Cuma, Ağustos 31, 2018

Ticaret

ticaret

Ticaret

            İlk zamanlardaki fazlalıkların kabileler arasındaki takası zamanla ortaya çıkan açıkgözlerin bu fazlalıkları toparlayarak başka yerlerdeki kabile veya topluluklara götürüp onlardakileri de başka yörelerdekilere taşıması zamanla fazlalıkların takası olmaktan çıkıp bir tür ilkel ticarete dönüşmüş olması muhtemel.
            Daha sonraları ticaret kavramı gelişmiş ve para da icat edilmiş bu arada. Çok şey taşımaktansa az parayla çok şey alınıp satılır hale gelmiş. İnsanlar güya çağdaşlaştıkça hırsızlaşmış, fesatlaşmış ve diğerlerini kandırır duruma gelmişler.

Perşembe, Ağustos 30, 2018

30 Ağustos Zafer Bayramı

30-Ağustos

30 Ağustos

                Bloğumu ilk açtığım yıllarda bütün özel günlerde kutlama yazıları yayınladım, artık yayınlamıyorum. Sebebini merak edersiniz belki diye bu yazıyı yayınlamaya karar verdim.
            Ne de olsa oldukça hevesli başlar her insan bir işe ilk başladığında. Ben de öyleydim blog yazmaya başladığım ilk zamanlarda. Gerçek dünyada bulunmayan şeylerin blog ortamında sanal olarak da olsa olabileceğini düşünmüştüm o kadar samimi ve sıcak duygulu yardımsever yazıları okuyunca. En yardımsever camianın blog camiası ve ortamı olduğu konusunda hala aynı fikirdeyim diyebilirim ancak bende değişen şeyler oldukça fazla oldu bu kısa maceramda.

Kuantum

kuantum

Kuantum

            Kendine bakıp, kendi haline gülen pek fazla kişi yoktur herhalde! Halay çekmek geldiyse de içinden bir an ayağa kalkmayı denedi ama daha da tuhaf olduğunu düşünerek vazgeçerek oturmasına devam etti “kuantum, kuantum, kuanta!” kelimelerini mırıldanarak.
            Epeyce kafa yormuştu bu kosmos ve kuantum olayına. “Kuanta” başka şeyleri çağrıştırsa da gülümseyerek asıl meseleye döndü. Ne ilgisi vardı sanki “Kuanta” ile “Malta”nın. Yoktu elbet bilinen bir ilgisi. Hem    Kuanta” da değildi kelime.
            Kuantum düşüncesine göre dolanıklık vardı. Yani her şey anında haberleşiyorlardı güya. Evet deneylerle de bu durum anlaşıldı ama nasıl bir şey olduğunu pek açıklayabilen yoktu. Her şeyden birden fazla olmalıydı, biri etkilendiğinde diğerlerinin de anında haberi oluyordu deneylere göre.  Neyse asıl mesele “uzay-zaman” kavramı. “Kozmos zamanı” diyordu zafer buna. Her şey olup bitmiş duruma bakılırsa. Zaman denilen doğrusal kavram aslına bakılırsa dünyada yaratılan bir kavram. Görecelilik ile de zamanın gözlemciye göre değiştiği biliniyor artık.

Salı, Ağustos 28, 2018

İnsan, Ehlileştirilmiş Hayvandır

Köle

İnsan Evcilleştirilmiş Birer hayvandır

Düşünmekte sınır olmadığını söylerler zaman zaman ama ne düşünülmesi gerektiğini de söylerler. Nasıl düşünülmesi gerektiğini de öğretirler. Birileri yapar işte. O kadar da açık olmanın anlamı var mı? Düşünün işte.
Böyle bakılınca başka bir yön daha görünüyor. Neresi veya ne mi? İlk kez aklıma geldiğinde bir tuhaf hissettim kendimi ve hayvanları daha iyi anlamaya başladım diyebilirim. Hayvanlar evcilleştirilmiştir bilirsiniz. İlkel zamanlarda insanlar ihtiyaçlarını gidermek ve hayvanların gücünden yararlanmak için onları evcilleştirmişlerdir. Kendilerini onlarla birlikteyken daha güçlü ve yarınlara umutla bakmaya alıştırmışlardır.

Pazartesi, Ağustos 27, 2018

Düşünmek

kozmoz

Düşünmek

            İçini buruk bir duyguyla doldurdu derin derin nefesler alarak. Bir balon gibi uçuverecekmiş gibi hissetti kendini. “düşünmek yoruyor insanı be kardeşlik!” diye fısıldadı yanı başında oturan birisi varmışçasına.
“Düşünmek!” sihirli bir kelime sanki. Bazen iyi bazen de kötü gibi gelmeye başladı sanki. Bazen “düşün düşün, nereye kadar?” sorusu takılırdı aklına ama çok üzerinde durduğu bir şey değildi bu. Düşünmeden nereye kadar? Sorusuyla cevaplamaya çalışırdı ama bu cevabın doğru olmadığını da düşünürdü.
İnsanların düşünen hayvan olarak kabul edilmesi onlara ayrıcalık tanıdığı apaçık ancak hayvan oldukları da çok açık öyle değil mi? Düşünmeyi ihmal edebilmek her zaman mümkün. Böyle durumda hayvanlardan farkı ortadan kalkarak direkt olarak asıl sınıflarına dönerler, ayrıcalıkları kalmaz. Ne yaparlar bu durumda? Gayet basit bir cevap buldu kendine. Çevreyi gözlediğinde zaten bu cevabı görebiliyordu en açık haliyle. Savaşıyorlar, birbirlerini öldürüyorlar, üzüyorlar. Kendileriyle savaştıkları yetmiyormuş gibi diğer canlılarla da hatta dünya ile savaşıyorlar. Nasıl mı? Baksana çevrene; dünya ölüyor sanki. Dünya ısınıyor günden güne. Bir gün gelip dayanılmaz sıcaklıklara ulaştığında birçok canlı ölüp yok olacak, kendisi de dahil bu yok oluşa. Hangi düşünen varlık böyle bir şey yapabilir. Elbette düşünemeyen varlıklar yapar.

Cumartesi, Ağustos 25, 2018

Genç Cumhuriyet ve İhtiyar

İnsanlar
Genç Cumhuriyet ve İhtiyar-Her Şey Birbirine Bağlı
            Dudaklarındaki gülümseme belirtisi birden kayboldu sanki. Daha durgundu. Yalnızca yıldızlara bakıyordu bir şarkı mırıldanarak “gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, ben de sizin kadaaar yalnızııım.” Yalnızlık hissi kabarmaya başladı. Dünyada yalnızlık! Nasıl bir şey acaba? “ne kadar da saçma bir soru zafer?  Belli mi değil nasıl olduğu?”
            Aldığı bir haber yüreğini burkup acılarını tazelemişti geçenlerde ama kendisini kandırmaya devam etmişti. Yaşadığı travmalar olduğu gibi geri geldi yeniden yeniden yaşadı adeta. Elinden gelebilecek fazla bir şey olmadığını düşünmek yeterince eziyordu zaten. Yapmıştı tüm yapması gerekenleri ama kendisini bitirdiğini fark ettiğinde oldukça geçti her şey. Birini ayağa dikmeye çalışırken başka birilerini ve kendini öldürmek nasıl bir şey? Kendisinden başkası bilemezdi elbet. Evet dertsiz tasasız kimse yok gibi adeta ama kendisininkiler daha başkaydı. Tıpkı genç cumhuriyetin durumu ile kendi durumu benzeşiyordu.

Cuma, Ağustos 24, 2018

Anormal!

Tercih

Anormallik de Bir Seçimdir

                Boş verin dostu düşmanı, önce sorun kendi kendinize; siz kendinizle dost musunuz? Dürüstçe cevap vermeye çalışın. Dürüstçe lafını boşa etmiyorum çünkü insanların en başta kendisine karşı dürüst olmadıklarını biliyorum. Bakmayın dışarıdan melek gibi görünenlere. Melek gibi görünebilmek için o kadar işkence yapıyorlar ki kendilerine; hiç de yerlerinde olmak istemezsiniz eminim.

Çarşamba, Ağustos 22, 2018

Çıkmazlar

"Karabaş"

Çıkmazlar

                Emindi her insanın kendine göre çıkmazlarının olduğuna. Yaşanılan hayatlarda mutlaka çıkmaz sokaklar ve sokağın sonuna kadar bir umutla sokağın sonundaki görünmeye başlayan duvarın her an yıkılabileceği umuduyla adımlarını atarlar. Atarlar ama diğer taraftan da ya yıkılmazsa diye düşünerek oraya varışlarını geciktirmek için adımlarını yavaşlatırlar farkında olmadan. Belki de çoğu farkındadır ama yapacak bir şeyi olmadığı için öyle davranıyordur.

Salı, Ağustos 21, 2018

Ortaklık

Piknik
Bütün insanlarda ortak olan şey nedir?
                Anlaşıldı şimdi aklına gelenler ve takılan soru. “İnsanların ortak bir yönü var mıdır, varsa nedir? Veya insanın niteliği ne olursa olsun aralarındaki ortak olan bir durum var mıdır, varsa nedir?
                İlginç sorular ve konular düşünmekte üstüne yoktur Zafer’in. Bazen öyle olur ki, saçma sapan bir durumdan saçma sapan bir sonuç çıkarır ama oldukça yoğunlaştıktan sonra yapar bu durumu. Neye vursan yapışır kalır. Yani anlayacağınız her şeye uyar. Hatta birisinde “uysa da koydum, uymasa da” diye söylenen sözü kullanmış ve arkadaşları arasında kısa bir an anlayamamazlıktan dolayı şaşkınlık yaratmış ve kısa sürede birer ikişer gülmeler başlamıştı.
                Mesele piknikte ocak ateşinde yemek yaparken olmuştu. Hararetli bir edebiyat, sosyoloji, psikoloji tartışmasından sonra sosyoloji mezunu olan arkadaşının bitirme tezini çürütmüş ve ikna etmişti kendisini. Tez konusu “intihar” dı. Arkadaşı tezinde, savaş esiri askerlerin atropin yoluyla intihar etmelerini erdem ve cesaretlilik olarak değerlendirmiş, sosyal hayatta da normal insanların intihar olayını cesarete bağlamıştı.

Cumartesi, Ağustos 18, 2018

Değişim

"Değişim"
Değişim

                İnsanın değişiminin farkına varılmadan olduğunu düşünürken, kendi yaşamını düşünmeye başladı baştan sona. En geride neyi hatırlıyordu? Kendine sorduğunda bu soruyu bir süre durakladı sabit gözlerle aşağıdaki sessiz çığlıkların atıldığı kalabalık yığınına bakarak.
                Aşağıdakiler de yukarıdakiler de değişiyorlardı ister istemez. Elbette kendisi de değişmişti; hem fizik olarak hem de düşünce olarak. Özellikle bir çabası olmazdı insanların bu değişimlerinde. Belki de yanılıyorumdur, kim bilebilir ki? Yan tarafından bir avuç toprak alıp savurdu havaya. Bir anda hafif esen ters rüzgâr fırlattığı toprağı üzerine doğru getirince de kaçınmaya çalıştı. Kaçınsa da olanlar olmuştu çoktan. Kendisi farkına varıncaya kadar her tarafı tozlar içindeydi. Çırpınmayı denedi tozları ve ot parçalarını başından, yüzünden ve diğer yanlarından atmak için. Sonra da pek işe yaramadığını düşünüp vazgeçti bu çabasından.

Perşembe, Ağustos 16, 2018

Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir

Uzak
İki Hayat Değerlendirmesi
                Böyle zamanlarda daldan dala konan bir düşünce yapısı oluşur Zafer’in. Bir süredir tanıdığı birinin hayatı geliverdi aklına. O kişi için üzülürdü sık sık. Genç bir kadındı. Severek evlendiğini söylemişti bir ziyaret sohbetinde. Yeni taşındıkları evlerine güle güle oturun demeye gitmişti. O zamanlar kocası çalışıyordu ve birliktelerdi. Çocukları da vardı. Biri oğlan diğeri kız iki şirin ve sevimli çocuklar. Kız birkaç yaş büyük oğlandan.
               Fazla görüşme olanakları olmazdı Zafer’in durumundan dolayı. Onlar da çalışıyorlardı zaten karı-koca. Akşamları yorgun argın işten gelirler yemek, bulaşık, çocuklar derken zaman hızla geçerdi. Bazen çok istediği halde “bir çayınızı içmeye geldim” demeyi ama abes gelirdi ve hiçbir zaman diyemedi o cümleyi. Kendisine nazik davrandıkları halde mesafe koyardı aralarına. Hiç kimseyle arayı yakın tutmazdı kendince. Bir güvenlik zırhıydı bu durum. Acı çekmek, üzülmek istemiyordu. Yeterince kendi üzüntüleri vardı ilave olarak başkalarının üzüntülerini kaldıramayacağını düşünürdü. Bir taraftan da yıkmak isterdi bu duvarları ama bir türlü beceremezdi. Zaten bıraktı da artık duvarları yıkma çabasını.

Çarşamba, Ağustos 15, 2018

Dolar'ın Seyri

"Dolar'ın seyri"

Dolar’ın Seyri

                Atatürk ve İsmet de İnönü’nün bile hâkimiyet kuramadığı toprak ağaları parti içinde toprak reformuna karşı çıkmış ve parti tek olmasına rağmen ikiye bölünmüş hale gelmiştir. Karış karış memleketin toprakları işgal edilmiş ve el birliğiyle kovulmuşlardır. İş kovulmakla çözülemediği çok açıktır. Vatanı savunanlar her zaman fakir fukaradır çünkü gidebileceği ve başını sokabileceği bir yer yoktur bulunduğu yerlerden başka.
                Tek parti içinde bile örgütlenip bir araya gelerek güç oluşturan toprak ağaları doğu batı demeden bir arada ve tek yumruk olarak hareket ederek nihayetinde iktidarı ele geçirirler. İş o andan sonra başlar zaten. Kurtuluş savaşı kazanımları teker teker bilinçli bir şekilde terkedilmeye başlar hatta daha da sorumsuzca davranarak Amerika gibi egemen dış güçlere büyük tavizler verirler memleket aleyhine. Örneğin ne yapmışlardır? Devlet adabına uymayan ikili anlaşmalar imzalanmıştır.  Ne istersem yaparım havalarında Osmanlıdan kaybettiklerini tekrar geriye kazanmaya çalışan o egemen güçler teker teker istediklerini çok kolaylıkla geriye daha fazlasıyla almaya başlarlar. En çok tarım alanında –zaten başka bir alan yok ki- istediklerini alırlar. Vatana ihanet suçu da bu durumlardan kaynaklanmıştır.

Salı, Ağustos 14, 2018

Zafer ve Katık

"katık"
Unutulan Lezzet-Katık
                Farklı görüntüler oluştu bir anda gözlerinin önünde capcanlıydı adeta. O kadar canlıydı ki, bir anda sağ eli bir şeyi tutuyormuşçasına ağzına gitti. Sanki bir dürüm elindeydi ve ısırmak için ağzına götürmüştü.
                Dudaklarında garip bir gülümseme belirdi ve ağzı sulanıverdi, gökyüzünün berraklığı ve yıldız desenli şemsiyesinin altında çocukluğunu izlemeye başladı. Kendinden dört yaş küçük erkek kardeşi vardı yanında. Sabahın erken saatlerinden birisiydi. Oğlakları otlatmaya gidecekti her zamanki gibi. Yedi-sekiz yaşlarındaydı, tüy kadar hafif olduğu zamanlardı neredeyse bir uçmadığı kalırdı. Akşama kadar koşturur akşam da gelir gelmez anasının pişirdiği sıcak tarhana çorbasını içer, biraz oynarlar, ekseri güreş tutarlardı kardeşiyle; yediklerini hazmetsinler de rahat uyusunlar diye yaptırırdı babaları ilk zamanlarda ve alışkanlığa dönüştü zamanla. Mutlaka o güreş yapılırdı birkaç dakika bile olsa.

Pazartesi, Ağustos 13, 2018

Saklı Seçilmişler

"Saklı Seçilmişler"
Saklı Seçilmişlerin Düşündükleri ve Yaptıkları

                Soner Yalçın’ın  “saklı Seçilmişler” kitabını okuyunca kafamın içinde oluşan uçsuz bucaksız düşünceler daha da yerine oturmaya başladı. Hani şu robotlardan falan bahsederek dünyayı akıllı robotlar falan mı yönetecek? Tarzı sorular sorulduğunda “Neden olmasın!” diye cevaplar gelir ya akla.
                Evet, Dünyayı seçilmiş belli başlı ailelerin akıllı robotlar eşliğinde yönetebilmesi ve balım gülüm yaşayıp gitmeleri, böylece dünyanın tüm nimetlerinden tek başlarına hiçbir rekabet olmadan tüketmeleri sağlanacak.

Cumartesi, Ağustos 11, 2018

Okuduğum Kitaplar

kitaplar

Okuduğum Kitaplar

Bu sefer biraz üşendim okuduğum kitapların yorumlarını yazmak için. Ancak içlerinden bazıları hakkında kısa bilgilendirmeler ve düşüncelerimi belirtmeden geçmeyeceğim çünkü oldukça etkilendiğim ve okunmaya değer kitaplar olduğunu düşünüyorum.
Haydi, başlayalım öyleyse.



    1-Anthony Burgess:
-Otomatik Portakal,
-Mozart ve Deyyuslar,

Çarşamba, Ağustos 08, 2018

Yaşlılık ve Anılar

Oda

Yaşlılık ve Anılar

                “İstikrar” kelimesi hakkında çok şey söylenip yazılabileceğini düşünmeye başladı bir anda. Hâlbuki kafasının içinde günlerdir dolaşıp duran onlarca kelebekler vardı. Özellikle “yaşlılık” kelimesinin çağrışımları ve kendisine göre tespitleri önemli görülebilirdi. Belki başkaları da farkındaydı bu durumun ama herhangi bir yerde açıkça okumamıştı.  Konuyu biraz açmak gerekli, daha iyi anlaşılabilmesi için.
                Genellikle yaşlılıkta insanlar kısmen veya tamamen toplumdan dışlanır ayak uyduramadıkları için. En önemli unsur reflekslerin zayıflığı yani fiziksel durumdur. Başka bir neden ise içinde bulunduğu ortamlar daha değişik gelmeye başlar ve ayak uyduramaz, yetişemez hatta çok şeyi anlayamaz durumdadır. Kültürel farklılık da denilebilir bu duruma.

Pazartesi, Ağustos 06, 2018

Kopya Yaşamlar

Kopya Yaşamlar

                Kopya yaşamlar hep başka bir yaşama özenerek yaşayanlardır ve hiçbir zaman farkına varamazlar o yaşamlarının kopya olduğuna.  Her zaman bir örnekleri vardır karşılarında. Tek gayeleri vardır zaman içinde onları geçebilmek. Düşünmezler ki onların yaptıklarını yaparak bir yere varılmaz ancak en fazla onların varabildiklerinin yakının varabilirler.
                Kopya yaşamlar siliktirler, renkleri solgun gridir. Gri matlaşmış ve silikleşmiştir adeta güneşten. İşte bu yüzden fark edilemezler ne uzaktan ne de yakından. Uzaktan fark edilemezler çünkü renk solukluğu güneşin parlaklığı altında kaybolur. Yakından ise matlığından dolayı desenler ve onların detayları seçilemez. Nedeni ise zaman içinde güneş soldurmuş ve yıpratmıştır tüm varlığını.

Pazar, Ağustos 05, 2018

Yazma Niyetim ve Blog

"Yazı yaz"
Yazma Niyetim ve Blog

            Öncelikle yazmalıyım ki, blog mantığı ilk zamanlarda yazmak için iyi bir yönlendirmeydi benim için; bir gayem olmuştu adeta. Yazma alışkanlığı kazanmak, özellikle düzenli yazmak bakımından önemliydi. Kimsenin okuması çok da önemli değildi, yalnızca kafamın içindekileri belli bir düzene sokup dışarıya akıtmaktı sadece.

Cumartesi, Ağustos 04, 2018

Başla!

"Başla"

Başla!

                Başlamak. Bütün mesele bu gibi görünüyor sanki. Nereden başlamalı? Neye nereden başlamalı? Uzar gider bu sorular öyle değil mi?
                “Okumaya nereden başlamalı?” sorusunu sordu kendisine önce. Bu soruyu sorduran şey ise çok basit bir hesaptı sadece. Bir insan ortalama 3000 –üç bin- kitap okuyabilir hayatı boyunca. Nereden çıkıyor bu hesap? Diyenleriniz varsa eğer işte hesap: ortalama haftada bir kitap okunursa ve ortalama yaşam da 60 yıl kabul edilirse, bir yılda 52 hafta vardır bu demektir ki ortalama 50 kitap okunabilir. 60 yıllık yaşamda ise 60x50= 3000 kitap eder. Haydi, bunu biraz daha zorlayalım yılda 60 kitap yapalım ve 60 yılda 3600 kitap eder.

Cuma, Ağustos 03, 2018

Yazmaya Doğru

Yazmak
Yazmaya Doğru

                Oldukça uzun zamanlardır boş boş sağa sola bakarak bir odanın içinde yaşamaya başladıkça ve hareketten neredeyse yılmışçasına hareketsiz kalırken hep düşünmeye çalışıyordu kendini ayakta tutmak için. Elinden hiçbir şey gelemiyordu, açlığını yatıştırmaya çalışmaktan başka.
                Her geçen gün kafasının içindekiler daha fazla çeşitleniyor ve düzensizleşiyordu tıpkı gökyüzünden düşen meteorlar gibi görünüp kayboluveriyorlardı bir anda. Her seferinde not almak istediği olurdu ama üşengeçlik damarlarında dolaşan kanın içindeydi artık ve daha sonra diyerek ertelerdi aklına düşen meteorları.

Bana Ne?

"Yaşam"

Bana Ne!

Soran olursa diye,
“ne yaptın bu güne kadar?”
Cevap hazırladım
Aklımda;

Çarşamba, Ağustos 01, 2018

Zafer

 
gece
                Akşam karanlığı bastırmaya hazırlanırken şehri simsiyah yağmur bulutları gibi, Zafer şehri kuşbakışı seyreder haldeydi en yüksek tepeden. Canı sıkkındı epeydir, hava alayım diye çıkmıştı sabahın kör karanlığında evinden. Uykuları kaçıyordu son zamanlarda sık sık, hemen atardı kendini sokakların kucağına, şansından bu gün ise kendine bir rota çizmeden doğaçlama dolanıyordu ortalıkta ve bir simitle kahvaltısını geçiştirdikten sonra sabahçı kahvesinde bir demli çay içerek tekrar düşmüştü yollara ardına bakmadan.
                Kahve işçi kahvesiydi aslında, zamanında oradan çok işçi götürmüştü ihtiyaç duydukça, hemen hemen bütün gelenleri tanımıştı uzun yıllar öncesinde. İster istemez göz ucuyla baktı etrafa yine de ama oldukça erken olduğundan daha kimseler yoktu ortalıkta. Giderken sokaklarda karşısından gelenler oluyordu tek tük ama o da onları tanımıyor onlar da onu. Yabancısı olmuştu uzun yıllardır bu çevrenin.