“Osmanlının Cazibesi” Filmini
İzlediniz.
Son
zamanlarda adı açıkça belli olan meşhur anlı şanlı “Osmanlıcılık artık bana
komik gelmeye başladı desem inanır mısınız, neden? diyenleri duyar gibiyim. Aslında
trajikomik demek daha doğru olacak ama güldürüyor işte.
Gelin siz
gülmeyin. Bir film seyrediyorsunuz diyelim. Filmin adı “Osmanlının Cazibesi.”
İşin ilginç yanı Bu ülkede her delikanlı ok atar ve attığını da vurur. Kuşlar
bile geçmeye korkarlar ülkenin üzerinden geçmeye. Oldukça genişlemiştir toprağı.
Derken sınırlardan ötesine gidebilmek yılları alacak hale geldiği için koskoca
orduları süremez hale gelirler. Sürmeyi denedilerse de varacakları yere
varıncaya kadar ordunun çoğu bitkin düşer savaşamayacak hale gelir.
Derken batı
denilen gâvurlarda tüfek icat edilmiş, çakaralmaz bile olsa adamı mıhlıyor
olduğu yere. Osmanlının Osmanlarındaysa hala uzağa atabilen yay ve okları var.
Dayanamıyor garipleeeer.
Tüm
toprakların ve insanların sahibi, atası olan kral, düşünüyor düşünmesine de,
tek çareyi tüfeklenmede buluyor. Ancak bir de baksa ki askerlerin hepsine tüfek
alabilmek mümkün değil. Hem de birbirlerini vuruyorlar, acaba delikten ne
görünüyor diye bakarlarken, elleri kazara tetiğe dokununca al gitti bir yiğit.
Neyse, çare
tükenir mi, elbette tükenmez. Eski askerleri terhis ediyor ve esnaf yapıyor,
toprak ağası yapıyor her birini ki haksızlık olmaya sonra tepesine çökmesinler.
Akıllı adam ne olsa. Yeni askerler alıyor ve eğitiyor.
Derken adam
bakıyor ki daha fazla ihtiyacı yok toprağa, eken biçen yok. Yetsin bu kadar
deyip oturmak istiyor tahtında raprahat. Ha unutmadan, yerlerine göz koyma
ihtimali olanları da ortadan kaldırıyor bu adamlar, ecik çocuk demeden hem de.
Anasının karnında varsa bile farkına varırsa yandı. Neyse ki şanslılar o
zamanlarda ana karnını görebilen aygıt yok daha.
Tam da kral
rahat edeceği yerde, biraz alışmaya başlamışken al sana isyanlar. Eski askerler
ayaklanıyorlar hacılar hocalarla, baldırı çıplaklar da arkalarında, “Allah Allah”
nidalarıyla akşam karanlığı basmaya başlarken kapıya dayanmaya başlıyorlar.
“Filan kişinin kellesini verin.”
Veriyorlar kelleyi, gidecekler diye beklerken tutturuyorlar bu sefer
“kralımızı, babamızı çok özledik, nurlu yüzünü görmek isteriz.” Haydaaa! Olacak
iş mi bu şimdi? “yarın gelsinler, gündüz gözü” diyor kral ve haber gidiyor.
Arkası devam edip gidiyor.
Gâvur
memleketlerinde “akıllı yönetim” diye söylenen bir yönetim icat etmişler,
kralın kulağına kadar çalınıyor bu durum ama bozuntuya vermiyor hiç.
Gel zaman,
git zaman derken Fransa karışıyor iyice. “Cumhuriyet” diye bir şey icat
etmişler, kan gövdeyi götürmüş bir türlü oturamaz kıçının üstüne. Sonunda galip
geliyor ama demeyin gitsin bedeli çok ağır olmuş.
Gâvur
memleketlerinde hızla icatlar, bolluk, bereket yağıyor ve akıyor sokaklarından.
Osmanlı memleketinin kralının kulağına kar suyu kaçar iyice. Gelen vezir
kulağına bir şey söyler, giden elçi bir şey söyler falan çaresini bulur kral
hemen.
Haber salar
evlatlarına –tebasına- “sizleri göresim geldi, topluca gelin” diye. Duyan
gelir, duyan gelir mahşeri kalabalıktır sarayın önü. Tüm ihtişamıyla çıkar
oturur tahtına. Parlamaktadır güneş ışığı vurunca karşıdan. Toplananların
gözleri kamaşır.
“Evlatlarım,
ben sizlere yetemiyor muyum?
“Allah uzun
ömürler versin, Allah başımızdan eksikliğinizi göstermesin.” Tüm kalabalıkta
bir dalgalanma olur, kimisi burnunu siler kimisi gözyaşlarını derken uğultu
kesilir.
“Sizlerden
de razı olsun evlatlarım. Berhudar olun. Hiç meraklanmayın ben size de yeterim
ananıza da. Gözünüz arkada kalmasın. Serde erkeklik var, öyle değil mi
şimdi?” Der çekilir içeriye. Ancak bir
telaştır alır yürürken. Çişi gelmiştir kralın. Bağrışmaya başlar
etrafındakiler: “İbrikçiler, havlucular, ayakyolcuları, …” daha sayar da sayar.
İyice sıkışmış olmalı, helaya vardığında hazır olmak için giderken don tuman
atarak ilerler. Arkadan toplarlar peşinden gelenler. Neyse, bir kaza, bela
yaşanmadan iş tatlıya bağlanır. Bahşişler dağıtılır. Herkes memnundur halinden.
Kral da rahatlamıştır.
Kalabalık
uzun bir süre dağılmadan dalgalanır durur akşam karanlığı bastırmaya yakın
zamana kadar. Kral rahatlamıştır. En azından bir süre gideceğinden emindir.
08.11.18- Halil Gönül
Çok farklı bir bakış açısıyla ne güzel anlatmışsınız, emeğinize sağlık. Bir de aradan uzun yıllar geçer o ülkenin torunları genç, dinamik devlet kurmuşlardır. Ancak birilerinin aklı hala okta kalmıştır...
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Ne yazık ki evet. Gelecek yüzyıllarda bunları anlatabilmek zorunda kalacak tarihçilerimiz.
Sil