Öküz |
RECEP’İN DAYILAYI
Yoğun
hasat işleri öncesindeki olağan günlerden bir gün ve zamanın çoğunluğu ev
işleriyle ve tamiratla geçer genellikle. Anam ve babamın öğleye kadar yatakta
kaldığını görmedim hiç bu yaşıma-dokuz yaşındayım- kadar.
Her gün aynı saat da kalkılır, el yüz yıkanır, sofraya oturulur ve kahvaltı yapılır sonra da herkes dağılır sofradan. Kim ne iş yapacaksa o işle uğraşmaya başlar.
Babam “ekinler geliyor, düvenin dişlerini tamir edeyim” dedi sofradan kalkarken.
Onun
sözü biter bitmez -belki de bitmemişti, nefes alış anında- anam “ben de Receple
bahçeye gidip bir şeyler toplayayım, suyu da geldiyse sulayıp geliriz; öğleyi
bulmaz döneriz olur mu Recep?” dedi. Bunu duyan recep -beş yaşında- el çırparak
sevincinden ayağa kalktı hemen “olur ana, ben sularım bahçemizi” dedi. Çok
sever bahçeyi. Hele anasıyla gitmeyi daha çok sever çünkü eşeğin semerine biner
tek başına ve anam da eşeğin yularından tutup önünden çeker götürür. Çoğu zaman
aralarında kavga çıkar bu yüzden. O eşeği koşturmak ister, anam izin vermez
düşer bir yeri kırılır diye. Çok yorgun olduğu zaman biner anam eşeğe, recep de
arkasına biner o zaman. Ancak anam recebin arkaya binmesini istemezdi beş altı
aydan beri, kolu kırılmıştı eşekten düşünce. Düşmesine de sebep Recep.Her gün aynı saat da kalkılır, el yüz yıkanır, sofraya oturulur ve kahvaltı yapılır sonra da herkes dağılır sofradan. Kim ne iş yapacaksa o işle uğraşmaya başlar.
Babam “ekinler geliyor, düvenin dişlerini tamir edeyim” dedi sofradan kalkarken.
Anam
ikindi vaktine kadar evde çamaşır yıkadı, bir aydır yıkanmıyordu çamaşırlar ve
birikmişti. Kocaman kazanda su kaynattı, su içine atılan iki maşrapa meşe
külüyle birlikte kaynadı evin önünde. Geniş bir leğende elleriyle ovarak bazen de
ayaklarıyla çiğneyerek yıkadığı için dağ gibi çamaşırı bitirdi ikindi öncesine
kadar ve arkasından biz yıkandık, Recebi de kendi elleriyle yıkamıştı. Ben
büyük olduğum için kendim yıkanıyordum, anam yalnızca su döküveriyordu
maşrapayla tepemden. Suyu kendim alıştıramazmışım ona göre, tamamen kendim
yıkanmama varmış daha biraz. Böyle günlerde herkes sırayla yıkanırdı, babam ve
anam suyu ibrikle ve kovalarla eve taşırlar evin banyo yapılacak yeri var hemen
giriş kapısının arkasında. Gaz lambası da asılı aydınlatmak için. Orada
banyolarını yaptılar. Kış aylarında bizi de orada yıkıyor anam.
Suya
ihtiyaç kalmamıştı artık banyolar yapıldıktan sonra kazan kaldırıldı yerine ve
ateş üzerine bolca su dökülerek söndürüldü. Öküzlere darı kesip getirmek için
bahçeye gitmek istedi anam ve biz de babamla kağnıyı tamir etmek için kaldık
evde. Anam eşeği çıkardı ahırdan, babamın yardımıyla eşeğin semerine bindi.
Babam Recep’i de anamın arkasına, eşeğin kıçının üstüne indiriverdi evden
ayrıldılar. Hava güzeldi, ne çok sıcak ne de soğuktu. Köyün içinden geçip en
son mahalleyi de geçince eşeği koşturmasını istemiş Recep anasından. Anası
itiraz etmiş her seferinde. Sen misin itiraz eden, önceden düşünmüş belli ki
yanına küçük bir sivri çöp-yabani armut dikeni- almış yanına; çöpü batırasıya
eşeğin kuyruğunun dibine, yandım anam deyip eşek havaya çıvmış başlamış
koşturmaya. İlk hoplayışta anam düşmüş eşekten aşağıya sağ yanının üstüne ve
etrafında Recep’i aramış, yok, başını kaldırmış zorla eşeğe bakmış eşek koşturmaya
devam ediyor epeyce uzakta; recep de semere sıkıca tutunmuş eşeğin üstünde.
Sevinmiş onun düşmediğine. Zorlanarak yerinden kalkmış, ne gelen var ne giden
yolda yürümüş ağır aksak. Hafif ağrıları varmış her yanında ama eşeği yakalamak
için yürümüş zorla da olsa. İki yüz üç yüz metre yürüdükten sonra çeşme başında
su içerken yakalamış eşeği, yüksek bir taşın yanına çekerek taşın üstüne çıkıp
tekrar binmiş eşeğin semerine, recep arkada bahçeye kadar gitmişler. Giderken
de Recep'e “sana bir şey oldu mu?” diye sormuş ve “olmadı ana, ben sıkıca
tuttum semerin tutamağını” demiş. Bu duruma
sevinen anası sıkı tutunmasından dolayı “aferin aslan oğluma benim, büyümüş
adam olmuşta eşekten düşmemiş” diyerek sevincini belli etmiş, takdir etmiş onu.
Onun da çok hoşuna gitmiş bun durum. Demek ki eşeği koşturunca düşmeyecek
olduğunu göstermiş anasına, babasına da anlatırdı anası nasılsa, böylece yalnız
kendi bindiğinde koşturmaya izin çıkardı bundan sonra.
Bahçeye
varınca eşeği bağlamış anası bir ağaç dibine ve karnını doyursun diye biraz
taze yonca, biraz çayır, sirken, biraz da darı kesip atıvermişler eşeğin önüne.
Anam bahçe içine sakladığı el orağıyla epeyce kesmiş darılardan. Keseceği
darıları seçiyormuş, koçanları olgunlaşanları alıyormuş, koçanlarını da recep kırılıp
heybenin gözlerine dolduruyormuş. Ağrıları epeyce fazlalaştığı için zorlanmaya
başlamış, özellikle sağ kolu orağı tutamaz olmuş ve bırakmışlar işi, hemen
toparlanıp tekrar eşeğe sarmışlar ve binip geldiler.
Darı |
Halil GÖNÜL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.