Cuma, Nisan 16, 2021

Zafer’in Yaşama Tutunabilme belirtisi

zafer

Zafer’in Yaşama Tutunma İsteği Belirtileri

                Zafer, geceleri kendi kendimi motive edişim benim katlanabilirliğimi artırırken, olumlu bakışımı da artırıyordu ama içimi kemiren kanser olma riski beni esir almaya devam ediyordu. Zafer sen bunları seyrediyordun hiçbir duygu belirtisi vermeden ve bana hiç katkıda bulunmuyordun. Böyle olmasına rağmen yine de sana ne kızabiliyor ne de gönül koyabiliyordum. Sana rağmen hatta senin bana karşı düşmanca davranışına karşı ben yalnız başıma savaşmaya çalışıyordum içimdeki kötü duygularla.

            Kaç gün geçti Zafer hatırlıyor musun? Üç ya da dört gün. Şiddetli ağrılarla boğuşmuştuk ikimizde. Ağrılar gece bile uyutmaz olmuştu ama biz hiçbir şey yapmaya niyetimiz yoktu. Ben birkaç gün daha geçsin bir son durumunu iyice göreyim diye bekliyordum sense günlerini saymaya başlamıştın biraz hayıflanarak da olsa.

Birkaç kez keşke dediğini hatırlıyorum. Keşke şunu yapsaydım, keşke biraz daha zamanım olsaydı da başladığım işleri bitirebilseydim diyordun ama ser verip sır vermiyordun. Nereden anladın diyeceksin, anlarım elbet ne de olsa yapışık değil miyiz aynı bedende. Seni etkileyen beni de etkiliyor içinde birlikte bulunduğumuz vücut sayesinde.

            Evet, çok sıkıntılı geçen üç ya da dört günün arkasından tv seyretmek için salona geçip oturduğumuzda geçen kısa bir sürenin arkasından ağrıda bir hafifleme olmuştu da sanki rahatlama hissetmiştik hani. Bir anda da koltukaltında soğuk ıslaklık hissedince el attığımızda elimize bir sıvı bulaşınca, hemen soyunup aynaya koşmuştuk ikimiz de.

            Evet, ceviz büyüklüğündeki şişlik ucundaki bir beyazlıktan patlayarak içini boşaltmış dışarıya.  Nasıl da rahatlamıştık o anda hatırladın mı? En az ben kadar sen de rahatlamıştın ve yaşama tutunma isteğin artmıştı birden.

Artık düşünmeye başladığın hani şu başladığın işleri bitirme şansı doğmuştu sana da. Bana daha da fazlası vardı olanın bitenin. Yaşamanın her türlü zorluğa ve katlanılmaz olmasına rağmen her an bir umuttu adeta. Ve bundan sonrasına da aynı gözle bakacağım diye kendi kendime sözler vermiştim.

Evet, açıkça söylemeliyim sana ki, seni yalnız bırakacağım olumsuz olduğun sürece. Hatta sana karşı savaşacağım göreceksin en azılı düşmanın olacağım senin.

            Zafer, artık senin mızmızlıklarına katlanmaya tahammülüm kalmadı ve bundan böyle harekete geçme zamanı. Önümüzde her ne kadar süre varsa az veya çok hiç fark etmiyor olanı kadarını adam gibi yaşamaya kararlıyım ben. Sen de bana katılırsan bu durum daha da keyifli olur ancak katılmamayı da seçersen ben yine de kendimce en iyisini yapmaya çalışarak bu yaşamı sonuna kadar götürmeye kararlıyım.

            Umarım kısa sürede de şu köprü doğru dürüst çalışmaya başlar da benim düşündüklerimi sana iletir ve seni de umutlandırır biraz. Biliyor musun Zafer, sen olmayınca ben hakikaten yarım kalıyorum çünkü sen diğer yarımsın.  Sen olmayınca benim de duygu yanım eksik kalıyor ama şu anda tamamen olumsuz olan duyguların ise beni kör, topal yapıyor, adım atamıyorum doğru dürüst. Rüzgârda savrulan sonbahar yaprakları gibi havada dalgalanıp duruyorum nereye düşeceğimi bilemeden. Ayaklarım yere basıyor gibi görünse de gerçekte basmıyor.

            Zafer, yumrunun patlamasının arkasından geçen bir, iki günü hatırla. Ne kadar da dinginleşmiştik. Hani sel gelip vurur ya ortalığı ve arkasında bir sürü artık bırakır ama ortam sessizdir ve sakinleşmiştir. Aynı öyle olmuştuk.

Kanser düşüncesi bize neredeyse kendine inandırmaya başlayarak bitişin taşkın duygularını durmadan yoğunlaştırıyordu. Çaresiz kalmıştık ve artık ne düşünsek, ne yapmaya çalışsak çok da anlamı kalmamıştı her şeyin. Ne de olsa günler sayılı olacaktı. O patlamanın arkasından fikrimiz birden değişivermişti. Kanser belirtisi değil basit bir mikroplanmadan ibaret bir cilt yaralanması diye değerlendirmiştik ve vücut gevşemişti birden.

Çünkü ağrı bazen, giysi dokunduğunda ne kadar da dayanılmaz bir acı veriyordu. İşte o zaman vücutta moral diye bir şey kalmıyor ve birden çöküveriyordu. Artık bizi taşımaya isyan ediyor gibiydi adeta. Hakkı da yok değildi elbette. Çünkü doğru dürüst bakamıyorduk ona. Kendi halinde dayanmaya çalışıyordu o da. Kısaca biz ikimiz ayrı yollarda yürüdüğümüz sürece vücuda ve tüm organlara da zarar vermiş oluyoruz onlara yeterli özeni gösteremediğimiz için.

            Ne diyorsun Zafer, her şeye yeniden başlamaya ne dersin? Uzatmaya var mısın elini bana? Birlikte olursak her şeyin üstesinden çok rahatlıkla gelebiliriz ve ben buna inanıyorum. Senin de inanmanı istiyorum. Gel birlikte hareket edelim, biraz kulak vermekle başla işe istersen. 

Devam edecek...
Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.