Çarşamba, Kasım 13, 2019

Balıkesir Maceram-R. Bey’le Tanışma

çay keyfi

Balıkesir’e Yolculuk ve R. Bey’le Tanışma

                Öğleye yakın yemek arasından yararlanarak çıktım yola. Balıkesir’e varınca telefon ettim tekrar. Adresi tam bilen olmadı sorduklarımdan. Yol tarifi aldım yüksek mimar R..’den. Yarım saat sonra tarif edilen köye vardım. Sorduğumda söylediler, bulması kolay oldu.

                Arabayı park edip aşağıya inerken karşıdaki atölyemsi barakadan birisi çıktı, çember sakallı, ince solgun suratlı kırk yaşlarında, saçları kısmen beyazlamış, ön tarafı tamamen dökülmüş bir adam gülümseyerek ağzı kulaklarında çıktı dışarıya.  Anlamış olmalı benim olduğumu, birkaç adımdan sonra elini uzatıp “Hoş geldin, sefalar getirdin üstadım” dedi. Pek ciddi bulmadım davranışlarını, yapmacık geldi bana. Olsun, çok da önemli değildi henüz benim için. Bir değişiklik olurdu en fazla. Kısa bir hal hatırdan sonra içeriye girdik beraber. Hava oldukça soğuktu zaten.
                İçeride birkaç tane küçüklü büyüklü tezgâhlar var, üç dört adet usta ellerinde keser, çekiç durmadan bir şeyler çakıp, söküyorlar. Bazıları da ölçüp, kesip, biçiyorlardı. “merhabalar” dedikten sonra gösterilen tabureye oturdum gürleyen büyükçe bir teneke sobanın kenarına. İlk anda dışarıdan geldiğim için hoşuma gitti sobanın sıcaklığı ama beş dakika kadar oturur oturmaz terlemeye başladım, pardüsemi çıkardım, arkasından bir süre sonra ceketimi çıkardım derken kazağa sıra gelince durdum ve geriye çekildim.
                Bu arada sobanın üzerinde fokur fokur kaynayan çaydanlıktan da arada ıslık seslerine benzer sesler çıkıyor su fokurdatarak ümzükten dışarıya atıyordu. Çay dolduruyorlar, içiyoruz, bir tane daha, bir tane daha derken dört bardak kadar içince ben de haklı olarak su kaynatmaya başladım.
                Bizim yüksek mimar R.. Bey’in Almanya’dan geldiği doğru, yanında yaklaşık iki aydır çalışan ustaları söylüyorlar aynı şeyi. Yalnız neden geldiği hakkında bilgi edinemesem de mecburi bir geliş olduğu belli anlatılan başka şeylerden. Gelir gelmez köyden ailesi varlıklı bir kadınla evlenmiş. Kadının önceki kocası öleli bir seneye yakın olmuş, epeyce mal ve para da ondan kalınca kadın köyde göze batar olmuş.
                Kadın yaşlı ve yatalak annesine bakıyormuş, oldukça güçlükler yaşıyormuşlar, üstüne üstelik bu kadar süre evlilikte anlaşmazlıkları hat safhadaymış ve huzursuzluktan eve gitmeye korkar olmuş bizim yüksek mimar R.. Bey. Kendisi anlatıyor, çalışanlar da aynı köyden olduğu için bazıları acıyarak, bazıları da alaysı bir edayla onaylıyorlar anlattıklarını.
                Neyse, uzatmayalım, ne de olsa beni ilgilendiren şeyler değil bunlar. Kişilerin özel meseleleri. Ancak beni ilgilendirmiş olan yanı ise bu kadar mal mülk içinde yüzen bir kadınla evlenmiş olan birisinin de hali vakti düzelmiş olmalı. İşleri için sermaye sıkıntısı olmamalı.
                Bir saati geçen bir süre sohbetten sonra “gel üstadım, sana köyü gezdireyim, kahveye doğru gidelim” dedi ve kolumdan samimi bir şekilde tutarak emrivaki kaldırdı. Arabaya doğru yürürken ceket ve pardösümü giydim. Ben onun yanında çok şık duruyorum.
                Hissettiğim bir durum daha oldu. Geldiğim şantiyeye ait olan araba, son modellerden birinci sınıf bir arabaydı. Kiralıktı. Bir yıllığına kiralanmıştı. Bizim R.. Bey bana ait olduğunu düşünmüş olmalıydı. Suratındaki ifadelerden anlıyordum düşündüklerini. Dolayısıyla benim zengin bir inşaat mühendisi olduğumu düşünüyordu. Biraz kendine güveni düşmüştü telefondaki konuşmasına göre. Biraz mahzunlaşıp, garipleşmişti.

                Tarif ettiği dar yollardan dikkatle sürdüm arabayı. Yanlardaki taş örgü duvarlara her an sürtebilirdim. Neyse ki öyle bir şey olmadan kahvenin önüne vardık. Kahvenin yan duvarının dibine park ettim. İndikten sonra da saçağı inceledim, düşecek bir şey var mı diye. Durum iyi görünüyor, tehlike yaratacak bir şey algılamadım.

Devam edecek...

Görsel: Google Görseller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldiniz.
İlginiz için teşekkür ederim.