Çarşamba, Kasım 20, 2019

İki Gözüm

ikili
İki Gözüm

            Herkesin bildiği bir cümle vardır “iki gözüm” veya “iki gözümsün”  şeklinde söylenegelen. Herkes kullanabilir bu iki kelimeyi ve duyan insanları sevindiren ve kendisine kıymet verildiğini ifade eder, bunu tarafların her ikisi de bilir.

            Aslına bakıldığında bir mecazdır bu iki kelime. Mecazi anlamlarında kullanılır daima. Ama birisi de söylese gören birisi de söylese aynı mecaz anlamıyla kullanmaktadır. Peki, hiç düşündünüz mü acaba, altında yatan nedir? Neden bir insan, bir başkasının iki gözü olur veya nasıl olur?
            Evet, “iki gözüm” ifadesinin mecaz kullanımının altında yatan, asıl ifadesi olan durum psikolojik ve belki de fizikseldir. Psikolojik yanına baktığımızda, bir insanın başka bir insana kıymet verdiğini ifade eder ve takdirini bildirir. Mutlaka bir yararlılığı olmuştur belki de zamanın birinde. Bir yararlılıkta bulunan kişi karşı tarafın beğeni ve takdirini kazanmış olmasından dolayı bu iki ifadeyi duymayı hak etmiş ve karşı taraftan da söylenerek takdir ve yararlılığın anlaşıldığı belli edilmiştir. Anlaşılan o ki, bir taraf diğer tarafa yararlı olmuş, faydası dokunmuştur. Bir tür yardım etme ve bu yardımdan yararlanma söz konusudur.
            Gelelim fiziksel yanına: fiziki olarak göz ile ancak dış dünya görülür. Ayrıca mecaz olarak da gönül, kalp içi görmeyi de ifade eden bir ifade olduğu kolaylıkla çıkarılabilir. Nitekim “gönül gözü”, “kalp gözü” ifadelerinden de anlaşılabilen bir durumdur bu. Kalp veya gönül gözüyle ne veya neler görebiliriz?  Bu durumun da psikolojiyle ilgisi olduğu görülmektedir.
            Yani, bütün mesele mecazi anlamlarda kullanılan ifadenin ağırlığı psikolojiktir. Bir insanın yakınındaki bir başka insanın kendi iç dünyasını görüp durumunu –psikolojik yapısını- anlayarak kendisine yol, yordam göstermesi veya tıkanıklığının çözümüne katkıda bulunması anlamını dikkate alırsak bu iki kelimenin mecazi kullanımının neye yaradığını ve neden anlamının önemli olduğunu, yani takdiri hak eden bir duruma geldiğini kolaylıkla anlayabiliriz.
            Buradan yola çıkarak başka bir konumda değerlendirmek istiyorum bu iki kelimenin anlamını. Aile, ya da daha öncesinde “evlilik” kurumundaki önemine değinmek istiyorum. Acaba evli insanlar birbirlerinin iki gözü olabiliyorlar mı yaşamlarında? Elbette dostluklarda daha sık kullanılır ama asıl olması gereken galiba evlilik kurumlarında daha da önemli bir hal alıyor ve alması gerekiyor.
            Çünkü evlilik kurumu bir aile oluşturur ve aile denilen yapının kendisidir, tuğlasıyla, bacasıyla ve çatısıyla. İşte evlilikte kişilerin zamanları ve yaşamları bir diğerininkiyle yakından ilintili ve birbirlerini sürekli etkilerler. Aynı zamanda da dış çevreden de etkilenirler farklı farklı olarak. Ama işin sonunda gün biter ve aile bir ortamda bir araya gelir ve değerlendirirler günlük durumları –dış etkileşimleri- bu değerlendirme bilinçli bir değerlendirme değildir çoğunlukla ve vücut dilleriyle konuşulan bir durumda olup biter tüm anlatımlar. Çok nadir olarak yaşanan ve oldukça dikkat çeken durumlar sözlerle ifade edilerek paylaşılırlar.
            Şimdi gelelim “iki gözüm” veya “iki gözümsün” ifadesini hak etmeye ve bu durumu ifade etmeye. Genelde eşler arasında pek dillendirilen ifade olmadığını hemen hemen herkes bilir. Ancak dostluklar arasında sık sık kullanılan bu iki kelime yerine başka bir ifade yerini alır bu durumda “sevgi, seviyorum”. Evet, aile içinde –evlilikte- iki gözüm ifadesinin yerini sevgi alır ve takdir şekli değişir.
            Takdiri hak eden durum ise kişilerin bir birinin psikolojik durumlarını anlayarak onların ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını gidermede ve yol gösterici olurlar. Davranışların –vucut dilleriyle ifade edilenleri iyi okuyarak- ifade ettiklerini iyi analiz ederek yol gösteren, sarıp sarmalayan ve yardım eli uzatan bir tarz ile yaklaşarak karşısındaki kişinin göremediği veya görmekte zorlandığı durumu görerek kendisine ifade etmesinden başka bir durum değildir bu durum. Yani karşısındaki kişinin –eşinin- kendi gözleri yerine göz olmuş ve onun yerine de görerek ona yol gösterici olmuştur.
            Olması gereken elbette budur diye düşünebiliriz bu durumu ama gerçek hayatta hiç de böyle olmadığı apaçıktır da aslına bakıldığında. Nasıl mı? Çok azdır bu tür evlilikler. Genellikle evliliklerde cicim ayları geçince hesap kitap ayları başlar ve eşler zamanla kendilerini ispat yoluna giderler. Kimin güçlü veya zayıf olduğunu ortaya dökmeye başlarlar. Bazılarında fiziksel, bazılarında ekonomik vb. durumlarla bir şekilde kendilerini gösterme eğilimindedirler.
            İşte zurna da burada zırt demeye başlamaktadır. Gelecek süreçlerde o iki göz, ne gözü olursa olsun ister kalp gözü, ister gönül gözü isterse kafasındaki göz, artık farklı şeyler görmeye başlarlar ve her biri kendisine çalışmaya eğilim duyar, karşıya bir katkısından çok karşısının zayıflıklarını, eksikliklerini, hatalarını görüp yüzüne pat diye vurmaya can atarlar. Bir tür savaştır aslında bu durum. Her iki taraf da birbirine açıkça ifade edemeseler de işin gerçeği budur her ikisi de bilir az veya çok.
Ne kadar sürer bu savaş dersiniz? Fazla uzun sürmez aslında daha savaşın başladığı zamanlarda tarafların birisi açığa çıkar ancak asıl olan diğer tarafın sipere çekilmiş olmasıdır. Fırsat kollar ve her bulduğu fırsatta kurşunlarını yağdırır diğerinin üzerine. Yara alır almasına ancak ölümcül yara değildir çoğunlukla. Sıra o ana da gelecektir zamanla çünkü siperdeki kişi artık düşmanı yaralamaktan haz almaya başlamıştır ve eğlenceli olmaktadır kendisi için.
Şimdi her iki gözün de yapması gereken şey kendilerini korumaya çalışmaktır diğer gözden. Ne kadar az görünür olursa o kadar yaşamsaldır durumları. Bunun anlamıysa aileyi –evliliği- korumaya çalışmaktır. Zıtlıkların ahenginin bir başka görünümü de bu durumdur yani evlilikler dünyasıdır. Peki, kurtarılabilir mi? Bilmem, herkese göre farklı cevabı olabilir ve gerçek yaşam da bunu açıkça gösteriyor. Belki bir şekilde kurtarılabilir bütün gözlerini –kalp, gönül ve kafanın önündeki iki gözü- kör etmek lazımdır her halde. Yoksa birinde olmasa bir başkasında mutlaka göreceklerdir ve isyan edeceklerdir mutlaka. Kör edildiklerinde de yaşamsal anlamda ciddi kuşkular uyanır. Ölü mü yoksa yaşayan canlı bir varlık mı olduğu hakkında tereddütler oluşmaması mümkün değildir her halde.
Öyle değil mi iki gözüm? 
16.04.19-Halil Gönül

 Görsel: Google Görseller

2 yorum:

  1. Günümüz evlilikleri 1 gözlü değil maalesef...
    Geçen adliyede idim...Anlaşmalı boşanan o kadar çift gördüm ki....Sıra var resmen...Kol kola geliyorlar boşanmaya...Maalesef günümüz evliliklerinde ne göz kalmış ne kalp..
    En önemlisi vicdan ahlak kalmamış bunu net görmeye başladık.
    Metin başındaki resi o kadar değerli ki öyle güzel resim seçmişsiniz sanki hayatın özeti gibi...
    Saygılar editör

    YanıtlaSil
  2. ne yazık ki değer yargıları çok değişti son yirmi yıldır. gelecek günler daha da fazla kötü şeyler getirecek bu cahil, yoksul topluma.
    Evet, özellikle seçmeye çalıştım. saygılarımla, hoşça kalın.

    YanıtlaSil

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.