Zafer, Kaç Parçasın?
Zafer oğlum, sen kaç parçasın, kaç parçaya ayrıldın?
Zafer, arada bir cesaretleniyor, kendisini eskisi gibi güçlü hissediyordu ama devamlılığını sağlayamıyordu. Şüphe ve korkuları içini kemiriyordu ve birden tüm cesareti ve kendine güveni yerle bir oluveriyordu.
Karısını hiç aklına getirmek istemiyordu. Yüzünü görmeye tahammül edemeyeceğini düşündüğü için hiçbir zaman karşılaşmak da istemiyordu. Eğer karşılaşacak olursa tepki vereceğini ve elinden bir kaza çıkacağını düşünmesi Zafer’i çok tedirgin ediyor geleceğine bir perde çekmesine neden olacağından korkuyordu.
Uzun zamandır yazı yazmıyorum. Net bir cevabım da yok yazmamayla ilgili ancak söyleyebilecek birkaç şey var elbette.
İnsanın dengesi çok hassasmış diye değerlendirmeye başlar Zafer kendinden yola çıkarak. Hâlbuki güçlü olmuş ve dayanıklılık göstermişti bu zamana kadar tüm yaşamında. Daha doğuştan itibaren yalnızlığa alışmış ve kendi kendisine yeter duruma gelmişti bile ufacıktan.
“Üç dört kelimelik cümlelerden bahsettin ya hani. Yazmaya uğraşıyormuşsun sen. Derdini anlatmaya çalışmanın yolunu bulmak istermişsin. Herkes anlasın diye öyle yazacakmışsın falan, filan işte. Benim kafa gitti sen öyle deyince. Hatırlıyor musun ilkokul fişlerini. ‘Ali at. Ali tut. . . , Ali atı tut. Ali topu tut…’ “