuştu. Nihayet bir kekliğim
olacaktı. Ne de güzel besleyeceğim onları, gözümden bile sakınacağım, söz
verdim kendi kendime içimden.
“Kafesin var mı evde?” dedi kadifemsi sesiyle. “Yoook” dedim telaşlı telaşlı. “Olsun, üzülme bende var bir tane daha, sana veririm onu sen yenisini alıncaya ya da örünceye kadar, sahi neden hemen örmeye başlamıyoruz?” dedi sevinçle.
“Sen bunlara iyi bak, kaçırma
sakın.” dedi ve kalktı yerinden koşturmaya başladı patlangaç ağaçlarına doğru.
Bakakaldım arkasından.
"Patlangaç" |
Ulaştı patlangaç öbeklerinin yanına, başladı çatır çatır kırmaya kalem kalınlığındaki filizlerini. Kırıp kırıp yere atıyordu, yarım saat kadar kırmaya devam etti ve sonra bir araya toplayarak kucağına alıp yanıma geldi, yere bıraktı onları ve oturdu gölgeye yanıma.
“Şimdi sen yaprak ve çatallarını temizleyeceksin bunların, ben de senin temizlediklerini öreceğim ve senin de bir kafesin olacak, şu üstündeki göyneğini de altına bağladık mı tamamdır bu iş. Bu günlük çıplak dolaşırsın sen de olur mu?”
"Abla kafes örüyor" |
“Heyyy! Hadisene niye duruyorsun öyle ellerin havada, temizle şunu bak elimdeki bitiyor, yeni çubuk lazım.
Sen yetiştirmezsen bu iş yetişmez anladın mı? Hadi acele et!” diyordu abla. İrkildim birden ne dediğini tam anlamamıştım “ne dedin?” diyebildim şaşkınlıkla.
“Güneş mi aldı yoksa seni, yüzün pancar gibi kızardı birden, dur bakayım!” dedi
ve elinin tersini alnıma koydu “yok yok, bir şeyin yok, devam” dedi
gülümseyerek.
Oyun oynuyor gibiydi çok sevdiği bir oyun oynar gibi, elleri
gelip gelip gidiyordu durmadan, izleyemiyordum bile ne zaman ne tarafa
gidecekleri belli olmuyordu hiç.
Not: 4/13
1/13 gelsin...
26-08-2017-19.40
Bunlar sizin anılarınız mı? yoksa öyküler mi? , değişik samimim, içten havası hoşuma gitti, sevgiler size:)
YanıtlaSilMadame Savon,
SilAnılarım.
Teşekkür ederim, beğenmeniz beni mutlu etti. Sevgilerimle, hoşça kalın. :)
Patlangaç ağaçlarını bilmiyorum ama anılarınızda doğa ve canlı sevgisine tanık oluyorum. Samimi ve içten paylaşım için teşekkürler:)
YanıtlaSilMukaddes'çe Konuşan Satırlar,
SilTeşekkür ederim, nazik ve değerli değerlendirmeniz için. Beğenmeniz benim için kıymetli.
Patlangaç ağaç resmini de ilave ediyorum. :)