"Günlerim nasıl mı geçer?" |
Bir Günüm
Sevgili
Mücahit Doğan kendi mim yazısından sonra beni de mimlemiş.
Teşekkür ederim kendisine ve hemen zaman kaybetmeden başlayayım o zaman. Zaten yeterince -4 gün kadar- geç kaldım. Şehir dışındaydım o günlerde ve işlerimi bitirip döndüm.
Teşekkür ederim kendisine ve hemen zaman kaybetmeden başlayayım o zaman. Zaten yeterince -4 gün kadar- geç kaldım. Şehir dışındaydım o günlerde ve işlerimi bitirip döndüm.
Öncelikle
hemen belirtmeliyim ki ben kahvaltı yapmadan kendime gelemiyorum ve kahvaltı da
çay olmazsa olmazım.
Yataktan yuvarlandım mı kahvaltıya geçmem lazım benim, gözlerim yarı uykulu da olsa ağzımdaki lokmaları çiğnerken çay ile birlikte; açılıyor gözlerim.
Yataktan yuvarlandım mı kahvaltıya geçmem lazım benim, gözlerim yarı uykulu da olsa ağzımdaki lokmaları çiğnerken çay ile birlikte; açılıyor gözlerim.
Kahvaltı
deyince sizinkiler gibi sabahları değildir benim kahvaltılarım genellikle. Çok nadir
sabahları -sizlerin sabahı- yaparım kahvaltıyı, genel olarak öğleden
sonralarıdır yataktan kalkışım ve dolayısıyla kahvaltım.
Anlayacağınız
günün yarısını sizlerle yarısını da gececi sizlerle yaşarım ben. Elbette yatmasını
bilmezsen kalkmasını da bilmiyor insan.
Ne
mi yapıyorum gün boyunca?
Kahvaltım
bir saat kadar sürüyor küçük radyoda çalan müzikler eşliğinde. Özellikle türküler
ve sanat müziği parçaları mest ediyor beni. Eskilere hem de çoook eskilere alıp
götürüyorlar. Hani şu “kadife keseli” dolaşılan zamanlara falan. Kahvaltım bittiğinde
ortalama saat on dört civarları olduğu olur genellikle.
Bilgisayarın
başına geçerim çaydanlıkta kalan çayla birlikte. Bardağımı doldurur internete
bağlanırım ve bloglarıma göz atarım ilk önce.
Arkasından e-maillere bakarım. Cevaplamam gerekenleri cevaplarım. Bloglarda
yorumlar varsa onlara göz atar cevaplar veririm. Biraz da face olsun canım,
öyle değil mi? Ne de olsa kahrını çekiyor bu kadar insanın. Nesi var neleri
yoksa döküyorlar ya hani; yiyip içtikleri de dahil elbette.
Face genellikle bakmak istediğim şey olmamakla birlikte mecburen bakma ihtiyacı hissediyorum, değişiklik var mı? Beklentimle. Çünkü midem bulanmaya başlıyor birkaç dakikadan sonra ve face kapanmak zorunda kalıyor benim için. İnsanların içindekileri sakladığı sandıkları şeylerini döküyorlar ortalığa ve benim mideme kramplar girmesine sebep de onlar.
Face genellikle bakmak istediğim şey olmamakla birlikte mecburen bakma ihtiyacı hissediyorum, değişiklik var mı? Beklentimle. Çünkü midem bulanmaya başlıyor birkaç dakikadan sonra ve face kapanmak zorunda kalıyor benim için. İnsanların içindekileri sakladığı sandıkları şeylerini döküyorlar ortalığa ve benim mideme kramplar girmesine sebep de onlar.
Saat
on altı civarı oluyor bu arada ve aklımda bazı yazmak istediğim şeyler oluyor
ve onları yazmaya başlıyorum, bazen uzun zaman -beş veya altı saat kadar-
alıyor yazmak. Öğle yemeğimi de unutuyorum bu arada. Yorgunluk hissetmeye
başladığımda bırakıyorum.
Akşam
saatlerinde daha önceden varsa yemeğimi yiyorum yoksa da bir şeyler ayarlayıp
pratik ve kısa sürede yapılacak olanlardan karnımı doyurmuş oluyorum.
Haberler
aklıma gelir bu arada. Acaba neler olup bitmiş memlekette ve dünyada? Diye merak
ederim. Her gün yaparım bunu genellikle ve haber saatlerinin -ana haber bülteni
saatleri- birinde başlarında yetişmişsem başlıkları dinler başlıklara göre
ilgimi çeken bir şey varsa beklerim, bu arada Reyiz çıkarsa televizyonu sinirle
kapatır sinirimi kitap okumayla yatıştırmaya çalışırım.
Böyle
bir günde dışarıya çıkma fırsatım olmuyor anlaşıldığı gibi. Ancak yazma işine
başlamazsam dışarıya çıkma fırsatı yaratıyorum kendime ve iki üç saat kadar
dolaşıp geliyorum eve. Eve gelişimle birlikte bulaşık, çamaşır varsa onları
halledip, yemek yoksa yemek yapıp ortalık temizle derken zaman geceyi bulur
yine.
Yemek
dedim de yemek yapması ne kadar da dinlendiriyormuş meğer, yeni farkına vardım.
Hoşuma gitmeye başladı. Bazen yeni icatlar yapıyorum fena olmuyor hani; hiç
zehirlendiğimi falan hatırlamıyorum bu arada.
Bol
bol düşünüyorum bu arada; özellikle düşündüğüm belli bir konu yok, ne gelirse
önüme düşünüyorum, geçmişi sıkı bir süzgeçten geçiriyorum desem yeridir.
Geleceğe
bakmadan da olmuyor tabii ki; neler olur biter, geleceğim nereye kadar varır,
150-200 yıl yaşar mıyım? O günleri görebilir miyim? Falan işte.
Kadınlardan
korktuğumun farkına vardım son yıllarda; bu korkumu yenmekle meşgulüm son
zamanlarda, oldukça yenmesi zor olan bir korkuymuş meğer! Bu korkumu yenmekle
başlamışsam güne o gün akşama kadar hiçbir şey yapmıyorum çünkü işim gücüm
kendime yüklenmek oluyor, başka bir şeye yüklenmeye gücüm kalmıyor bu durumda
ve gece de devam ediyor çünkü uykularım kaçıyor. Bitkin düştüğümde uykusuzluktan
sızıyorum birkaç saat, ortalama iki buçuk saat kadar sürüyor bu sızma ve
sızmanın arkasından aynı duruma düşmemek için başka bir işe gönderiyorum
beynimi.
Beynim
başka bir işteyken ben de yapılması gerekenleri halletmeye bakıyorum beynim
geriye dönünceye kadar.
İşte
böyle bende; beynimle bazen birlikte bazen ayrı idare edip gidiyoruz günleri. Gelecek
gidecek yok bizim için. Her gün aynı yani bayram bize artık. Emekliyiz de bu
arada söylemeden geçmek olmaz elbette.
Günün
ikinci çay partisine başladım bu yazım bittiğinde -şu anda- çay keyfindeyim,
buyurun birlikte keyif yapalım. Saate bakayım, aaa saat 20.04.22 olmuş bu
arada. Sizlere akşam vakti bana öğle vakti demek bu durum. Öğle yemeğini yiyeli
bir saat kadar oldu.
Evet,
unutmadan belki önümüzdeki baharda şantiye çalışmasına başlarım yine, bakalım
bekleyip göreceğim. İşte o zaman normal güne döner benim günlerim de. Herkes gibi
sabah erkenden kalkar iş güç, insanlarla uğraşır bir şeyler üretir akşam olunca
da yorgunluktan bitap düşer yatağa girmeyi dört gözle beklerim. Nerdeee o
günler! çok özledim inanın yorgun argın kendimi yatağa atmayı ve ölü gibi
uyuyabilmeyi.
Hoşça
ve sağlıcakla kalın.
26-11-2017-2011
Halil Gönül
Görsel: Google Görseller
Yemek yapmak keyiflidir gerçekten, bunu keşfetmenize sevindim:) Zaman zaman terapi niyetine bile mutfağa girmek iyi gelir herkese.
YanıtlaSilSemi M.Eller,
SilGeç de olsa farkettim ya! bazen güzel şeyler çıkarıyorum, daha da hoşuma gidiyor. :)
Yemek yapmayı hiç sevemedim ben :) Emekliliğin tadını çıkarmak gerek :)
YanıtlaSilDaha Mutlu Yaşam, aktif çalışan birisi için hele benim gibi şantiyeci olunursa emeklilik tam bir cehennem azabı, dünya bir hapishane gibi oluyor; tek fark istediğin zaman istediğin bazı şeyleri yapma imkanının olması. Emekliliğin nasıl tadı çıkacak? bilemediğimden belki de!
Silyemek yapmaya gelince: hobi olarak yapıldığında bence güzel; zorunluluk olduğundaysa azap. arada fark bu. :)
Beni kırmadığınız için teşekkür ediyorum ve mutlu günler diliyorum :)
YanıtlaSilMücahit Dogan, rica ederim, asıl ben teşekkür ederim. Hoşça ve mutluca kalın. :)
Sil