"Ağrı Dağı" |
12.04.2018-0130 Perşembe /Aydın
Bu gün 12.04.2018,
günlerden Perşembe ve saat 0130
civarı. Ben henüz yeni kalktım saat 24’ü geçen bir saatte uyandım. Kahvaltımı,
yerli ve milli orta boy 3-4 muz ile yapmayı düşündüm kalkar kalkmaz. Yerli ve
milli muzlar beni kendime getirmeye, uyandırmaya yetmediler. Bir süre sonra
mutfağa dönüp çay demledim ve Salı günden kalan bir adet otlu-peynirli sac
pidesini hallettim çay demini alınca.
Gözlerim
hala üzerlerindeki uyku mahmurluklarını atabilmiş değiller. Çay içerken
aklımdan tekrar geçti, haftanın günleri hakkında yazdığım yazı.
Geçen
gündeki yazının devamını getirmedim, üşengeçliğimden ve bu nedenden dolayı da
kendi kendime sitem etmeye başladım ihmal edip geç bıraktığım için. “Bu yazı
sürüncemede kalmasın” diyerek salona geçip oturdum. Salona geçerken kurşun
kalem, defter ve demliği de götürdüm. Bu arada da düşündüm; fazla uzatmadan bir
tür özet veya sonuç yazmalıydım geçen yazının devamına.
Evet,
haftanın günleri insanın yaşamındaki oynadığı rollere göre anlam ve değerleri
değişiyor demek ki. Memurken Pazartesi en dip ve dipten tepeye doğru tırmanmaya
başlıyorsun ta ki Çarşamba öğleden sonraya kadar. Çarşamba günü öğle vakti –öğle tatili-
zirveye ulaşıp, kısa bir nefeslenmeden –öğle yemeği- sonra inmeye başlıyorsun
zirveden aşağıya. Ovaya iniş Cuma günü mesai bitimidir. Zirveden aşağıya hızlı
iniş insanı daha fazla yoruyor belki de ama farkına varılmıyor bu durumun.
Cumartesi
sabaha kadar dinlendikten sonra ovanın, vadilerin zenginliğini keşfe çıkıyorsun
Cumartesi ve Pazar günleri içinde. Cumartesi iş stresinin tam olarak
atılamadığı bir gün olarak geçse de ovanın ve vadilerin rengârenk, alabildiğine
en çılgın haliyle gözlerinizin önüne serilmiş olmasının sarhoşluğuyla Pazara
adım atıveriyorsunuz bir anda.
Pazar
gününün tadını çıkarayım derken öğleden sonra yavaş yavaş kendine gelmeye
başlıyorsunuz ve iş, güç takılmaya başlıyor aklınıza. Derken pat diye dipte
buluveriyorsunuz kendinizi. Pazar gecesi ve yatağa girince uyumak istedikçe
kâbuslar bastırmaya başlıyor bazen. Adına da pazartesi sendromu koymuşlar.
İşte, nihayet hazırsınız dipten zirveye tırmanışa ve pazartesi sabahın köründe
yollardasınız.
Böylece
döner durur bu dünya işte; bir dip, bir zirve derken bebeklikten güçlü
yetişkinliğin zirvesine; orada bir süre dinlenirsiniz ve bir zaman gelir inişe
hazırlanmaya başlarsınız. Gün gelir yavaş yavaş inişe geçersiniz. Derken dağın
eteklerinde zaman geçirirsiniz biraz daha. Nihayet eteklerden aşağılara daha
hızlı bir iniş gerçekleşir. Aslında tepesinde ve eteklerinde dolaştığınız dağ
sizin kocaman dediğiniz “ömür” dağınızdır. Eteklerden arada bir dönüp indiğiniz
zirveye bakarak hayıflanırsınız sonra da çaresizce yolunuza devam edersiniz
istemeye istemeye.
Tadını
çıkarın, bir daha dönüşü yok bu yolun. Geriye bakıp bakıp hayıflanmanın da
getirisi olmadığı gibi götürüsü var aslına bakılırsa.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.