Zafer’in Yaşama Tutunma İsteği Belirtileri
Zafer, geceleri kendi kendimi motive edişim benim katlanabilirliğimi artırırken, olumlu bakışımı da artırıyordu ama içimi kemiren kanser olma riski beni esir almaya devam ediyordu. Zafer sen bunları seyrediyordun hiçbir duygu belirtisi vermeden ve bana hiç katkıda bulunmuyordun. Böyle olmasına rağmen yine de sana ne kızabiliyor ne de gönül koyabiliyordum. Sana rağmen hatta senin bana karşı düşmanca davranışına karşı ben yalnız başıma savaşmaya çalışıyordum içimdeki kötü duygularla.
Kaç gün geçti Zafer hatırlıyor
musun? Üç ya da dört gün. Şiddetli ağrılarla boğuşmuştuk ikimizde. Ağrılar gece
bile uyutmaz olmuştu ama biz hiçbir şey yapmaya niyetimiz yoktu. Ben birkaç gün
daha geçsin bir son durumunu iyice göreyim diye bekliyordum sense günlerini
saymaya başlamıştın biraz hayıflanarak da olsa.
Birkaç kez keşke dediğini hatırlıyorum. Keşke şunu yapsaydım,
keşke biraz daha zamanım olsaydı da başladığım işleri bitirebilseydim diyordun
ama ser verip sır vermiyordun. Nereden anladın diyeceksin, anlarım elbet ne de
olsa yapışık değil miyiz aynı bedende. Seni etkileyen beni de etkiliyor içinde
birlikte bulunduğumuz vücut sayesinde.
Evet, çok sıkıntılı geçen üç ya da
dört günün arkasından tv seyretmek için salona geçip oturduğumuzda geçen kısa
bir sürenin arkasından ağrıda bir hafifleme olmuştu da sanki rahatlama
hissetmiştik hani. Bir anda da koltukaltında soğuk ıslaklık hissedince el
attığımızda elimize bir sıvı bulaşınca, hemen soyunup aynaya koşmuştuk ikimiz
de.
Evet, ceviz büyüklüğündeki şişlik
ucundaki bir beyazlıktan patlayarak içini boşaltmış dışarıya. Nasıl da rahatlamıştık o anda hatırladın mı?
En az ben kadar sen de rahatlamıştın ve yaşama tutunma isteğin artmıştı birden.
Artık düşünmeye başladığın hani şu başladığın işleri bitirme
şansı doğmuştu sana da. Bana daha da fazlası vardı olanın bitenin. Yaşamanın
her türlü zorluğa ve katlanılmaz olmasına rağmen her an bir umuttu adeta. Ve
bundan sonrasına da aynı gözle bakacağım diye kendi kendime sözler vermiştim.
Evet, açıkça söylemeliyim sana ki, seni yalnız bırakacağım
olumsuz olduğun sürece. Hatta sana karşı savaşacağım göreceksin en azılı
düşmanın olacağım senin.
Zafer, artık senin mızmızlıklarına
katlanmaya tahammülüm kalmadı ve bundan böyle harekete geçme zamanı. Önümüzde
her ne kadar süre varsa az veya çok hiç fark etmiyor olanı kadarını adam gibi
yaşamaya kararlıyım ben. Sen de bana katılırsan bu durum daha da keyifli olur
ancak katılmamayı da seçersen ben yine de kendimce en iyisini yapmaya çalışarak
bu yaşamı sonuna kadar götürmeye kararlıyım.
Umarım kısa sürede de şu köprü doğru
dürüst çalışmaya başlar da benim düşündüklerimi sana iletir ve seni de
umutlandırır biraz. Biliyor musun Zafer, sen olmayınca ben hakikaten yarım
kalıyorum çünkü sen diğer yarımsın. Sen
olmayınca benim de duygu yanım eksik kalıyor ama şu anda tamamen olumsuz olan
duyguların ise beni kör, topal yapıyor, adım atamıyorum doğru dürüst. Rüzgârda
savrulan sonbahar yaprakları gibi havada dalgalanıp duruyorum nereye düşeceğimi
bilemeden. Ayaklarım yere basıyor gibi görünse de gerçekte basmıyor.
Zafer, yumrunun patlamasının
arkasından geçen bir, iki günü hatırla. Ne kadar da dinginleşmiştik. Hani sel
gelip vurur ya ortalığı ve arkasında bir sürü artık bırakır ama ortam sessizdir
ve sakinleşmiştir. Aynı öyle olmuştuk.
Kanser düşüncesi bize neredeyse kendine inandırmaya
başlayarak bitişin taşkın duygularını durmadan yoğunlaştırıyordu. Çaresiz
kalmıştık ve artık ne düşünsek, ne yapmaya çalışsak çok da anlamı kalmamıştı
her şeyin. Ne de olsa günler sayılı olacaktı. O patlamanın arkasından fikrimiz
birden değişivermişti. Kanser belirtisi değil basit bir mikroplanmadan ibaret
bir cilt yaralanması diye değerlendirmiştik ve vücut gevşemişti birden.
Çünkü ağrı bazen, giysi dokunduğunda ne kadar da dayanılmaz
bir acı veriyordu. İşte o zaman vücutta moral diye bir şey kalmıyor ve birden
çöküveriyordu. Artık bizi taşımaya isyan ediyor gibiydi adeta. Hakkı da yok
değildi elbette. Çünkü doğru dürüst bakamıyorduk ona. Kendi halinde dayanmaya
çalışıyordu o da. Kısaca biz ikimiz ayrı yollarda yürüdüğümüz sürece vücuda ve
tüm organlara da zarar vermiş oluyoruz onlara yeterli özeni gösteremediğimiz
için.
Ne diyorsun Zafer, her şeye yeniden
başlamaya ne dersin? Uzatmaya var mısın elini bana? Birlikte olursak her şeyin
üstesinden çok rahatlıkla gelebiliriz ve ben buna inanıyorum. Senin de inanmanı
istiyorum. Gel birlikte hareket edelim, biraz kulak vermekle başla işe
istersen.
Görsel: Google Görseller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.