Gazete |
“Aşk acısı kaç yılda geçer?” diye
soruyordu birisi gazetedeki yazıda. Gazete epeyce eskiydi, ayaklar altında,
yağmurda yaşta yıpranmışlığı gözle görünürdü ama siyah yazılarda solma olmasına
rağmen silinmemişlerdi, rahatlıkla okunabilir durumdaydı. Merakla okumaya
başladı yazıları. Soruyu kendi sormuşçasına merakla okudu Zafer. Cevap çok da
inandırıcı gelmedi ama yine de inanası geldi. “Birlikte yaşadığının yarısı
kadar süre geçmelidir” yazıyordu cevapta.
Birlikte
yaşanılan zamanın yarısı kadar süre oldukça uzun göründü gözüne, geçmeyecekmiş
gibi hissetti önce. Nefesi tıkanır gibi oldu. Bazen sinirlendiğinden bazen de
çocuğunun hasretinden yüreğinin atışı değişiveriyordu elinde olmadan. Hele bir
de göğsünün üzerinde kaya yığını varmışçasına sıkışması yok mu, işte o zaman
yürek yangısının verdiği sızı çekilmez hal alıyordu adeta tüm iliklerinden canı
çekilmeye başlıyordu. Hayatında hiç böyle bir acı yaşayıp yaşamadığını
düşünmüştü ilk zamanlarda ama yaşamamıştı, ilk kez yaşıyordu böylesine bir acı
ve sızıyı.
Razıydı
yarısı kadar süreye, o zaman içinde dayanabilirdi belki ama yaşadığı ıstıraptan
sonra dayanamayacağını düşünmeden edemiyordu. İşte bu yüzden aklından çıkarmaya
zorluyordu kendisini. Bütün anılarını tazeleyecek ne varsa yok edip her şeyin
üstünü kapatmayı seçmekten başka bir yol bulamamıştı ilk zamanlarda. Ne bir
ses, ne bir görüntü hiçbir şey olmamışçasına davranmaya çalışıyor ama
olmuyordu, olmuyordu. İnsanın yüreğine işleyen şeylerden kaçışı olmuyordu.
Yıllar
yılları kovalayıp geçti ama ne yarı geçen süre ne de daha fazlası acısını
geçirmemişti ancak kısmen dayanılabilir duruma dönüşmüştü sadece. Yaraları
mührelenmiş, olanı bir durumdan etkilenmemeye başlamıştı sadece. Hafifçe
dokunulduğunda bile hemen kanamaya başlıyordu aynı sızıyı hissettirerek.
Anlamaya
çalıştığı uzun yılları arkasında bırakan Zafer’in kararı “bu acı bitmeyecek ve
ömrünün sonuna kadar kendisiyle birlikte yaşayacak. Acıyı yok etmenin tek yolu
kendisinin yok olmasıydı.” Kendisini yok etmek ise aklından sıklıkla geçse de
kendi bencilliği olurdu bunu yapmak o yüzden bencilce bir davranışa girmek
istemediğinden dayanmaya çalışacaktı “belki bana bir gün ihtiyacı olur
çocuğumun” diye kendisini teselli etmeyi seçiyordu her ölüm aklına geldiğinde.
Ölüm kolay
iştir, asıl iş yaşamayı becermek bu halde. Ölüyken yaşamak değil de nedir bu
hal. Yaşayacaksın diye kendi kendini zorlayarak hareket etmeye çalışması oldukça
uzun zamanlar almış ama hareketsizlikten diz bağları kendisini taşımakta
zorlanır olmuştu.
Çocuğunun büyüdüğünü
göremeyecek olması, onun sevgilisiyle gülüşünü göremeyecek olması acıların en
katlanılmazıydı Zafer için. Kim bilir ki, belki yıllar sonra bir köşe başında
karşılaşacaklar ama birbirini tanımayacaklar. Delikanlı olmuş olacak o yumurcak
yavrusu.
Kötü şeyler
düşünmek istemese de aklı kendine aldırmıyordu bu tür konularda sınır
koyamıyordu aklına her zaman. Eski karısını takdir etmişti yıllar geçince.
Birlikte oldukları süre içinde konuştukları hiçbir konuda sebat göstermeyen o
kadın bir sözünü çok iyi tutmuştu. “Babasını öldüreceksin bu çocuğun içinde.”
Dediğini hatırladığında başı döndü bir anda. Doğru aynen öyle demişti canı
yanmasın diye. Çünkü babasızlık zor olurdu o kadar küçük yaşlardaki erkek
çocuğu için.
Kadın “bir
tek sözümü tuttu, helal olsun vallahi!” diye aklından geçtiği zamanlarda
kızgınlığı kat be kat artıyorsa da nefes kontrolüyle sinirlerini yatıştırarak
kalp atışlarını normale döndürüyordu. İhtisas sahibi olmuştu bu konuda.
Elindeki tüm
gazete parçalarını parça parça edip havaya savurdu Zafer. Ceplerindekileri
yokladı elleriyle ama sonradan fikir değiştirerek ellerini hızla çekti
ceplerinden. Çok işine yarıyordu o parçalar, aklını oyalamaya birebirdiler her
zaman için. Yıllar öncesinden alışkanlık olarak kalmıştı kendisinde gazete
parçası toplamak.
Aklına
yüklenmeye başladı “konuyu değiştir, değiştir” diye mırıldanıyordu dört bir
yana bakınarak. Her yüklenişte de tersini söylemişçesine geliyorlardı
gözlerinin önüne. Her yaşayanın bir gelecek beklentisi vardır mutlaka, yoksa
niye yaşamayı seçsin ki? Derken kendisinin neden yaşamayı seçmesi gerektiğini
sorgulamaya devam ediyordu.
Görsel: Google Görseller
Duygulandım resmen aşk acısı bence geçen bir şey değil bazı şeyler geçmez sadece unutulur bence.
YanıtlaSilSeda Soylu, kim bilir belki de gerekli olduğu yerlerde kullanılmak üzere rafa kaldırılıyorlardır.
Sil