Osmanlı ve Bugün
“Du bakali” hikâyesini duyanlarınız
vardır eminim. Hani şu kayığa binen kadının hikâyesi. Kayığın küreklerini çeken
adam ve kadın birlikte açılmaya başlarlar ve kadın yalnız yabancı bir erkekle
merak ve korku içinde açılmaya başlarlar. Arada bir yabancı adam kadını taciz
eder, kadın “du bakali hele” diyerek korkusunu bastırır, devam eder yönü
bilinmez yolculuğa. Adamın her adımında “du bakali” diyerek bastırır
korkularını derken tecavüze kadar varır iş ve korkulu kadın hala “du bakali hele”
diyerek korkularını yatıştırır.
Osmanlı imparatorluğunun
aralarda çöküş noktasına gelip tekrar toparlandığı zamanları olmuştur. Bu çöküş
zamanlarından birisi de Hürrem Sultan’ın İbrahim’i çocuk yaşta kaçırıp
saklayarak Osmanlının zürriyetini kurtarmıştır. İleriyi görebilen kadın olarak
Hürrem Sultan’ın kıymeti bilinmez ve torunu döneminde gelin kaynana
anlaşmazlığı nedeniyle gelini tarafından boğdurulmasıyla Hürrem Sultan dönemi
kapanır. Kapanır kapanmasına da Osmanlı hızla çöküşe doğru yol almaya başlar.
Aslına bakılırsa
Osmanlı yedi düvele hükmetmesine rağmen bu dönem çok fazla uzun sürmez. Nedeni çok
açıktır. Kendisini ayakta tutan köylülerdir, çift hane denilen bir çift öküzle
işlenebilecek toprağın köylü aileye verilerek ekip biçmesi sağlanır ve
korunurlar diğer güçlere karşı. Köylüler vergisini de verirler.
Ayakta kalmasının
diğer bir nedeni ise sınırları koruyan uç beylerinin katıldıkları savaşlarda
elde edilen ganimet gaza’ ya yani savaşa katılanlara belli miktarda pay edilir,
toprak ise ekip biçecek olanlara dağıtılır.
“Devlet Baba”
tabiri yaygındır bu topraklarda. Hatta neden “Devlet ana” denilmediği
tartışılırdı bir zamanlar. Ayrıca yalnızca bizde kullanılan başka bir deyim
daha vardır. “Köylü bu milletin efendisidir.”
Bu deyimlerin
çıkma nedeniyse Osmanlıda gizlidir. Osmanlının ayakta kalmasına en büyük katkı
köylülerin ekip biçtiği topraklardan gelmektedir, hem vergi olarak hem de diğer
yaşayanları beslemek açısından. Bu nedenle de Osmanlı yönetimi daima köylüyü
koruyup kollamıştır eşkıyalara ve açıkgözlere karşı. Ağalara, beylere karşı. Dolayısıyla
köylüyü koruyan bir idare olduğu ve bu idarenin de başında erkek bir kral
olmasından dolayı “Devlet baba” inanışı hâkim olmuştur köylüde. Kral aynı
zamanda hem toprağın hem de insanların tek sahibidir Osmanlı’da.
İşin kötüsü
tarikatların güçlenip baskın hale geldiklerinde kadı ve Şeyhülislam’ın devreye
girmesiyle halk galeyana getirilip Kral’ın kapısına dayanırlar ve istediklerini
yaptırmaya güçleri yetermiş. Kral olan kişinin zayıf durumunda benzer
davranışlar sıklıkla görülür Osmanlı tarihinde. Fetihler yapılamaz hale
geldiğindeyse bütün idare tek merkezden idare edilemez hale gelir ve
karışıklıkların önü alınamaz olduğunda sürekli tavizler verilerek dengeler
değişir hale gelirmiş.
Batı devletlerinde
akılcı bir yönetime geçilmiş olmasına rağmen Osmanlı istediği halde bir türlü
akılcı yönetime geçememiş istemiş olmasına rağmen. Her adım atışında “Şeriat”
elden gidiyor diye tarikatlar ayaklanıp kralın kapısına dayanmışlar. Değişiklik
fermanları yayınlansa da gücü yetmemiş kralların. Sonuç belli. Çöküş kaçınılmaz.
Prof. Dr.
Halil İnalcık’ın “Devlet-i Aliyye 1 ve 2” okunursa bu yazıda söz konusu ettiğim
tüm konulara açıklık bulacaksınız. Osmanlı’nın
geriye dönüşünün mümkün olmadığını, olamayacağını da açıklıkla göreceksiniz. İçinde
bulunduğumuz Cumhuriyet döneminin sancılarının da nereden kaynaklandığını
anlayacaksınız.
Gelinen noktadaki
daha önemli konu ise, bu saatten sonra ne Osmanlı’ya dönüş olur ne de
Cumhuriyetin ayakta kalması kolay olur. Dinamit ateşlendi epeyce zamandır. Osmanlının
son günlerindeki çöküş noktası zamanlarındayız adeta. Osmanlı’yı çökerten
şeyler bir bir ayağa dikilmeye çalışılmaktadır. Gelecek oldukça zorlu bir yol
olacaktır. Bu durum çok uzun ayakta kalamayacak ancak içerideki fay hatları
tamamen açılacaktır. Gelecek zamanlarda yaşanacaklar ve iyi niyetli ileri
görüşlü vatandaşların davranışları duruma yön verecektir.
Atatürk gibi
aydınların Osmanlının son 200 yıldaki Tanzimat vb. yenilikçi hareketlerinin
sonucunda iyi eğitimli subaylar yetişebilmiş olmasından kaynaklıdır. Duruma el
koyarak uzun bir çalışma ve iyi bir dayanışma sonucu genç Cumhuriyet kurulabilmiştir.
Şimdi o şans kesinlikle yoktur çünkü yetişenlerin durumu ortadadır.
06.11.18- Halil Gönül
doğru tesbitler, detaylı bilgilendirme. Yine umut vardır geleceğe dair her daim. Gerekirse karşı koyma gücümüz de olmalıdır kendimiz ve gelecek nesillerimiz için. Zaman uyanık olma zamanıdır.
YanıtlaSilBu topraklarda yaşama savaşı vermiş bu insanların geçmişinde Osmanlı ve daha öncelerinde o kadar çok kötülükler yaşanmış ki, diğer toplumlarda olduğu gibi parlamadan zamana bırakıyor bazı şeyleri. net görmesi biraz zaman alıyor ama sonuçta görebiliyor her şeyi diye düşünüyorum. Bu zamanların boşa geçen hayalperestlik olarak değerlendiriyorum. ileride tarih, Türklerin ve Türkiye'nin cehalette doruğa çıktığı zamanlar diye yazacak sanıyorum.
Sil