Fatih’in Zevzekliği
Fatih, Suna’nın ses tonundan hafifçe kızdığını anlayınca gülmeye başlar ve Samettin de duyar oturduğu yerde. Karısının konuşmalarına da bir anlam veremez.
Fatih, Suna’nın ses tonundan hafifçe kızdığını anlayınca gülmeye başlar ve Samettin de duyar oturduğu yerde. Karısının konuşmalarına da bir anlam veremez.
Suna tam bulaşıklara el atmaya hazırlanıyordu. Dağ gibi günlük bulaşıklar lavaboda yığılmış kendisine bakıyor olmaları epeyce rahatsız etmişti kendisini. Bir bulaşık makinası aldıramamıştı kocasına. Hoş, o da istiyordu ama yetiremiyordu bir türlü işte, hep ömürleri borç harç içinde geçmişti. Hele çocukların okulları bir bitsin, mesleklerini ellerine alsınlar bir gün bile durdurmam, aldırırım bulaşık ve çamaşır makinesini de. Biraz da onlara taksit öder Samettin diye aklınca hayaller kuruyordu.
Pakize, zamansız geldiğini düşünerek kahvesini içtikten sonra kalkmak için izin ister. Ancak yemeğe kalması için ısrar ederler Suna ve Samettin birlikte. Ahmet’e de telefon edip eve çağırmayı düşünürler ama Pakize cesaret edemez kalmaya. Aslında çok ister kalmayı ancak kocasının inadı bir başkadır. Nal der mıh demez genellikle. Ne edip yapıp bir yolunu bulmayı kafasına koyar daha oracıkta. Barıştırmanın bir yolu mutlaka vardır. Uğurlamak için kapıya kadar Suna Pakize’nin yanına gelir, iki kadın odadan çıkarlar birlikte.
Suna kadın, kendisine bir tarak alır pazardan. Evdeki marifetli fildişi tarağını komşusu migrenli Ayşe kadına vereceği için.
“Ne marifetli tarakmış, nereden aldın?” sorusuyla karşılaşır Suna kadın mahallede son zamanlarda. Anlamsız sayılabilecek bir soruyu merakla ve ciddi ciddi sormalarının yanında ilaveten bazıları da gülümserler soruyu sorduktan sonra.
Hayat her zaman sorgulanmıştır insanlar tarafından. Zafer de sorgulayanlardan birisi ama Zafer kendi hayatından yola çıkarak yapıyor bunu. Kurgudan ibaret miydi hayat denilen şey?